Kamu binaları 'ruhsuz' olarak adlandırılıyor
Sıradan alışveriş merkezleri, köprüler, stadyumlar artık yerini tasarımlarıyla göz dolduran binalara bırakıyor
Hepsi görkemiyle bakanları büyülerken, okul, hastane, devlet dairesi gibi kamuya ait yapılar tasarımdaki gelişmelerden nasibini alamıyor.
Uzun yoldan gelmiş, yorgun düşmüş birçok insan görürüz, Haydarpaşa Garı'nda. Sırtında çanta, bir elinde bavul, diğerinde poşetler olan bu insanlar, trenden indikleri an unuturlar yorgunluklarını. 103 yıl önce inşa edilen bu garın büyüsüne kapılır, bavul, çanta, poşet, yorgunluk dinlemez ve bir kare fotoğraf çekilirler hemen. Önünde fotoğraf çekilmek istenen, bakmaya doyulamayan yapılar Haydarpaşa Garı ile de sınırlı değil tabii. Boğaziçi Üniversitesi, Sultanahmet Tapu Kadastro Müdürlüğü, Sirkeci Postanesi bunlardan yalnızca birkaçı. Saydığımız yapıların ortak noktası hepsinin kamuya ait binalar olması. Bu yapıların inşa edilmesinin üzerinden 100 yıllar geçmiş olmasına rağmen ilk günkü gibi büyülüyorlar görenleri.
Günümüzde ise teknoloji, tasarım ve mimarideki gelişmelere rağmen inşa edilen kamu binaları, tüm soğukluğu ve griliği ile karşımıza çıkıyor. Son dönemde Türkiye'nin pek çok ilinde inşa edilen adalet sarayları ise bu gerçekliği bir kez daha gözler önüne seriyor. İhtişamlı binalar olması hedefiyle yola çıkılan binaların, çevresine hiçbir katkısı olmadığı gibi, mahkemelerin soğukluğu görenlerin yüzüne çarpıyor.
Türkiye'de yüksek sermaye grubunun yapmış olduğu, kamuya mâl olmuş binaların ilerleme kaydetmesi, hatta sivil mimari ile yarışmasına rağmen devlet kurumlarında çok gerilerde olduğumuz aşikâr. Yeni inşa edilen okulların, camilerin, hastanelerin, üniversitelerin hepsi birbirine benziyor. Avrupa ülkelerinde ise durum hiç de böyle değil. Öyle ki kamuya ait binaların mimarisinin özel kuruluşlara ait yapıların mimarisinin önüne geçtiği bile oluyor. Avrupa'da hal böyle iken, Türkiye'de kamuya ait binalar neden sıradanlığını korumaya devam ediyor? Mimarlar bu sorunun çözümü için Avrupa'da olduğu gibi ülkemizde de mimarlık yarışmalarının düzenlenmesini ve kamuya ait sıradan binaların değişmesini istiyor...
***
Türkiye'deki kamusal binalar birbirinin tekrarı
Selçuk Erdoğmuş (Mimar): Gelişmiş ülkelerde okul, hastane, otopark, belediye, adliye binaları gibi kamusal yapılar için ulusal veya uluslararası katılıma açık olmak üzere çeşitli mimari yarışmalar düzenlenir. Bu süreç mimari bürolar arasında rekabet oluşmasını, rekabet sonucu da nitelikli projelerin ortaya çıkmasını sağlar; özellikle genç mimarlar için mesleki alanın oluşmasına da katkısı olur. Ülkemizdeki kamusal yapılar ise birbirinin tekrarı oluyor ve niteliksiz yapılar kent dokusunda yerini almaya devam ediyor. Türkiye'de de kamu binalarının yapımı için mimari proje yarışmalarının düzenlenmesi gerekiyor. Bu, yüzyılların kültürel birikimiyle oluşmuş şehirlerimiz adına çözüm üretilmesi gereken bir sorun olarak karşımızda duruyor.
***
Kamu binaları kaliteli fakat estetikten yoksun
Dara Kırmızıtoprak (Mimar): Aslında kamusal binalarda kullanılan malzemelerin kalitesi çok güzel fakat estetik anlamda sorunlar var. Özellikle belli metrekarelerin üzerine çıkmış kamusal binaların muhakkak birtakım yarışmalar sonucunda ortaya çıkması kanaatindeyim. Başbakan'ın Atatürk Kültür Merkezi ile ilgili sıkıntısını bilen ve yakından takip eden bir insan olarak birçok kurulu geçme ve sivil toplum örgütünü aşma konusunda problemler çıktığının farkındayım. Bir yandan icranın elinin kolunun da bağlı olduğunu biliyorum. Ama hızlı bir şekilde yarışma yapılabilir. Bu işin estetik kazanmasına yardımcı olacaktır.
***
Kamu binaları insanın içini karartıyor
Korhan Gümüş (Mimar): Türkiye'deki devlet daireleri ruhsuz, kamuya ait binaların tümü insanın adeta içini karartıyor. Çünkü bu binalar olabildiğince en düşük fiyata yaptırılmaya çalışılıyor. Bu konuda herhangi bir profesyonelliğe açılma gibi bir niyet yok. Güzel ve mimari yapılara ülkemizde sadece aileler ya da özel kuruluşlar yatırım yapıyor. İstanbul gibi güzel bir şehrin bulunduğu ülkemizde kamu sanata yatırım yapmıyor. Kamusal binaların kültüre açılması gerekiyor. Mimarlar da özel alana hizmet veriyor. Bu konuda biraz sosyal sorumluluk alınmalı ve kamu teşvik edilmeli.
***
Devlet, değişen yüzünü binalarda da göstermeli
Hakan Kaynar (Şehir-Kültür Tarihçisi): Bizler gri, dikdörtgen, asfalt bahçeli okullardan mezun olduk. Kamuya ait binalar hiçbir teknolojik yenilikten faydalanmıyor. Ancak artık bir değişikliğe gidilmeli. Okullarda asfalt yerine yeşilliklerle kaplı bahçeler olmalı. Yeni eğitim sistemine uygun yeni mimari binalar yapılmalı. Devlet değişen yüzünü binalarda da göstermeli. Özel kuruluşlara ait binaların işverenleri yeni teknolojiye, yeni mimariye daha açıklar. Binaların çekici olmasına özen gösteriyorlar. Ancak kamu kuruluşlarında biçimden ziyade fonksiyon önemli.
Birçok şirket devlet ihalelerine itibar etmiyor
Önder Kaya (Yüksek Mimar): Türkiye'deki kamu yapılarının işvereni genellikle devlettir. Devlet yapılarındaki yetersizliğin iki önemli sebebi olduğunu söyleyebiliriz. En önemlisi, mevcut ihale usulleridir. En uygun fiyatla bina inşa edenin ihaleyi kazanması proje kalitesini olumsuz etkilemektedir. Bu mantıksız tutum da meslekte başarılı birçok firmanın devlet ihalelerine itibar etmemesine yol açıyor. İkinci önemli sorun ise devletin proje müelliflerinden "kontrollük hizmeti" talep etmemesidir. Bu da inşaat aşamasında mimarın tasarladığına müdahale edilmesine zemin hazırlamakta ve projenin karakterini ve işlevini kaybetmesine yol açmaktadır.
Zaman/Esra Keskin- Elif Akdeniz