Sektörel

Joshua Prince: İstanbul dünya mimarları için rüya şehir!

Dünyanın en yaratıcı mimarları arasında yer alan Joshua Prince-Ramus, İstanbul'un dünya mimarları için 'rüya şehir' olduğunu söyledi

AT&T Performing Arts Center's Dee ve Dallas'taki Charles Wyly Tiyatrosu, Guggenheim Las Vegas, Münih Müzesi ve Seattle Kütüphanesi gibi eserlere imza atan dünyanın en yaratıcı mimarları arasında yer alan Joshua Prince-Ramus, İstanbul'un dünya mimarları için 'rüya şehir' olduğunu söyledi. New York'lu REX mimarlık firmasının Başkanı Joshua Prince-Ramus, dünyadaki ülkelerin mimari açıdan endüstrileşmiş, teknolojisi olan ama el işçiliği kalmayan; el işçiliği olan ama endüstrileşmemiş ve teknolojisi olmayan; endüstrileşmiş, teknolojisi olan ve el işçiliğine sahip olmak üzere üçe ayrıldığını söyledi.

Problem kâr odaklılık
Türkiye'nin endüstrileşmiş, teknolojisi olan ve el işçiliğine de sahip ender ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Prince-Ramus, "Her şey var ama bir şey yapmıyorsunuz. 10 yıl önce dünyadaki bütün mimarlar İspanya sonra da Portekiz de bir şeyler tasarlamak isterdi. Şimdi ise bütün mimarların aklında Türkiye var. Bir de Meksika. Fakat dünyada olduğu gibi Türkiye'de de problem şu: Bu binaları yaptıranlar kâr odaklı olmaktan kurtulamıyorlar" dedi.

Asya'da ilk göz ağrım Türk
Nakkaştepe Vakko Moda Merkezi'ni tamamı özel olarak üretilen camlarla kaplayarak son derece özel bir mimari proje gerçekleştirdiklerin anlatan Joshua Prince-Ramus, şunları söyledi: "Burası benim Türkiye'de hatta bütün Asya kıtasında gerçekleştirdiğim ilk proje, ilk göz ağrım. Dışarıdaki camdan da içerideki yapıdan da çok gururluyum. En çok sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm vizyonundan gururluyum. Şehir merkezinde pek çok kişinin yazık olduğunu düşündüğü bir binayı aldık ve insanların gurur duyduğu bir binaya dönüştürdük. Burası 1982'de otel olarak kolonları çıkılmış ve 27 yıl yağmura bırakılmış bir yapıydı."

ABD'de herkes dava eder
İstanbul'a 13 kez gelen Prince-Ramus, Türkiye'de bir mimarın yaşayacağı sıkıntıyı "ABD'de herkes birbirini dava eder. Mimar çizer müteahhite verir ve umar ki mal sahibi müteahhiti dava eder. ABD'de bir çizgi çizersin ve bunun nasıl gerçekleştireceğini düşünürsün. Türkiye'de ise çizgini biraz aşağı al, sola çek, sağdan ilerlet diye müdahale ederler" sözleriyle anlattı.

Açık ofis faciası
Ofis binalarındaki en büyük zorluğun esneklik olduğunu ve açık ofis konseptinin bir facia ile sonuçlandığını söyleyen Prince-Ramus şu değerlendirmeyi yaptı: "Çalışma alanı kişiselleştirilebilmeli. Açık ofiste alan hem herkesin hem hiç kimsenin. Bu yüzden asla kişiselleştiremiyoruz. Şirketlerin en önemli varlıkları bilgisayarları masaları değil çalışanlarıdır. Bu yüzden binalar onları mutlu edecek şekilde tasarlanmalı. Çünkü ofis ortamı yaratıcılığı, verimi çok etkiliyor."

Taş binayı unutun, cam her şeyin yerini alıyor
CAMIN eskiden sadece iç tasarımda kullanıldığını hatırlatan Joshua Prince-Ramus, "Artık taş duvar kadar güçlü cam yapabilirsiniz. Cam kesinlikle taşdan çok daha iyi bir malzeme. Cam ile yepyerii bir dil yaratıldı. Binaların dışında bundan sonra daha çok cam göreceksiniz. Bakılası değil üzerine yansıyan manzarayı seyredilesi binalar yapan mimarlar yeteneksiz. İyi işler çıkaramadıkları için cam plazalar gözümüze batıyor. Eğer taşla harika eserler yaratıldıysa camla da yapabilirsiniz" dedi.

Orkestra şefi gibiydik artık diktatörler var
MİMARLARIN eskiden orkestra şefi gibi olduğunu anlatan Joshua Prince-Ramus, "Piyano, trompet, her şeyi çalar; hiçbir enstrümanda mükemmel değildir ama orkestra üyelerinden en iyi sonucu almayı bilirlerdi. Senfoni orkestra üyelerinin gücüne, en iyilerin en iyi performansına dayanırdı. Fakat artık orkestra şefi gibi mimarlar öldü. Kendi vizyonunu dayatıyorlar; daha çok bir tiran ya da diktatör gibiler" diye konuştu.

Bir dahinin kaleminden çıkan bir çizgi değil
"MİMARININ bir dahinin kaleminden çıkan çizgiler olduğuna inanılır. Bu deliliktir" diyen Joshua Prince-Ramus, mimarinin sadece güzellik olarak düşünülmesinin yanlış olduğunu, sanat ve mimari arasında ciddi farklar bulunduğunu söyledi. Prince-Ramus, şu anda dünyada mimarinin ya sadece güzellik ya da güzellikle, estetikle hiç alakası olmayan fonksiyonel binalar şeklinde sürdürüldüğünden yakınarak, "Mimari insanların ilişkilerini hatta insanların kendilerini değiştirebilmeli." dedi.

Ekonomik kriz mimari açıdan heyecan yarattı
8 100 yıl önce modernize geçilmesiyle birlikte mimarinin tasarım form ve fonksiyon olarak ikiye bölündüğünü ve bütün rekabetin bunun üzerinden gittiğini belirten Joshua Prince-Ramus, şunları söyledi: "Modernistler fonksiyona odaklandı, dev yapılar yaptılar. Son 50 yıldır işe şekilci binalar.geldi. Fakat artık onunda sınıfta kaldığı aşikar. Golabal ekonomik kriz heyecan verici bir şey yarattı. Bunların ölümünü hızlandırdı. Şimdi artık performanstan bahsediliyor. Performans, form, fonksiyon ve estetiği bir arada sunuyor. Dünyada mimari trend diye bir şey tartışmayacağız."
Demet Cengiz Bilgin/Hürriyet