Kentsel dönüşüme yeni yasa geliyor!
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na yeni bir soluk geldi. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden itibaren "hızı" ve "ilkleri ile akıllarda yer eden Bakan Özhaseki, Türkiye'de şehirlerin yeniden ihyası ve kimlik kazanması için kolları sıvadı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na yeni bir soluk geldi. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden itibaren "hızı" ve "ilkleri ile akıllarda yer eden Bakan Özhaseki, Türkiye'de şehirlerin yeniden ihyası ve kimlik kazanması için kolları sıvadı. Hemen hemen bütün şehirlerle bizzat ilgileniyor. Son olarak Güneydoğu'da idi. Operasyonlardan sonra başlayan çalışmaları yerinde inceledi. Önümüzdeki günlerde ise deprem riski ile anılır hale gelen İstanbul'a el atacak, bütün partilerin ilçe belediye başkanları ile bir araya gelecek. Bakan Özhaseki, bakanlığının çalışmalarını anlattı:
'GÜVENLİK İHMAL EDİLMEYECEK'
Güneydoğu'da operasyonların ardından başlayan şehirleri yeniden ihya çalışmalarını incelediniz. Neler gördünüz?
Halkın öncelikli talebi ve beklentisi, PKK'dan kurtulmak, güven ve huzur içinde yaşamak.
Bunlardan sonra ise zararlarının tazmin edilmesi talebi geliyor.
Güvenlik asla ihmal edilmeyecek, bunu da kendileri istiyorlar. İkinci olarak, oradaki ticari hayat canlandıracak, yaşam biraz daha renklendirilecek. Yatırımlar devam edecek, zararlar tazmin edilecek. Kürtlerin başında PKK diye bir bela, bir sorunu var. Ondan kurtulmak önemliydi. Ondan kurtuldular. Bundan sonra zaten bizim muhatabımız da Kürt halkı. İnsanların hiçbirisi beynini kiralamamış. Kendilerini onlara köle gibi görmüyor. PKK terör örgütünün yapmak istediklerinin farkındalar. Türkiye'den bir toprak parçasını koparmak, Suriye'den bir başka parça ile birleştirmek, bir Kürdistan hayali peşinde koşmak. Bunun getireceği felâketin farkındalar. Kürt halkı olarak birtakım taleplerde bulunurlarsa bulunsunlar, nihai olarak PKK'nın kendilerine gösterdiği bu hedefte yoklar. Parçalanmak, bölünmek, kopmak istemiyorlar.
'KANDİLİN EMRİNE GİRDİLER'
HDP'ye yönelik bir tepki var mı?
Eğer, gidip PKK'ya "Yapmayın, biz Meclisteyiz, konuşuyoruz, silahı bırakın" deselerdi, bugün farklı olurdu. Kandil'in emrine girdiler. Kandil "rahat" dediğinde rahata geçiyorlar, "hazır ol" dediğinde hazır ola geçiyorlar. Kandil'in yaptığı bütün vahşilikleri meşrulaştırmak için ellerinden gelen atraksiyonları yapıyorlar. Bana göre siyasi temsilcileri de artık muhatap almamak lazım. İradeleri yok. Güneydoğu'da bir belediye başkanının nasıl iradesi yoksa, milletvekillerinin de iradesi yok.
Belediye başkanlarının iradesi yok muydu?
Belediye başkanının iradesi yoktu. Arka odada üç PKK'lı oturuyor, her şey onlardan soruluyor. Zaten o belediye başkanları da kaymakamlara, valilere "ne olur üzerimize gelmeyin, bizim bir yetkimiz yok, bu üç kişi yetkili" diyorlardı. Meclistekilerin de üç aşağı beş yukarı aynı olduğunu düşünüyorum.
'DEVLET SUÇ İŞLEYENE GÖZ YUMMAZ'
Belediyelere kayyum atandı, nasıl işliyor?
Bir belediye başkanı yetkilerini sınırsız kullanamaz, yasalarla bağlıdır. İnsanlar tarafından seçilmiş olmak insanlara suç işleme özgürlüğü vermez. Bir devlet de suç işleyene göz yummaz. Bir gemi kaptanı bilet aldı diye gemisinde seyahat eden bir yolcunun gemiyi delmesine izin vermez. Orada suçları tespit edilen, terör örgütüne yardım eden, ona para aktaran, belediye imkânlarını terör örgütünün emrine veren, araçlarını, depolarını kullandıran, onlara gece gündüz yataklık ettiği gibi, propagandasını yapan belediye başkanlarının suçları tespit ediliyor, İçişleri Bakanlığı onu görevden alıyor, yerine de uygun birisini atıyor. Terör örgütü, bu yapıldığında dünyayı ayağa kaldırabileceğini zannetti. Eylemler için çağrıda bulundular fakat en önemli büyükşehir belediye başkanı bile görevden alındığında 300 kişi meydana zor çıktı, onlarında yarısından fazlası siyasi polisti. Vatandaş bunlardan bizar olduğu gibi, kendi yöneticileri de bizar olmuş. Kurtuluş için çare arıyorlar. Biz bunu yaptığımız zaman adeta bütün şehirler bayram etti. Gittiğim her yerde tebrik alıyorum. Şu anda belediyelere aktardan bütçe halka hizmete gidiyor. Biz de yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Her yerde asfaltlar dökülüyor, alt yapılar yapılıyor, sular akmaya başladı, kanallar yapılıyor, temizlik yapılıyor, ulaşım hizmetleri veriliyor. Vatandaş yapılan hizmetleri gördükçe yaptığımız bu işe destek veriyor.
EVLER YÜKSELİYOR
Terör operasyonlarının ardından, Diyarbakır, Sur, Cizre gibi yerlerin yeniden inşa edileliceği açıklanmıştı, şu anda hangi 5 aşamada çalışmalar?
l İlçelerin birçoğunda yıkılan l evleri tespit ettik. Vatandaşa da yıkılan evlerini vereceğimiz sözünü verdik, inşaatlara başladık. Mesela Sur içerisinde evi yıkılan bir vatandaşımız bizden ev istiyorsa Diyarbakır'ın gelişen mahallelerinde, 2 + 1,3 + 1,4+1, çok güzel evlerimiz var, şu anda verebilecek durumdayız, bir ayda oturabilirler. Silopi'de 4 -5 ay içerisinde oturabilirler, evlerini verebiliriz.
İdil'de 3 ayda evlerini teslim edebiliriz. Cizre'de 8-10 ayda evlerini teslim edebiliriz. İnşaatları inceledik, evler yükseliyor. Nusaybin, Şırnak merkez, Yüksekova'da biraz geciktik, buralarda kış şartları çetin. Şırnak ve Yüksekova'da bir kısmının ihaleleri yapıldığı halde işe başlayamadık, üçüncü ay gibi işe başlayacağız. Onları senenin sonuna kadar bitirip evlerini teslim edeceğiz.
'GÜNEYDOĞUDAKİ YARALARIN HEPSİNİ 2017 SONUNA KADAR SARACAĞIZ'
Sur'da neler yapıldı?
Sur'da biraz daha işler sürer, sürmesinin sebebi de, orada klasik, geleneksel Diyarbakır evleri yapılıyor. Taş evler olduğu için biraz zaman alıyor. Tarihi eserler restore ediliyor. Sokak sağlıklaştırma projeleri yapılıyor. Bütün mekân baştan sona yenileniyor. Bunlar biraz zaman alıyor ama vatandaşın bir mağduriyeti söz konusu değil. Bir vatandaş gelip bizimle anlaşma imzalar ve "tamam" derse, İlk evini boşalttığı günden itibaren, 8 -10 ay öncesinden bahsediyorum, kira parası ödüyoruz. Ne zamana kadar? Yeni evine çıkıp oturana kadar kira parasını veriyoruz. Bir de, ev ve gelirinin yüzde 12'si kadar eşya bedeli veriyoruz. Ayrıca yardımlarımız devam ediyor. Yani, Güneydoğudaki yaraların hepsini biz 2017 sonuna kadar sarmış oluruz.
Toledo gibi olacağı ifade edilmişti, yeni Diyarbakır silüeti tam olarak ne zaman gerçekleşir?
Sur biraz daha farklı bir yer. Sur'da bin 260 civarında tescilli eser var. Bunların yarısı kamu yapısı ise, han, hamam, çeşme, camii, kilise, havra vesaire gibi ise yarısı da sivil mimarlık örneklerinden oluşuyor. Bunların özellikle kamuya ait olanları, yani, camii, kilise, han, hamam gibi hepsinin restorasyonu başladı. Orada bu senenin sonuna kadar restore edilmedik bir tarihi eser kalmaz. Ticaretin çok canlı olduğu, Gazi Caddesi ve Melik Ahmet Caddesi, iki caddede bütün dükkânlar yeniden taş ve ahşap kaplanıyor, levhaları standartlaştırılıyor. Biz buna sokak sağlıklaştırma diyoruz. Ayrıca, İstanbul Büyükşehir Belediyesi caddeleri elden geçirecek, kent mobilyaları ile süsleyecek. Ulu Cami'nin önüne yeni bir dizayn yapıyorlar. Hazreti Süleyman Camii çevresinde 115 dönüm arazi üzerinde bir rekreasyon alanı projesi başlattık. Orası 27 sahabe kabrinin bulunduğu bir yer. Ziyaretgâh. Bütün Diyarbakırlılar oraya geliyorlar. Eskiden etrafında gecekondu, yıkık dökük yerler, ahırlar vesaire vardı. Tertemiz oldu. Şimdi bir ziyaretgâha yakışır bir hal alıyor. UNESCO'ya geçmiş olan Hevsel Bahçeleri olarak bilinen Dicle Vadisi Projesi'nde, 320 dönümüne "Bismillah" diyerek ilk etapta inşaatına başladık. Sur içerisinde alt yapıya da başladık, su, kanal vesaire gibi. Sur içerisinde yol yarımdı, Sur'un bir kalkan balığı şeklinde olan tipolojisi içerisinde yarısının yolu vardı, yarısında yoktu. Diğer yarışma da başladık, tam daire dönmesi için. Surda akıllara gelebilecek her alanda işe başladık, çok hızlı gidiyoruz. Parklar, çevre düzenlemeleri 5-6 ay sonra biter. Hazreti Süleyman Camii çevresi, Dicle Park Projesi, 5-6 ayda biter. Sokak sağlıklaştırma projesi, Ali Paşa, Lalebey Mahalleleri gibi geleneksel Diyarbakır evlerinin yapıldığı mahallelerde de senenin sonuna doğru epeyce yol almış oluruz. Evlerin temeli atıldı, inşaatları başladı. Bir taraftan projeler çiziliyor, bir taraftan kurula giriyor, kurullardan izinler almıyor, sonra yeniden işe başlanıyor derken zaman alıyor. Senenin sonuna kadar az çok tipoloji ortaya çıkar. Bundan sonra da yapılacak bütün evler daha önce geçerli olan 2012'deki onanmış plana uygun olarak yapılır.
Bütün bunlar yapılırken, oralarda yaşayan vatandaşın rızası almıyor mu?
Vatandaşların evlerinin yıkıldığı doğru. PKK'nın uyguladığı şiddetten dolayı vatandaşın acı çektiği doğru. Eyvallah. Bir vatandaş, gelip "ben evimi istiyorum" diyorsa evini veriyoruz, bir ay sonra evinde oturmaya başlasın. Evi ne zaman terk etmişse, on ay önce ise on ay önceden, ilk günden İtibaren kira parasını bizden alabilir. Ayrıca eşya parasını alabilir. 100 bin liralık yıkılmış evi varsa, 12 bin lira da eşya parası bizden alır. "Benim evimi, arsamı istimlak edin. Verin paramı ben istediğim yerde evimi yaparım" diyorsa, parasını da alabilir. Evi yıkılmış, "yıkılan kısmın parasını verin, benim arsam kıymetli, ben oraya evimi yapmak istiyorum" diyorsa, buna da izin veriyoruz. Gelip de rastgele, briketten iki göz oda, ara hol yapıp da gece kondu yapamaz, ona izin vermeyiz, projeye uygun yapacak. Vatandaş "Ben Mardin'e göçeceğim, Silopi'den ev istiyorum" derse, onu da veriyoruz. Başka ne teklif edilebilir ki? Vatandaşı devletin mağdur etmesi söz konusu değil. Mağduriyet varsa, oraya çöreklenmiş olan PKK'lıların uyguladığı şiddetten dolayı vatandaşın yaşadığı mağduriyet var. O mağduriyeti yaşatanlar, o kirli insanlar, örgütün elemanları. Devlet şimdi gidiyor vatandaşın yaralarını sarıyor.
'ARAP ÜLKELERİ FİNANSMANA YARDIMCI OLURSA SURİYE'DE YIKILAN ŞEHİRLERİ İNŞA EDERİZ'
Cerablus'un inşası veya Suriyeli vatandaşların dönebildikleri yerlerin inşası konusunda siz sahada mısınız veya Türkiye mi inşa edecek oraları?
Daha önce uluslararası bazı görüşmelerde, özellikle İslâm ülkeleri ile yapılan bazı görüşmelerde konu gündeme gelmişti, bu inşaatların finansmanında yardımcı olmaları, yapımında da bizim rol almamız gibi bir konu vardı. Şu anda netleşmedi. Bu konuda bir karar alınırsa, biz çok kısa sürede, 6 - 8 ay içerisinde bütün şehirleri inşa edebilecek güçteyiz.
KENTSEL DÖNÜŞÜME YENİ YASAL DÜZENLEME YOLDA
Kentsel dönüşümle ilgili yeni bir süreç başlayacak mı?
Kentsel Dönüşüm Yasası 2012'de çıktı, 4 yıldır uygulanıyor, halihazırda yürürlükte. Buna dayalı olarak, şehirlerde yenilenmeler oldu. 420 bin civarında yapı, bu yasaya dayak olarak müracaat etmiş ve evini yenilemiş. Biz bunu çok yeterli görmüyoruz, artırılması ve hızlandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Kentsel dönüşümle ilgili teşvikler iyice artırılarak, çok daha hızlı bir şekilde depreme dayanıklı evler yapılmasını öneriyoruz. Anayasa görüşmeleri ve referandum tamamlandıktan sonra, biz yasa çalışmalarını Meclis'e getireceğiz. Kentsel dönüşümde, şimdiye kadar gördüğümüz aksaklıkları da gidererek, çok hızlı bir biçimde önümüzdeki yıllarda depreme hazırlıklı bir vaziyete geleceğimizi düşünüyoruz. İstanbul için bilim adamları, 2030 yılından, 7 şiddetinde bir depremden bahsediyor, hazırlık yapmak lazım. O hazırlığı biz önümüzdeki 10-12 yıl sürdüreceğiz ki, deprem geldiğinde biz sağlıklı bir şekilde evimizde oturabilelim. Onun çalışmalarını yapıyoruz.
DEPREM GELDİĞİNDE AK PARTİLİ'Yİ DE, CHP'LİYİ DE, MHP'LİYİ DE GÖTÜRÜR'
İstanbul'un depreme hazır olmadığı sürekli gündemde, 2030'dan önce deprem olursa ne olacak?
Deprem öncesinde yapılabilecek hazırlıklarla ilgili birkaç seneden beri yapılan çalışmalar var. AFAD'ın çalışmaları var, toplanma mekânları belirleniyor, merkezler kuruluyor, araçlar almıyor. Bütün kamu binaları, 2 bin küsür, okullar, hastaneler elden geçti, sağlamlaştırıldı. Vatandaş gücü yetiyorsa, müracaat ediyor, evini yeniliyor, sağlamlaştırıyor. Önümüzdeki günlerde İstanbul'daki belediye başkanları ile bir araya geleceğim ve onları dinleyeceğim. Kendi bölgelerinde bir an önce kentsel dönüşümün alt yapısını oluşturmalarını ve müracaat etmelerini isteyeceğim. Bunun muhalefet partisi, iktidar partisi yok. Deprem geldiğinde, AK Partili'yi de, CHP'liyi de, MHPTiyi de götürür.
O yüzden herkesin elini taşın altına sokması lazım. Benden ne istediklerini kendilerine açıkça soracağım. Sonra da bir yasa çalışması yaparak hızlandıracağız. İstanbul'da kamu için kurulmuş olan, özellikle kamu binalarını dönüştüren bir yasal zemini oluşturulmuş yapı var. Onu özel bütün binaları da dönüştürebilecek hale kavuşturuyoruz. Bu çalışmalar 3-4 ay içinde biter. Belediyelere finansman oluşturacak kaynaklar arıyoruz. Bütün bu çalışmalar birkaç ay içinde sonuçlanırsa, çok hızlı bir biçimde İstanbul'u dönüştürürüz.
FİKİRTEPE'DE KÖRDÜĞÜM ÇÖZÜLDÜ'
Fikirtepe'deki sorun aşıldı mı?
Fikirtepe'de iş başlamış, sonra belediyeler çekilmiş. O işin failleri, bu fikri ortaya atanlar bakmışlar ki bir sürü sorun var, altında kalkamıyorlar, kaçan gitmiş. Binlerce vatandaş mağdur. Her bir adada farklı birçok problem var. hiçbir problem birbirine benzemiyor. Kimi adada müteahhit gelmiş, işi tamamlamış, üç kişiyle itilaflı hale gelmiş, aylarca bekliyor. Mahkemeler, yürütmeyi durdurmalar...Kimi adada 3-4 müteahhit vekalet toplamış, vatandaş bir ada içerisinde kimin ne yapacağını bilmiyor, 3-4 müteahhit de birbirine girmiş. Kimi adada müteahhitler gelmişler, bir an önce işi yapmak için heveslenmiş, zaman uzayınca ellerindeki sermayelerini gömüp batmışlar, şu anda ev yapacak halleri yok. Bir kördüğüm. Yaklaşık 5 -6 aydır çözmek için uğraşıyoruz. Çözmek üzereyiz. Önümüzdeki hafta pazar günü en az 10 adada temel atacaktık, anayasa görüşmelerinden dolayı Sayın Başbakan ile gitme imkânımız zor gözüküyor. Şubat ayı başında inşallah temelleri atıp, 10 - 15 adada hareketlenme başlatırız. Fikirtepe'de kördüğümün çözüldüğü müjdesini vatandaşlarımıza verebiliriz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ MEDENİYETİ
Şehircilik Şûrası yapılacak, konuşmalarınızda bir medeniyet tasavvurundan bahsediyorsunuz.
Şûrada 4 ana bölüm var. birisi kentsel dönüşüm, çok önemli. Bütün tarafları, müteahhitleri, akademisyenleri, belediyeleri. işin taraflarını bir araya getireceğiz. Bu konuda herkes fikir yürütecek ve herkesi dinleyeceğiz, ola ki gözümüzden kaçan, duymadığımız bir şey var mı diye. İkincisi şehirlerin kimliği. Şehirler içinde yaşayan insanların aynasıdır. Şehirde yaşayan insanların yaşayışları, ilişki biçimleri, sosyal hayatları şehre yansır. Bir medeniyet ortaya çıkar. Geriye doğru baktığımızda, eski, kadim şehirlere gittiğimizde, siluetine bakarak "Burada Selçuklu medeniyeti var" diyebiliyoruz, han, hamam, medrese, külliye, cami ne varsa, onlara bakarak söylüyoruz. "Burada Osmanlı medeniyeti var" diyebiliyorsak, bunu oradaki mimariye, bina yapısına, silüete, sokaklara, kurgusuna, tarzına bakarak söyleyebiliyoruz. Çarşı nerede olmuş, insanlar nerede kalıyor, ilişki nasıl kurulmuş, ulaşım nasıl sağlanmış, mahalle kültürü, sokak kültürü, meydan kültürü nedir, bunlara bakarak karar veriyoruz. Selçuklu ve Osmanlı Türklerin kurduğu iki medeniyet, 100 yıldır da Cumhuriyetimiz var, şimdi, bilenimiz var, okullarımızdan mimarlar, şehir plancılar mezun oluyor, aklımız var, paramız var, dünyayı takip ediyoruz ama hangi medeniyetimiz var? Bunun olması lazım.
ORTADA DİKTATÖRLÜK YOK
Cumhurbaşkanlığı sistemi vatandaşın hayatına nasıl dokunacak?
Sistemle ilgili Meclise gelen 18 maddeye bakıldığında, bu maddelerle ilgili arkadaşların eleştiri olarak dile getirdiklerinin birçoğu doğru değil. Milletvekili sayısının 600'e yükselmesini, yargının tarafsız ve bağımsız olmasını içeren maddeleri konuşmayıp, konuyu "cumhurbaşkanı diktatör oluyor" a getiriyorlar. Oysa mevcut sisteme göre, vatana ihanet dışında cumhurbaşkanlarının yargılanması mümkün değil.
Bu sistemde cumhurbaşkanı her şeyden sorumlu hale geliyor, mevcut sistemdeki elindeki imkânları bırakıyor, soruşturulabilir hale geliyor. Demek ki ortada diktatörlük yok. Bu sistemle, iki başlılığın ortadan kalkması amaçlanıyor. Bugün Tayyip Bey ile Binali Bey'in kendi aralarındaki uyuma bakarak karar verilmemesi lazım, onlar aynı ailenin birer fertleri gibi.
Geçmişte yaşanan kavgaları biliyoruz, Sezer ile kendisini seçen Ecevit arasında yaşananları hatırlayın. Tek başlılık olacak, tek başlılık Türkiye'de güveni ve istikrarı, o da kalkınmayı, büyümeyi getirir. Kalkınma ve büyüme de her tarafta insanları refaha ulaştırır. Kavgaların olduğu, istikrarın olmadığı bir ülkede, ne yatırım ne de büyüme olur. Arkadaşlar, demagojik biçimde "bu insanların evine ekmek almasını, araba almasını sağlayacak mı" diyorlar, evet aynen bunlar olacak. "Şimdi ne yapamıyorsunuz da bu sistemi istiyorsunuz" diye soruyorlar. Evet, her şeyi yapabiliyoruz ama biz kendimiz için istemiyoruz ki bu sistemi.
YeniBirlik
Haberi Yeni Birlik Gazetesi Yazarı Yıldıray Gökkaya şöyle ele aldı:
Ankara'da önümüzdeki haftalarda Şehircilik Şurası toplanmasını beklerken, geçtiğimiz günlerde İstanbul Zeytinburnu'nda riskli olduğu için önceden boşaltılan ama yıkılıp yeniden dönüştürülemeyen bir binanın yıkılması ile hayatını kaybeden ve yaralanan vatandaşlarımıza ilişkin acı haberi okuduk ne yazık ki. Bölgeler bazında yapılmaya çalışılan kentsel dönüşümde ne yazık ki çeşitli nedenlerle yol alınamamasının bugüne kadar pek çok mağduriyete ilişkin haberlerini yazdık, okuduk, Zeytinburnu'ndaki haber bu konunun bir başka boyutunu daha üzücü bir şekilde ortaya koydu.
Kentsel Dönüşüm Yasası 2012'de çıktı, 4 yıldır uygulanıyor, hali hazırda yürürlükte. Buna dayalı olarak, şehirlerde yenilenmeler oldu. 420 bin civarında yapı, bu yasaya dayak olarak müracaat ederek evini yeniledi. Ancak bu yeterli değil. Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Mehmet Özhaseki, bu sayının artırılması ve hızlandırılması gerektiğini düşündüklerini ifade ederek "Kentsel dönüşümle ilgili teşvikler iyice artırılarak, çok daha hızlı bir şekilde depreme dayanıklı evler yapılmasını öneriyoruz" dedi.
Bakan Haseki basına verdiği bu demeçte aynı zamanda kentsel dönüşüm için yeni bir yasal düzenlemenin de yolda olduğunu duyurdu. Bakan Özhaseki; “Anayasa görüşmeleri ve referandum tamamlandıktan sonra, biz yasa çalışmalarını Meclis'e getireceğiz. Kentsel dönüşümde, şimdiye kadar gördüğümüz aksaklıkları da gidererek, çok hızlı bir biçimde önümüzdeki yıllarda depreme hazırlıklı bir vaziyete geleceğimizi düşünüyoruz. İstanbul için bilim adamları, 2030 yılından, 7 şiddetinde bir depremden bahsediyor, hazırlık yapmak lazım. O hazırlığı biz önümüzdeki 10-12 yıl sürdüreceğiz ki, deprem geldiğinde biz sağlıklı bir şekilde evimizde oturabilelim. Onun çalışmalarını yapıyoruz" dedi.
Fikirtepe'deki sorun aşıldı mı?
Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin verdiği bir diğer müjde ise Fikirtepe'ye ilişkin. Bakan Özhaseki Fikirtepe'de kördüğümün çözüldüğünü açıkladı.
Bakan Özhaseki; "Fikirtepe'de iş başlamış, sonra belediyeler çekilmiş. O işin failleri, bu fikri ortaya atanlar bakmışlar ki bir sürü sorun var, altında kalkamıyorlar, kaçan gitmiş. Binlerce vatandaş mağdur. Her bir adada farklı birçok problem var. Hiçbir problem birbirine benzemiyor. Kimi adada müteahhit gelmiş, işi tamamlamış, üç kişiyle itilaflı hale gelmiş, aylarca bekliyor. Mahkemeler, yürütmeyi durdurmalar... Kimi adada 3-4 müteahhit vekalet toplamış, vatandaş bir ada içerisinde kimin ne yapacağını bilmiyor, 3-4 müteahhit de birbirine girmiş. Kimi adada müteahhitler gelmişler, bir an önce işi yapmak için heveslenmiş, zaman uzayınca ellerindeki sermayelerini gömüp batmışlar, şu anda ev yapacak halleri yok. Bir kördüğüm. Yaklaşık 5-6 aydır çözmek için uğraşıyoruz. Çözmek üzereyiz. Şubat ayı başında inşallah temelleri atıp, 10-15 adada hareketlenme başlatırız. Fikirtepe'de kördüğümün çözüldüğü müjdesini vatandaşlarımıza verebiliriz" dedi.
Kentsel dönüşüm konusundaki müjdelerin, yabancılara vatandaşlıkla ilgili müjdeyle birleşince gelecek günlerin kentler ve gayrimenkul sektörü adına aydınlık olacağına inanıyoruz...
Yenibirlik/Yıldıray Gökkaya