Kent Haberleri

İzmit Tramvayı'nın inşaatıyla ilgili şikayetler arttı!

Kocaeli Gazetesi köşe yazarı olan M. Tanzer Ünal bugünkü yazısında İzmit'teki tramvay projesini değerlendirdi. Ünal, projenin inşaatı hakkında incelemelerini paylaştı.

46 yıldır İzmit’te oturuyorum…


Bu kentte şimdiye kadar gerçekleştirilen bütün inşaat projelerini yakından izledim…


Kendim de kısa bir dönem bu sektörün içinde bulundum…


Ben şimdiye kadar “tramvay projesi” kadar keyfi yürütülen bir inşaat çalışmasına rastlamadım.


Bazen “Acaba ben mi yanlış değerlendiriyorum” diye düşündüğüm oluyor,  çevremdekileri dinliyorum, gelen şikâyetlere bakıyorum, herkes aynı görüşte.


İzmit, sanki tramvay inşaatını yapan firmanın “babasının tarlası”, istediği yeri kazıyor, kazdığı yeri kapatmıyor öyle bırakıyor, her taraf delik deşik ve de toz toprak içinde.


Tramvay inşaatı böyle yapılmaz ki!


Sanki mübarek binlerce kişinin yaşadığı şehrin göbeğinde tramvay inşaatı yapmıyor da, kuş uçmaz kervan geçmez dağın başında inşaat yapıyor.


Görünüre göre, elinde bir program da yok.


Belki de var, uymuyor.


Belediye yetkilileri de bunun kontrolünü yapmıyor.


Tramvay inşaatında uzman kişilerle konuştum…


Dediler ki, “Şehir merkezinde yapılan raylı sistem inşaatlarında çevreye rahatsızlık verilmemesi mümkün değil. Ancak bu rahatsızlığın asgaride tutulmasının yöntemleri var. Hat inşaatı bölümlere ayrılır, belirli mesafedeki inşaat bitmeden diğer bölümlere geçilmez. Ama İzmit’te gördüğümüz tam tersine. Aylar önce inşaatına başlanan “başlangıç noktası” da çevreyi rahatsız etmeye devam ediyor. Hat boyundaki işyerleri ve konutların sahipleri perişan! İşyeri sahiplerinin çoğu sıkıntı içinde… Sonra inşaat alanları çevresinde ne işaret var, ne de koruma! Her taraf mezbelelik!”


Daha önce defalarca değindim, bir kez daha yazıyorum.


Tramvay inşaatından aylardır mağdur olan vatandaşlar adına yazıyorum…


Ne olur bir belediye yetkilisi, tramvay inşaatındaki bu keyfiliğe bir dur desin.


Tramvay inşaatının başlangıç noktası da, şu an devam eden eski vilayet civarı da perişan durumda.


Kimin ne yaptığı belli değil!


Başıboş!


Tramvay yapacağız diye insanlara bu kadar eziyet edilmez ki!



“Akil insanlar”, bugünlere lazım!


Çok geçmedi, mutlaka hatırlarsınız…


Hani “açılım” dönemleri yaşamıştık ya…


Kürt açılımı, o açılımı bu açılımı…


Uyduruk kaydırık…


Terör sorununu çözecektik.


İşte o dönemlerde bir de “Akil insanlar” grupları oluşturmuştuk.


Entellerden, sanatçılardan, aydın geçinenlerden…


Sürekli “arzu edildiği gibi” konuşuyorlar ve “arzu edildiği gibi” rapor veriyorlardı.


Neyse, Türkiye öylesi bir “akıl tutulması dönemi”ni geride bıraktı.


Bugün, düne göre daha çözümü zor sorunlarla karşı karşıyayız.


Ancak bir avantajımız var, bugün düne göre birbirimizi dinleyecek ve anlayabilecek durumdayız.


“Höt hötler” bitti.


Eleştirenlere artık, en azından şimdilik, “düşman” gözüyle bakılmıyor.


Yenikapı’da liderler tarafından başlatılan bu birlik-beraberlik ortamının, yakında kentlerdeki ayrışmayı da gidermesi bekleniyor.


İşte tam bu noktada, Türkiye genelinde ve her ilde “Akil insanlar” grupları kurulmalı.


Görüşü olan, söyleyecek sözü bulunan, farklı kesimden insanlar; bir araya getirilmeli.


Toplumdaki sıkıntılar ve bunların çözüm yolları ile güncel konular; düzenlenecek toplantılarda değerlendirilmeli.


Şimdi diyeceksiniz ki, “Kent meclisleri var, bu meclisler düşündüğünüz işleri yapmıyorlar mı?”


Yapmıyorlar…


Kent meclisleri, yerel yönetimlerin arka bahçesidir.


Sadece bu iktidar döneminde değil, daha önceki iktidar dönemlerinde de aynıydı.


Benim söylediğim farklı.


Toplumun sorunlarını bilen, çözüm yolları önerebilecek, “toplumun vicdanı” olan kişiler bir araya getirilmeli.


Gerçek anlamda “Akil insanlar”…


Benden önermesi…


Gerisi, ülkemizi ve kentlerimizi yönetenlere kalmış!


Atatürk ve gerçek kurtuluş


Bugünlerde vatan ve millet olarak zor günler geçiriyoruz ya…


Bu sıkıntılı durumdan kurtulmak için “kurtuluş yolları” arıyoruz.


Öyle mi yapsak?


Böyle mi yapsak?


Bazı kurumlarımızı yeniden yapılandırıyoruz…


Eski hatalarımızı tekrarlamamak için birbirimize sözler veriyoruz…


Ayrışan topluma, yeniden “birlik-beraberlik ruhu” aşılamaya çalışıyoruz…      


Bunlar, güzel şeyler.


Bunlar, çoktan yapmamız gereken şeyler.


Ancak, bunlar bizi “gerçek kurtuluş”a götürebilecek mi?


Hatırlayın…


Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, “gerçek kurtuluş”un yolunu şöyle göstermişti:


“Gerçek kurtuluşu istiyorsak, her şeyden evvel, bütün kuvvetimizle bütün süratimizle, cehaleti ortadan kaldırmaya mecburuz. En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır.”


Evet, şöyle son zamanlarda yaşadığımız olaylara bir bakın!


Bütün bunların altında “cahillik” yatmıyor mu?


FETÖ’nün; kılını, tüyünü, kestiği tırnağını ve ağzını-burnunu sildiği kâğıt mendili “kutsal” ilan eden insanlar ülkemizi bu hale getirmedi mi?


Bunların çoğu okul görmüş, diplomalı insanlarmış…


Diploma, insanları cahillikten kurtarmaz ki!


Okulları, öğretmen adı altında cahil ve bağnazlarla doldurursan, o tezgâhtan nasıl bir ürün beklersin ki!


Benim gördüğüm, Türkiye giderek cahilleşiyor.


Önce bu gidişin önünü kesmemiz gerekir.


Gelin, Atatürk’ün bu sözüne kulak verelim.


Gelin, kurtuluşumuzu Atatürk’ün ilkelerinde arayalım.


Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerinden sapma olduğunda başımıza ne gibi felaketlerin geldiğini hep birlikte gördük.


Erdoğan’ın bu sözü, yerel yöneticilerin kulaklarına küpe olmalı


Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçenlerde bir konuşmasında aynen şunları söyledi:


“En başta cumhurbaşkanı olarak ben, iktidar olarak AK Parti böyle davranamaz. Muhalefet partilerinin de aynı anlayışta olduğuna şahit oldum. 15 Temmuz’a kadar AK Parti’ye oy verenlerden aldığımız güçle tüm Türkiye’ye hizmet çabasındaydık. 15 Temmuz’dan sonra ise, hangi partiye oy vermiş olursa olsun, Türk milletinin tamamına karşı kayıtsız şartsız sorumluluğumuz vardır.”


Erdoğan’ın bu sözlerine itirazınız var mı?


Yok!


Erdoğan diyor ki, “Ben, partim ve muhalefet, artık 15 Temmuz öncesi tutumda değiliz. Hepimiz değiştik…”


Ne diyeyim…


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözleri, hâlâ kibirli tutumlarını bırakmayan, kendisi gibi düşünenleri hâlâ düşman gören bazı yerel yöneticilerin kulaklarına küpe olsun! 




Tanzer ÜNAL/Kocaeli Gazetesi