Kamu Özel İşbirliği projelerinde müteahhit kefalet veriyor!
Kamu- Özel İşbirliği projeleri son zamanlarda sık sık gündeme geliyor. Peki, bu dev projelerdeki borç üstleniminden kim sorumlu? Konuya ilişkin merak edilen soruları YAK Avukatlık ortakları yanıtladı.
Kamu- Özel İşbirliği projeleri son zamanlarda sık sık gündeme geliyor. Peki, bu dev projelerdeki borç üstleniminden kim sorumlu? Konuya ilişkin merak edilen soruları YAK Avukatlık ortakları yanıtladı.
İstanbul’un bir yakasından diğerine her gün geçmek zorunda olanlar; kısa süre önceye kadar yalnızca yaz tatilleri için gittiğimiz Bodrum-Çeşme’yi mesken haline getirenler, yollar da feribotlar da kalabalıktır diye düşünerek Gebze-İzmir Otoyolu’nu kullananlar ve Çanakkale Köprüsü’nün bitirilmesi için gün sayanlar….
Ekonominin gündeminde olan bu dev projeler; hayatımızı kolaylaştııyor, hak ettiğimiz hizmet ve konfora sahip olmamızı sağlıyor. Türkiye’yi altyapı konusunda Avrupa devletleriyle yarışır hatta yarıştan da önde çıkmasına katkı da bulunduğu da bir diğer gerçek. Yine de bütün bu projelerin siyaset, medya ve hatta kamuoyunu ikiye böldüğünü, bir tarafın sonuna kadar savunurken, diğer tarafın önemli eleştiriler getirdiği de inkar edilemez. Eleştirilerin arkasındaki en önemli kavram ise bütün bu projelerin finansman modeli şeklinde isimlendirilen PPP; nam-ı diğer Kamu- Özel İşbirliği (Public-Private Partnership). İlk örneğinin İngiltere’degörüldüğü ve son 20 ila 30 senedir büyük projelerin hayata geçmesinde özel sektörü de resme dahil eden PPP finansman modeliyle ilgili ise bir bilgi kirliliği bulunuyor.
Bu doğru bilinen yanlışların başında ise borç üstlenimi yer alıyor.. Borç üstlenimi hazine garantisinde mi yoksa müteahhit şirketin sorumluluğunda mı sorusuyla ilgili açıklamalarda bulunan YAK Avukatlık Ortakları Özge Konukçu, Buket Altufan Ulu ve Hande Yayla Oğuzülgen ise, “Borç üstlenimi hazine garantisi değildir, kefaleti verenler ise müteahhit şirketler yani projelerin yatırımcılarıdır” vurgusunu yapıyor.
Nedir bu borç üstlenim konusu?
Yak Avukatlık Kurucu Ortakları, PPP finansman modeliyle ilgili en büyük karışıklığın, 4749 sayılı “Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun”un ve “2014/6217 sayılı Hazine ve Maliye Bakanlığı Tarafından Gerçekleştirilecek Borç Üstlenimi Hakkında Yönetmelik”’in yanlış bilinmesinden ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Peki, nedir bu borç üstlenim konusu? Avukatlar, borç üstleniminin mevzuat kapsamında borç üstleniminden faydalanabilecek olan projelerde, herhangi bir nedenle projenin süresinden önce feshedilerek tesisin devlete devredilmesi durumunda, projeyi finanse etmiş olan finans kuruluşlarına yapılacak bakiye ödemelerin Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılması olduğunu dile getiriyor. Minimum maliyeti 500 milyon ila 1 milyar TL'den başlayan bu projelerin hayata geçmesi için temin edilen finansmanın, ”proje finansmanı” modelinde, yine projenin gelirleri ile geri ödendiğine dikkat çeken YAK Avukatlık Ortakları, “Yurt dışında olduğu gibi ülkemizde de bu ölçekte projeler, yatırımcıların koyduğu sermayenin yanı sıra proje finansmanı yapısı ile yerli ve yabancı finans kuruluşları tarafından finanse edilebiliyor. Projelerin finanse edilebilir olması için haliyle Proje feshedildiğinde geri ödemeler için kullanılacak gelirin kaynağı olan tesis de kamuya geçiyor ve bu durumda kamu malvarlığını aldığı için bakiye borcu da üstleniyor, zira gelir getiren malvarlığının sahibi oluyor. İşte o durumda borç üstlenim kavramı devreye giriyor” değerlendirmesinde bulunuyor.
Borç üstlenimi, hazine garantisi midir?
Bu soruya avukatların verdikleri cevap oldukça net bir hayır oluyor. “Borç Üstlenimi”nin hazine garantisi anlamını taşımadığının altını çizen Altufan, Yayla ve Konukçu, “Hazine garantisi özetle, mevzuattaki şart ve hükümlere tabi olarak Hazine ve Maliye Bakanlığının, idarenin belirli bir ödeme taahhüdüne garanti vermesidir. Bir diğer ifade ile söz konusu ödemenin ilgili idare tarafından yapılmaması halinde projenin fesih olup olmadığına bakılmaksızın Hazine ve Maliye Bakanlığının ödemeyi yaptığı hallerdir.” diye konuştu.
Karışıklığın nereden kaynaklandığıyla ilgili de konuşan YAK Avukatlık ortakları, “Ancak borç üstleniminde projenin bir sebeple feshedilmesi ve kamu tarafından devralınması durumunda borç üstlenimi devreye giriyor." diyor. 3996 Sayılı Kanun Madde 9 (Devir) ve 3996 Sayılı Kanuna İlişkin Uygulama Yönetmeliği Madde 40’a göre “Uygulama Sözleşmesi”nin sona ermesi durumunda, bütün yapı ve tesislerin her türlü borç ve taahhütlerden ari, bakımlı, çalışır ve kullanılabilir durumda, idareye devredileceğini de anımsatan avukatlar, açıklamalarını şu şekilde bitiriyor:
“Bu çerçevede ilgili uygulama sözleşmesinin zamanından önce feshedilmesi halinde de, otoyol, köprü ve/veya tünelin (yani bu işletmelerin) tüm unsurları ile idareye fiilen devredilecektir. Tesisin bu tüm malvarlığı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgili idaresi tarafından devralınması halinde, söz konusu tesisin yapımı için temin edilmiş ana kredinin ve belirli finansman maliyetlerinin fesih anında ödenmemiş kısmının ödenmesinden de hayatın doğal akışına da uygun olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı sorumlu olacaktır. Bu husus, Türk Borçlar Kanunu altındaki varlık devrinde borçların geçmesini düzenleyen temel prensip ile bağdaşmaktadır. Ayrıca, Proje şirketlerinin ortakları, yani yatırımcılar/müteahhitler tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığı’na mevzuattaki ilgili şartlar oluştuğunda ödeme yapılması gereken bir kefalet verilir. Verilen bu kefalet ile proje gelirlerinin başka bir şekilde kullanılması ve/veya şirketten çıkarılması halinde kamunun/hazinenin zarara uğramaması amaçlanmıştır."
Kamu Özel İşbirliği sözleşmelerinin kapsamı kanunla belirlenecek!