Eğitim

Kader tedbir ister...

Deprem gerçeği konusunda yazı yazmak kötü bir şey..sonuçta insanların duymak istemediği, korktuğu ve ürktüğü bir konu

Ancak ortada toplumsal bir sorumluluk var ve sektörde çalışan herkes gibi bizlerinde bunu konuyu irdelemek ve çareler getirmek zorunda olduğumuzu söylemek durumundayım.

Malumunuz uzun zamandır bu konularda yazılar yazıyoruz ve Dünya'dan örnekler vererek çare ve tedbir noktasında öneriler getiriyoruz.

Aslında bu deprem konusunda toplumsal bilinçlenme kazanımı diyelim, 17.Ağustos.1999 da meydana gelen Adapazarı deprem felaketi ile başladı.

Fakat bu kazanım toplumsal bilince değil sanki dillendirilmesi bile istenilmeyen bir karabasana dönüştü.

Netameli ve toplumsal olarak ta biraz da unutmak istediğimiz bir konu olması hasebiyle 11 yıldır da hiçbir şey yapmamamızdan belli değil mi?

Hafıza-ı beşer nisyan ile malüldür der eskiler..yani insanlık/toplum unutmaya amededir.

Bu konu son 2 aydır hem ülkemizde hem de Dünya'nın farklı ülkelerinde meydana gelen büyük depremlerin tekrar gündeme gelmesi ile kamuoyunda tartışılmaya başlandı.

Her zaman ki gibi bildik ve tanıdık sahneler tekrarlandı, yüz binlerce ölü, yaralı, zarar ziyan vs..iyi de bu sahneler niye gelişmiş ülkelerde yaşanmıyor?

Dikkat edilirse her felaket sonrası bu konu işleniyor ve uzmanlar tekrar İstanbul senaryosunu görsel ve yazılı basında tartışmaya başlıyor..bir hafta sonra da hayat aynen devam ediyor ve unutuluyor.

Bu süreçte herkes kendi mesleğine göre çare, tedbir ve öneriler de bulunuyor.

Yapıların güçlendirilmesi vb. gibi önerilerin yanı sıra sıkıyönetim ilan edilmesini bile öneren çıkıyor.

Konu neydi, sayın bilim adamı ise ne buyurmuş!


Halbuki olası bir Marmara depreminde İstanbul başta olmak üzere bölgede meydana gelebilecek felaket senaryolarını söylemenin sonu yok.

İyi de çare ne?

Peki tedbirler, çareler ve öneriler noktasında kayda değer bir şey var mı, o zaten yok.

Yerel yönetimlerin bu konuda bilgisi var mı derseniz, zannetmem.

Ceset torbası biriktirmek veya 20-30 kişiyle yapılan deprem tatbikatları neyin nesi, anlamak mümkün değil.

Tedbir alıyor aklı sıra..yahu son 5 yılda yapılanları geç..hadi onlar denetim firmaları tarafından kontrolleri yapılan binalar diyelim, ya öncekiler?

Hep baştan savma işler, günü kurtarma demeçleri vs..

Deprem konusunda Dünya ne yapıyor ne çareler arıyor, örnekleme var mı, yok.


Bunları düşünürken Sayın Ali AĞAOĞLU'nun, Posta gazetesinde bir röportajı çıktı.

Bizim emlakkulisi de bu haberi geçtiğimiz hafta içinde yayınladı..habere göre Sayın Ağaoğlu geçen sene de ifade ettiği gibi '' İstanbul'un %70'i yıkılmalıdır '' demiş ve bazı önerilerde bulunmuş..röportajdan çıkan notlara bakacak olursak;

1-İstanbul'a özel bir deprem yasası,

2-Kentsel dönüm planlarının doğru ve hızlı uygulanması,

3-Yerel yönetimin güçlendirilmesi,

4-Merkezi yönetimin desteği,

5-Cesaret, vizyon ve kararlılık,

olarak konuşmasından çıkan kodlar var.

Haklıdır ve sektörün duayen insanlarından bir olarak ta ciddiyetle dinlenmelidir.

Çareyi de sunarak imar ve deprem senaryoları üzerine yerel yönetimlere özellikle İstanbul'a büyük yetkiler verilmesini teklif etmiş..olası bir deprem de İstanbul'un büyük zarar göreceğini ve bundan etkileneceğini ve şehrin değil Türkiye' nin bundan büyük yara alacağını söylemiş.

Sayın Ağaoğlu sektörün duayenlerin den bir büyüğümüz olması hasebiyle olanı veya olduktan sonrayı değil, olmadan, bir felaketi yaşamadan öneriler ve çareler getirmiş..söyledikleri ciddiyetle dinlenmelidir.

İş işten geçtikten sonra bad' el harab'ul İstanbul!

Yani İstanbul yıkıldıktan sonra..akıl veren de kalmaz.

Hayali küçük ali'leri değil Sayın Ali Ağaoğlu gibi akil insanları dinlemek gerekiyor.

İyi haftalar. 

huseyinkuru@sunflower.com.tr