Genel

Journey 2010'da Ortadoğu'da mağaza açacak!

İki mühendis kardeşin yarattığı Journey, krizde yönünü yurtdışına çevirdi

Vize kalkınca Suriye ve Libyalı kadınları giydirmek üzere kolları sıvayan Journey, 2010'da Ortadoğu'da mağazalaşacak. Bundan 13 yıl önce iki mühendis kardeşin elele vererek çıktığı yol, bugün ‘journey' markasıyla bir çok ülkeye uzanıyor. 80 metrekarede 4 makine ile ürüne göre kumaş seçerek değil, kumaşa göre ürün dikerek başlayan macera sonunda bugün ‘yol' anlamına gelen Journey markası ile yüzde 100 yerli üretim yapan Yol Tekstil'in patronu Ercan Görür, krizde yatırım yaptıklarını ve 2010'la birlikte rotalarını yurtdışına çevirdiklerini söyledi. Görür “Türkiye'de 80 mağazaya ulaştık, bunu 100 yapacağız ve önümüzdeki yıl da başta Suriye ve Libya olmak üzere yönümüzü komşularımıza çevireceğiz. Suriye ve Libya'yla vizenin kalkmasının ve bu uygulamanın bir çok komşuda da gerçekleşeceğini ve bizim markamızın dışarıda da etkin olacağını düşünüyoruz.

• Siz mühendissiniz. Kadın giyim markası yaratmak nereden aklınıza geldi?

1968 Ankara doğumluyum ben. Ailem Çorum'dan gelmiş, babam ise işçi emeklisi. Ben ziraat yüksek mühendisiyim, kardeşim de inşaat mühendisi. Bir iş yapmak istiyorduk, kendi işimizi kurmak... Üniversiteden sonra bir yerlerde çalışmayı hiç düşünmedik.

80 metrekare dükkan ve 4 makineyle konfeksiyon üretimine başladık. Önceleri marka gibi bir olgu olmadığı için ne olursa üretiriz diyorduk. Karın doyurma meselesiydi önemli olan bizim için.

İstanbul'dan kumaşı alır, burada dikerdik. Üstelik ürüne göre kumaş değil, kumaşa göre ürün belirlerdik. Normalde tersi olması lazım. Bir kaç mağazaya ürün vermeye başladık.

Gelen taleplere baktık ve bayan giyimde biraz daha öne geçtik. Teknolojimiz el vermediği için daha çok askılı bluz, penye dikiyorduk. O zamanlar ağır takımlar yapılıyordu genelde Ankara'da.

• Nasıl marka oldunu peki?

Bir süre sonra yabancı markalar piyasada ağırlık göstermeye başladı. 1997 yılından itibaren büyümeye başladığımızı gördük ve ilk mağaza da 2000 yılında geldi. Komşumuzun mağazasını hatır gönülle aldık, çünkü sadece üretici olarak devam etmeyi planlıyorduk. Mağazacılık aklımızda yoktu. Ama mağazacılığı çok sevdik. Müşteriyle birebir muhatap olmak çok daha keyifli. Direkt para kazanıyorsunuz. Birbiri ardına mağazalar açtık. Önce bulunduğumuz Ankara'da güçlendik. Sonra İstanbul, derken Türkiye'nin hemen her yerinde varız.

• Şimdi neredesiniz?

2006 yılından sonra mağazacılık bizim için daha önemli bir hale geldi. Bir yandan yeni mağazalar açarken bir yandan fabrika satış mağazası şeklindeki mağazalarımızı yenilemeye başladık. İlk mağazalarımız Nişantaşı ve Bağdat Caddesi'nde açılmıştı, bayilerle açmıştık, bayilerle yaşadığımız sorunlar nedeniyle kapattık ve ardından alışveriş merkezlerinde yer almaya başladık. Önce Metrocity mağazamızı açtık, ardından da diğerleri geldi.    80 mağazaya çıktık, corner'ları da eklersek 130'u buluyor. Bir kaç ilde yokuz, oralarda da var olmayı amaçlıyoruz. Türkiye için 100 mağazaya ulaşmak yeterli diye düşünüyoruz.

• Bundan sonra neler yapacaksınız?

Bir fabrika yatırımımız olacaktı aslında. Ancak kriz nedeniyle elimizdeki kapitali harcamak istemedik. Bir süre bekletme kararı aldık. Ama hayalimiz bir lojistik deposu, içinde üretimin de olabileceği. Tüm birimleri bir arada toplamak. Hayallerimi gerçekleştireceğim desem 20 milyon dolar harcamak lazım. 13 yıldır bu işteyiz zamanı gelince bunlar da olacaktır. İstanbul'da bir de ofis açıp üretimin bir kısmını buraya taşımayı istiyoruz. 2010 yılında böyle bir gelişme olacak. Sadece İstanbul'da 5 olan mağaza sayısını da 10'a çıkaracağız.

• Peki ihracat...

Türkiye'de 100 mağazayı tamamladıktan sonra yurtdışına açılacağız. Ürdün ve Azerbaycan'da mağazalarımız var zaten. Bize komşu olan ülkeleri hedefliyoruz bundan sonra da. Öyle Londra'ya da Paris olmayacak hedefimiz. Türk ürünlerine talep, çevre ülkelerimizde çok iyi. Önümüzdeki yıl başlarız diye düşünüyorum. En başta Suriye ve Libya var kafamızda. Azerbaycan'ı geliştireceğiz. Irak var, oraları bir araştıracağız. Adı hep savaşla anılan Irak'ta artık markalaşmanın olduğunu, AVM'lerin yapıldığını duyuyoruz.

Rusya ve Gürcistan da olabilir. Libya var merceğimizde. Suriye ve Libya'da vize sorunun kalkması büyük avantaj. Ayrıca çevre ülkelerde genç nüfus da çok fazla.

• Kriz sizi etkiledi mi?

Mağaza kapanmalarının olduğu dönemde biz mağaza açtık, yatırım yaptık. Kriz zamanında daha sağlıklı büyüdüğümüzü gördük. Bir kere birileri ‘kriz var mı yok mu' tartışması yaparken biz ‘var' dedik ve krizi kabullendik. Şirketimizin içinde yapılması gereken önlemleri aldık, tasarruf tedbirlerine baktık. Ürün çeşit miktarımızı artırdık. Marka çıkarttık, üretici kimliğimiz bizi korudu. Bazı alışveriş merkezlerinde daha rahat yer bulabildik. Sen adım atmasan da zaten herkes bir adım geri gittiğinde sen öne çıkmış oluyorsun. Ankara daha durağan bir şehir bu da avantaj sağladı. İşi öğrendikçe kaliteyi artırdık ama fiyat politikasını değiştirmedik. Kriz biraz daha böyle devam edecek. Biz de tedbirli olmaya daha devam edeceğiz.

• Krizde hangi yatırımlara yöneldiniz?

Kendi koleksiyonumuz çok genişledi. Jeans markamızı çıkardık. Kriz döneminde yaptık bunu. Bizim markamızı giyenler hafta sonu tamamlayıcı kıyafet olarak bunu alsın istedik. Çalışan bayanlara hitap ediyoruz. Çok vakitleri yok, her istediklerini bir arada bulmaları gerek diye düşündük. Ayrıca gece kıyafetleri, biraz abiye üzerinde çalışıyoruz. Teklif alıyoruz mağaza açmak için. Ayrıca 10 civarında Journey Jeans mağazası da açacağız. Sanki jeans'i mağazadan ayıracağız gibi görünüyor. Onunla ilgili önümüzdeki sezon bir ihtisaslaşma olacak.

Ulaşım ve iletişim ‘açılım' kadar önemli

Ben ticari açıdan bakıyorum. Bitlis'te Van'da Diyarbakır'da bayilerimiz var. Orada sıkıntımız yok, İstanbul'da satılan ürünler orada da satılıyor. İyi insanlarla çalışıyoruz. Oralarla sorunumuz yok. Demokratik açılım kadar ulaşım ve iletişimi de güçlendirmek lazım.

Ortak olmam ama değerini verirlerse markayı satarım

Ben ortaklığa sıcak bakmıyorum. Ancak markamın değerini veren olursa hemen satmayı düşünürüm. Sonuçta bir değer yaratıyorsunuz. Bir de bizim işimiz konfeksiyon işi, patron işi. Diğer sektörlere benzemiyor, patron olarak her an işin başında olmanız gerekiyor. Ortak olsanız karşı taraf sizin gibi düşünmeyebilir, fon şirketleri de olaya çok teknik bakıyor. O yüzden gerekirse yarattığım markanın tamamını satarım. Sonuçta bu bir ticaret. Ben gömlek, pantolon ya da ceket satmakla şirket satmak arasında bir fark görmüyorum.
Fulya ERDEM/Star