Kanal İstanbul projesinin iptali için 100 binden fazla dilekçe verildi!
Kanal İstanbul projesinin ÇED raporuna itiraz süresi dün mesai bitimi ile birlikte sona erdi. İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne 100 binden fazla itiraz dilekçesi teslim edildi
25 Aralık'ta başlayan Kanal İstanbul'la ilgili Çevresel Etki Değerlendirme raporuna itiraz süreci 2 Ocak'ta sona erdi. İstanbullu vatandaşlar yağmura ve soğuk havaya rağmen Balmumcu'daki İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde uzun kuyruklar oluşturdu. 10 günlük itiraz süresi boyunca İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne 100 binden fazla dilekçe verildi.
Yapılması planlanan ve birçok tartışmaya sebep olan Kanal İstanbul Projesi için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu açıklandıktan sonra, vatandaşların görüş ve önerilerine sunulmuştu.
Bunun üzerine projenin iptalini isteyen vatandaşlar, sadece İstanbul'da değil ülkenin pek çok yerinden Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri önünde uzun kuyruklar oluşturarak itiraz dilekçelerini teslim etti.
BUGÜN SONA ERDİ
Çılgın proje olarak bilinen Kanal İstanbul Projesi için yapılacak itirazlar, dün sona erdi. Yurttaşlar, itirazlarını dün (2 Ocak 2020) mesai bitimine kadar Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri'ne dilekçeyle başvurarak yapılabildiği gibi, ilgili kurumlara faks göndererek ya da CİMER üzerinden de gerçekleştirdiler.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Toplanan itiraz dilekçeleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından değerlendirmeye alınacak. Bakanlık, itirazları ya dikkate alarak ÇED raporunu yeniden ele alacak ya da itirazları dikkate almadan nihai ÇED raporunu bir ay içerisinde açıklayacak.
“İSTANBUL'UN DEĞİL, TÜRKİYE'NİN BEKA SORUNU”
İstanbul'un deprem kuşağında olduğunu söyleyen Kevser Köprülü, “Deprem bizim için çok büyük tehdit. Ve yapılacak olan bu Kanal İstanbul projesiyle binlerce ton toprak devşirilecek. Yeraltı suları ve kaynaklarının yok edilmesi söz konusu. Bunun haricinde Çanakkale'ye de bir boğaz söz konusuymuş. Bu artık ülkemizin beka sorunu oldu. Sadece İstanbul'un değil Türkiye'nin beka sorunu.” dedi.
“PARAMIZ VARSA GELECEK DEPREME HAZIRLIK YAPILSIN”
“Bizim zaten boğazımız var” diyen Meral Güler ise “Hem Karadeniz'i hem Marmaray'ı perişan edecek bir proje. Etrafında satılan arsaları da gördük. Rant uğruna yapılıyor. Bizim paramız varsa eğer 1999 depreminde onlarca insan perişan oldu. Gelecek olan büyük depreme hiçbir hazırlığımız yok. Üstelik insanların toplanacağı yeşil alanlar bile ranta açıldı. Yarıdan çoğu rant uğruna kapatıldı. Şuan depremde gidecek yerimiz yok. “ diye konuştu.
“DEMOGRAFİK YAPI DEĞİŞECEK, EKOLOJİK DENGE BOZULACAK”
92 yaşındaki yüksek mimar Mutahhare Baykam neden itiraz ettiğini şu şekilde açıkladı: “O kadar çok itiraz edecek şey var ki… Sayfalar yetmez. Öncelikle İstanbul deprem bölgesi. İklim değişiklikleri, yağmurlar, seller var. Yeraltı, yer üstü zenginlikleri harap olacak. Ekim alanları, orman alanları gidiyor. İçme suları tuzlanacak. Karadeniz'in Marmara'nın ekolojik dengesi bozulacak. Buraya yatırılacak milyarlar, işsizlik var. Üretime dayalı yatırım yok. Bütün fabrikalar kapatılmış. Bir tek açılan fabrika yok. Son kalanları da satıyoruz. Bir de önemlisi Türkler, Araplaştırılmak istiyor. Demografik yapı değişecek.”
“MEMLEKETİMİ ARAP KÜLTÜRÜNE TESLİM ETMEMEK İÇİN BURADAYIM”
Vatandaşlık görevini yaptığını söyleyen Teoman Ünlügil “Sanki seçimde oy kullanıyormuşçasına geldim. ÇED raporlarına rağmen bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak cümleye karşı gelmek için buradayız. Memleketimi Arap Kültürü'ne teslim etmemek için buradayım. Azınlığa düşmemek için buradayım” diyerek itiraz nedenini belirtti.
Kanal İstanbul Projesi'e İstanbul'un su kaynakları üzerinde bulunduğu bir yer olmasından dolayı karşı olduğunu söyleyen Bahar Güler “Tamamıyla farklı bir alana yönlendirilmesi ve son derece zararlı olduğu için itiraz ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
“BU PARAYI VATANDAŞIN CEBİNDEN ALMAK HİÇ KİMSENİN HADDİ VE HAKKI DEĞİL”
Kanal İstanbul'un ekosistemi bozacağını düşünen İdris Akyüz ise “Montrö Sözleşmesi'nden kaynaklanan Türkiye'nin egemenlik haklarının tartışılır hale gelmesi ve İstanbul'un 3'e bölünüyor olması emperyalist bir taktiktir. Böl, yönet taktiği. Buraya harcayacağınız parayla İstanbul'un bir deprem gerçeği var. Bu deprem gerçeğinde kentsel dönüşüme bu paraları harcamaları lazımdır. O kadar sokağa atılacak para yok. Bizim cebimizden çıkmayacak diyorlarsa aynı bugüne kadar olduğu gibi Osmangazi Köprüsü'nden, 3.köprüden diğer otoyollardan bir sürü otoyoldan geçiş garantisi vererek buraya da gemi garantisi verip de vatandaşın cebinden bu parayı almak hiç kimsenin haddi de hakkı da değildir.” dedi.
Kanal İstanbul projesinde çevreye en az zarar verecek güzergah seçildi!
Kemal Kılıçdaroğlu: Kanal İstanbul olmayacak ki zaten!