Genel

Kabe'de revak yıkımının amacı Suudi kimliği yerleştirmek!

Suudi Arabistan yönetiminin Kabe'deki Osmanlı revaklarını yıkma kararını değerlendiren Habertürk gazetesi yazarı Murat Bardakçı, "İnşaatların haccı kolaylaştırmakla falan alakası yoktur; maksat kutsal topraklara Suudî kimliği vermektir" diye yazdı

 

İşte o yazı;

Kbe'nin revakları

"Kbe'de Kanunî Sultan Süleyman zamanından kalan ve Mimar Sinan'ın eseri olduğu söylenen Türk revakları Suudi Hükümeti'nin kararı ile yakında yıktırılacakmış!

Revaklarla ilgili olarak geçen gün gelen haber son birkaç sene içerisinde siz deyin on, ben diyeyim yirmi defa işitilmiş, Türkiye her defasında ayağa kalkmış ama Suudiler yıkıma başlamamışlardı.

Önce sık yapılan bir hatayı düzelteyim: Kabe'deki Türk revaklarının sadece projesi Sinan'a aittir. Harem-i Şerif'in 500 kadar küçük kubbe ile süslenen bu şık kısmının yapımı Kanunî'nin ölümünden 23 sene sonra, 1590'da tamamlanmıştır ve revakların asıl mimarı Mehmed Ağa'dır.

Suudi buldozerleri, revakları 2001'deki Ecyad Kalesi hadisesinde olduğu gibi bu defa yerle bir edecekler mi, yakında göreceğiz ama meselenin artık başka bir tarafı var: Suudi Arabistan'da şimdiye kadar yaşanan benzeri hadiselerde tek vücut olup aynı dili konuşan yazarlarımızın şimdi başka türlü düşünmeye başlamaları ve "Yıkılsın canım, ne var bunda Maksat hacıların tavafını kolaylaştırmak değil mi" kolaycılığına kaçmaları!

Amberin Zaman da dün Habertürk'te böyle yazmış...

TEK SEBEP: PARRRA!

Defalarca anlattım, bir daha söyleyeyim: Kabe'deki yıkımların, inşaatların yahut yapılacak olan yeni tahribatın haccı kolaylaştırmakla falan alakası yoktur; maksat kutsal topraklara Suudî kimliği vermektir! Harem-i Şerif'te bugüne kadar yapılan her tarih katliamının arkasında, Mekke'ye Suudi mührü vurma ve rant hevesi vardır. Üstelik sadece Türk eserleri değil, İslam tarihi boyunca diğer Müslüman hükümdarların sevabına inşa ettirdikleri tek-tük bütün eserler de yerle bir edilmiştir.

Türk revaklarının Harem'in genişletilmesi maksadıyla yıkılacağının ileri sürülmesi de sadece bir palavradan ibarettir, zira bahane olarak Harem'e daha fazla hacının girebilmesi iddiasını ortaya atan Suud ailesi, şu anda Kbe'nin dört bir yanına gökdelenler dikmekle ve Mekke'nin zaten kıymetli olan arazisinin rayicini birkaç katına çıkarmakla meşguldür.

Aynı yıkımlar Medine'de yapılmış, Hazreti Muhammed'in türbesinin etrafında Türk idaresi zamanından kalma ne varsa yerle bir edilmiş, hatt yıkımdan kütüphaneler bile nasibini almış ve Osmanlı'nın kıt'a Arabistanı'na bir kültür hediyesi olan Ahmed Hikmet Kütüphanesi de buldozerlere teslim edilmiştir.

KABE'DEKİ DEVREMÜLK

Kabe'yi Bedevî talancılardan korumak maksadıyla inşa edilen ve Türk birliklerinin asırlarca garnizon olarak kullandıkları Ecyad Kalesi'nin yıkım sebebi de aynıdır: Parrraaaa! Suudi Arabistan'ın kurulmasından sonra Haremeyn Vakfı'na devredilen kale, ülkenin bir önceki kralı Fahd tarafından küçük oğlu Prens Abdülziz ile şimdiki kral Abdullah'ın aynı ismi taşıyan oğlunun kurduğu şirkete peşkeş çekilmiş, yerine "Zemzem Kuleleri" dedikleri devremülk şeklinde satılan zebellh gibi binalar dikilmiştir!

O günlerde bu kültür katliamına Türk basınında sadece Ahmet Hakan ile bendeniz karşı çıkmıştık ve sırf bu sebeple, Suudi Arabistan'a girmem hl yasak!

Suudiler'in Mekke'de ve Medine'de yaptıkları yıkımların "Haccın kolaylaştırılması için" olduğunu ileri sürenler, bir zahmet diğer dinlerin kutsal meknlarını, mesel Vatikan'ı ve Kudüs'ü hatırlasınlar. Hristiyan krallarla imparatorların hediyesi olan binalar sapasağlam durmaktadır ve milletlerin değil, Hristiyanlığın ortak eseri kabul edilirler.

Amberin Hanım taşıdığı iyi niyetin tesiri ile "Haccın kolaylaşması için revakları Kanunî Sultan Süleyman da yıktırırdı" demekle hata ediyor...

Hanımı Hürrem Sultan ile beraber Mekke'yi ve Medine'yi binalarla, su yollarıyla ve hanlarla donatan Kanunî bana sorarsanız böyle birşeyi aklından bile geçirmez ve aksine, bu şekilde düşünenleri Mina'ya gönderip şeytanı sembolize eden sütunlara bağlatır ve hacılara "Aha bunları taşlayacaksınız!" derdi!"

Murat Bardakçı / HABERTÜRK