Kentsel Dönüşüm

Kentsel dönüşüm 13 yılda tamamlanmalı!

Tüm İnşaat Müteahhitleri Federasyonu Genel Başkan Vekili Deniz Karataş bugünkü yazısında Türkiye'deki kentsel dönüşüm sürecinden bahsetti. Karataş, kentsel dönüşümün 13 yılda bitmesi gerektiğini savundu.

Ve mevcut kanun hükümeti değil, Devleti bağlayıcıdır; 


Çünkü enkazın altından gelen çığlıklar ; "NERDEE BU DEVLET?!!!!!! NERDEBU MİLLETT ??? 

ŞEKLİNDE MAALESEF HALA KULAKLARIMIZDA YANKILANMAKTADIR! 


6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı, 16.Mayıs.2012 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek, yasalaşmıştı. Yani bugün tam olarak 4 yıl 6 gün oluyor. 


Peki, geldiğimiz noktada hedefinde; 7 milyon konut,25 milyon kişi olan kentsel dönüşüm süreci Türkiye'de ne aşamada ve neden hala neden tartışılıyor? Neden yavaş ilerliyor? Kentsel dönüşüm dört yılını doldurdu ve bu sürede riskli ilan edilen alanlarda ve yapılarda sürecin hala emekleme aşamasında olduğunu, beklenilen seviyeye ulaşmadığını görüyoruz. Hele ki yasanın çıkış noktası olan 17 Ağustos 1999 Marmara depreminden sonra Marmara Denizindeki fay hatlarını ölçümleyen bilimsel çevreler, 30 yıl içinde Marmara'da 7-7,5 şiddetinde bir deprem olabileceğini söylemişlerdi. 17 yılı geçti, kaldı 13 yıl... Kentsel dönüşüm ile hem deprem sebebiyle can ve mal güvenliğini sağlanmalı ve hem de çarpık kentleşmeyi önümüzdeki 13 yılda bitirmeli, turizm ve yabancı sermaye girişi için marka şehirler yaratmalıyız. 


-meliyiz,-malıyız da; hala 1.derece riskli alanların bile yapılarının sorunlarını bitiremedik. Kaldı ki; çarpık kentleşmenin önüne geçebilelim. Öncelikle, çarpık kentleşme ve deprem bu ülkenin savaşması gereken iki önemli konudur ve kentsel dönüşüm bir siyasi partinin değil ülkenin sorunudur. Hükümet değil, devlet meselesidir. Kırmızı çizgidir! 


Hükümetler, bilhassa seçim öncelerinde, özellikle geçmiş dönemlerde, tapusuz hazine arazileri üzerine yapılan kaçak yapılara yani gecekondulara göz yummuş. Şimdi ise bu arazilerin işgalcileri fakir ve kentsel dönüşümde de bir şekilde evi olan bu vatandaşlara bedava bir daire verilmiyor. Maliyetine veriliyor. Projeler de genelde site tarzı olduğu için ortalama 100 metrekare bir daire için 100-150 bin lira ile bir de üstüne en az 200-300 TL aidat isteniyor. İyi-kötü başını sokmuş bir evi olan vatandaşın da; ne böyle bir alım ve ödeme gücü var, ne de orada ki arsadan kaynaklanan hakkı var. 


Diğer bir sorun da; imar, toplam inşaat alanını aşan, fazla yapılan kaçak yapılar var. Alırken ucuz olsun diye küçük olmasına kanaat ediliyor ama kullanırken, kimse küçük daireye razı olmadığı gibi oturduğu bina da ruhsatsız yani kaçak. Alırken düşünmemiş, şimdi düşünüyor. 


En önemlisi; arsa sahibi -müteahhit uzlaşmazlıkları var. Öte yandan; bu dönüşüm için ne devletin ne de belediyenin bir bütçesi yok, hal böyle olunca da bunu vatandaşın kendisi yapmak zorunda kalıyor. Ama vatandaşın da arsalarını bir araya getirerek, yanındaki arsa sahibiyle ya da hissedarlarla birleşip, ada bazlı kentsel dönüşüm olmalı dediğimiz süreci gerçekleştirmesi bugünkü şartlarda pek mümkün görünmüyor. Çünkü en başta ihtiyaç olan bilgi; binaenaleyh insan bilmediği şeyden korkar! Belediyelerin ve siyasi partilerin, seçilen temsilcilerinin, kısa vadeli oy kaygısı ve hatta şahsi koltuk kaygısı olduğu sürece, seçmenlerin oy deposu olarak görülüp, herkesin günlük gönlü alınmak istendiği sürece, bu süreç uzadıkça uzamaya devam edecektir. Durumu atasözüyle özetlemek gerekirse; "aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık" noktasına geldiğimiz kentsel dönüşüm sürecinde, çözüm çok basit aslında. Geçen hafta ki; basın açıklamamızda üzerinde durduğumuz konu olan; kanunların hayatın akışına uygun ve ilgili 3194 sayılı İmar Kanunu, 4708 Yapı Denetim Kanunu,6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu ve 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanununun birbiriyle uyumlu olmasıdır. Öncelikle çelişkileri ortadan kaldırarak, harekete geçilmelidir. İlgili kanunların, ilgili Bakanlıklarıyla yaptığımız görüşmeler sonuç vermiş ve mantolama süreci uzatılarak, kentsel dönüşüme olanak tanınmış. Milli servetimiz korunmuştur. Konunun ekonomik anlamda tıkanması durumunda ki; bu çok uzun bir süre değildir, çünkü her yer İstanbul Bağdat Caddesi değildir! Dönüşümde halkın menfaati üstün tutularak, belirli kişilere rant sağlamadan, illerin özelliklerine mahsus etap etap teşvik ve tedbirler nisbi olarak tespit edilebilir ve uygulamanın önü açılır... 




Deniz KARATAŞ/Akdeniz'de Yeni Yüzyıl