Kadir Topbaş'ın planlarına 17 sert eleştiri
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın çok yakından takip ettiği İstanbul'un 1/100 binlik planlarına Şehir Plancıları Odası tarafından dava açıldı
Şehir Plancıları Odası'nın, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi'ne iletilmek üzere Ankara'dan açtığı dava ile birlikte plana ikinci dava açılmış oldu. Mimarlar Odası da geçtiğimiz günlerde plan aleyhine dava açmıştı.
Şehir Plancıları Odası İstanbul temsilciliğinden yapılan açıklamada dava ile ilgili şu ifadelere yer verildi: "İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi 'nce yerel seçimler öncesinde, 13 Şubat 2009 tarihinde kabul edilen, Belediye Başkanı'nca 15 Haziran 2009 tarihinde onaylanan 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı hakkında yargıya başvurarak, Plan 'ın yöntem ve kararlarını yargı denetimine açtık.
Kuşkusuz ki bu aşamadan sonraki gelişmeler yargıyı ilgilendirmektedir, ancak kamuoyunca bilinmesini isteriz ki, Plan 'ın yargıya taşınmasından önce görüşlerimizin dikkate alınması için Odamızca çeşitli yollar denenmiştir. Ancak bu çabalarımıza İstanbul Büyükşehir Belediyesi 'nden herhangi bir cevap alınamamıştır.
Bu kapsamda, planlama alanında uzman meslek insanları, akademisyenler, ilgili meslek odalarının temsilcileri ve şehir plancılarının katımıyla 21 Mart 2009 tarihinde yapılan paneli, sonraki aylarda tüm şehir plancılarına açık olarak yapılan danışma toplantıları ve forumlar izlemiştir. Bu mesleki toplantılarda, "İstanbul 'un Anayasası " dediğimiz Çevre Düzeni Planı'na yönelik uzmanların ve diğer meslek insanlarının görüşlerine başvurulmuştur.
İstanbul 'un planlı gelişmesi, uzmanlık alanımıza girmesi nedeniyle Odamızı ve üyelerimizi yakından ilgilendiren bir konudur. Bu nedenle, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ve İstanbul için plan üreten tüm kurumların planlama çabalarını Odamız ilgiyle takip etmektedir.
Ancak, bu çabaların sonucu olarak elde edilen Plan 'ın öncelikle doğal eşikleri ele alması, İstanbul 'daki imar kararlarını ve diğer gelişmeleri buna uygun olarak disiplin altına alması, böylece kamu yararını üstün tutması beklenmektedir. Plan 'ın bu konudaki yetersizlikleri Belediye 'ye iletilmiş olup, yasal süreler içinde olumlu ya da olumsuz cevap alınamaması üzerine 1/100 binlik Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı dava konusu edilmiştir"
Şehir plancıları odasının eleştirileri şunlar:
1)Çevre Düzeni Planı 'nın, İstanbul 'da planlama çalışmalarının başlıca sorunu olan imar planı değişikliklerinde olduğu gibi yapı ve nüfus yoğunluğunu arttıracak nitelikte kararlar geliştirdiği ve alt ölçekteki planlarla imar uygulamalarını bu yönde teşvik ediyor.
2) planda 16 milyon nüfus gerçekçi değil. Plan kararlarında nüfusun nasıl 16 milyonla sınırlı tutulacağına dair düzenlemeleri içeren makro politikalara rastlanmadı.
3)Türkiye ekonomisi için önemi tartışılmaz olan sanayi alanlarının İstanbul kentinin dışında yapılandırılmasına ve İstanbul 'da küresel hizmetler sektörünün geliştirilmesine yönelik plan kararlarının ekonomik ve toplumsal boyutları bu ölçekteki bir plan için yeterli ölçüde irdelenmemiş, plan kararları ve plan açıklama raporlarında yer almıyor.
4) Olası bir büyük depreme karşı alınacak tedbirler Plan 'da tanımlanmamış, bu nedenle İstanbul 'un afet riskine açık yapısı plan tarafından da sürdürülüyor.
5) Plan ile belirlenen gelişme konut alanlarında dengeli bir dağılım sağlanamamış. Bu alanlar belirlenirken özellikle son yıllarda TOKİ ve KİPTAŞ 'ın geliştirdiği konut projeleri esas alınmış. Oysa bu projelerin büyük bir kısmı kamu yararına ve şehircilik ilkelerine aykırılık savıyla yargılanıyor.
6) Plan kararları Silivri ve Çatalca'daki mutlak tarım alanlarını tehdit ediyor. Silivri-Büyükçekmece bölgesinde önerilen yoğun kentsel gelişmeler, tarım alanları, orman alanları ve içme suyu havzalarının korunması bakımından telafisi güç zararlara yol açacak. Özellikle Hadımköy 'de önerilen sanayi alanları, Büyükçekmece Gölü ve Sazlıdere Barajı 'nın birkaç yıl içinde elden çıkarılmasına neden olabilecek.
7) Plan içme suyu havzalarının korunmasına yeterli hassasiyeti göstermiyor. Mevcut sanayi tesislerinin buralardan taşınmasını talep ederken konut alanları hakkında aynı kararlılığı göstermiyor.
8) Küçükçekmece Göl Havzasının yoğun yapılaşmadan korunmasına ve Sazlıdere Barajı su toplama havzasını olumsuz etkileyen yapılaşmalara yönelik tedbirler Plan kararlarına dönüştürülememiştir.
9) Planla İstanbul kentinin neredeyse bütün gelişme yükünün Silivri bölgesine kaydırıldığı görülüyor. Ancak bu yaklaşım yerinde bir planlama yaklaşımı değil. Söz konusu bölgenin tarımsal niteliği ve yer altı su varlıkları gibi ekolojik değerlerinin korunması bu yolla imkansız hale getiriliyor. Eylül ayında yaşanan sel felaketi de plan kararlarının gözden geçirilmesini gerektiriyor.
10) İstanbul 'un üçüncü bir havaalanına ihtiyacının olup olmadığı konusunda ayrıntılı ve tatminkar teknik çalışmalar bulunmadığı ve ayrıca Çorlu Havaalanının gelecekte bu ihtiyacı karşılayabilecek konum ve özellikte olduğu bilindiği halde, planın tarım alanları üzerinde üçüncü bir havaalanını karar altına almasında şehircilik ilkeleri bakımından isabetli değil.
11) Orman ve 2/B alanlarındaki kaçak yapılaşmaların yasallaştırılmasına yönelik kararlar içermektedir. Bu durum Anayasa 'ya, Orman Yasası 'na ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırıdır.
12) İstanbul Büyükşehir Belediye sınırları içinde bulunan kırsal alanlar ve yerleşmelere planın koruyucu yaklaşmadığı, buralardaki ekonomik ve toplumsal yapının geliştirilmesine yönelik gerekli tedbirleri alınmıyor. Söz konusu kırsal alanlar ve yerleşimler lüks konut yapılaşmasına açılarak, bu alanların kent için yeni sorun bölgeleri haline gelmesinin önü açılmıştır. Bu kapsamda, özellikle Şile, Ağva ve Riva bölgesinde öngörülen "geliºme " kararları kaygı verici yoğunlukların oluşmasına yol açabilecek düzeyde.
13) Plan ile koruma altına alınması gereken içme suyu havzaları ve orman alanlarında çeşitli sosyal tesisler ve diğer donatı alanlarının plan kararı haline getirilmesi de, ileride kontrol altına alınması güç olabilecek gelişmeleri cesaretlendiriyor. Bu kapsamda özellikle üniversite alanlarının da bu donatı alanlarının içinde yapılabilecek olması, mevcut bazı örnekler dikkate alındığında, kaygı verici. Ayrıca kentin bütününe yönelik olduğu ifade edilen bu donatı alanlarının kentin hangi üst ölçekli ihtiyacına yönelik düzenlendikleri de belirtilmiyor.
14) Plan da Haydarpaşa, Galata Limanı, Kartal ve Zeytinburnu 'nda "kruvaziyer liman" kararlarının verilmesi hem kıyı kullanımının Anayasa 'da belirlenen amaçlar ile sınırlandırılması ilkesine, hem de konu ile ilgili yargı kararlarına aykırı. Bunlar içinde özellikle Haydarpaşa ve Galata 'daki "kruvaziyer liman" kararlarının kentin kültürel ve doğal varlıklarının korunmasına aykırı yönleri de bulunuyor.
15)Planın amacı anlaşılamayan kararları da bulunuyor. Bunlar arasında özellikle Marmara Denizi 'nde yapılması öngörülen "yapay adalar". Geçtiğimiz haftalarda büyük bir ekonomik çöküntü içerisine giren Dubai 'deki uygulamalardan esinlenilerek önerildiği anlaşılan "yapay etkinlik adaları "nın kente nasıl bir getirisinin olacağı, buna karşılık ne kadar maliyetinin olduğu bile değerlendirilmiyor. İstanbul gibi tarihi ve doğal zenginlikleri her türlü yapay projenin üstünde olan bir kentin planında bu tür önerilerin bulunması, planın iç bütünlüğünü tartışılır duruma getiriyor.
16)Planın sonuçları itibariyle vahim kararlarından biri de, kentin merkezi alanlarındaki büyük hastanelerin kentin dış çeperine taşınmasına yönelik kararlar. Özellikle Çapa, Cerrahpaşa ve Şişli Etfal hastaneleri bu kapsamda ele alınmak isteniyor. Ancak, söz konusu kamu hastanelerinin kentin merkezi alanlarında bulunması şehircilik ilkeleri açısından teknik bir zorunluluk.
17)Plan, Boğaziçi ve kıyı alanlarının korunmasında da zaaflar yaratabilecek kararlar getiriyor. Özellikle İstinye, Tarabya gibi Boğaziçi alanlarında öngörülen yoğun turizm kullanışları bu kapsamda sakıncalar taşıyor.
Tebernüş Kireçci/Milliyet