Eğitim

Kırkağaç'ta ipoteksiz tarla kalmadı

İpoteksiz tek bir tarla kalmadı, sulama trafosu bile icra yoluyla satılığa çıkarıldı

Manisa'nın önemli tarım merkezlerinden biri kavunu ile ünlü Kırkağaç. 11 bin çiftçinin kayıtlı olduğu ilçede, köylülerin bankalara, Tarım Kredi Kooperatifi ile Esnaf ve Sanatkarlar Birliği'ne borcu 100 milyon TL'yi aştı

Kırkağaç'taki tüm tarlalar ipotekli. Borcun 22 milyon TL'si batığa dönmüş. İlçedeki icra dosyası sayısı 6 bini geçiyor. Bölgenin sulamasını yapan Kooperatif'in trafoları, çiftçiden tahsilat yapamadığı için icradan satılık

Manisa'daki en önemli tarım merkezlerinden biri de Kırkağaç. Ovada köylü zeytin, sebze, kavun, mısır ekerken dağlık kesimlere çıkıldıkça hayvancılık ağır basmaya başlıyor. Kırkağaç'ın bir başka özelliği ise ürün yelpazesinin çok geniş olması. Ne İç Anadolu Bölgesi'ndeki gibi buğday ağırlık çalışmak zorundalar ne de Karadeniz Bölgesi gibi çay ya da fındık. Pamuktan tütüne, sebzeden meyveye, zeytinden mısıra kadar geniş bir yelpazede ürün yetiştirilebilecek zengin topraklara sahip bir bölge.

22 milyon TL batağa düştü
Kırkağaç Ziraat Odası Başkanı Süleyman Boğaz, Kırkağaç'ın sahip olduğu tarımsal potansiyeli şöyle anlatıyor: "240 bin dönümlük arazi üzerinde ekim yapılabiliyor. Bunların ancak 142 bin dönümü tapulu. Bunun 90 bin dönümünde zeytin ekiliyor. 20 bin dönümde mısır ekilirken, 10 bin dönümde meşhur Kırkağaç kavunu yetiştiriliyor. Geriye kalanda ise sebze, meyve ve ayçiçeği yetiştiriliyor. Bundan 7-8 yıl önce zeytin, pamuk ve tütün yetiştirilirdi. Ancak pamuk ve tütündeki devlet politikaları yüzünden çiftçi para kazanamayınca bunları ekmemeye başladı. Ekonomik şartlar yüzünden çiftçi bankadan kredi çekerek tarlasını çevirmeye çalıştı. Şu anda tapulu olan 142 bin dönüm arazinin hepsinin bankaya teminat olarak gösterildiğini söyleyebilirim."

Süleyman Boğaz, Kırkağaç'taki ekonomik yapıyı ise şöyle özetliyor: "Her yıl ortalama 25 bin ton zeytin, 25 bin ton kavun, 20 bin ton domates, 3 bin ton tütün yetiştiriliyor bu topraklarda. Ekonomik değer olarak Türkiye ekonomisine katkımız yaklaşık 100 milyon TL. Buna karşın borcumuz da 120 milyon TL civarında. Ancak bunun tamamı ödenebilir durumda değil. Şu an itibarıyla sadece bankalarda batık durumda yani ödeme güçlüğü çekilen rakam 22 milyon TL. Bunun dışında borcunu hiç ödeyemediği için icra takibine uğrayan çiftçiler de var. İcra Müdürlüğü'ndeki dosya sayısı ise 6 bini geçmiş durumda. Bugün birçok özel bankayı gezerek onları çiftçiye kredi vermemesi için uyarıyorum."

Tarımda kazanç azaldı
Süleyman Boğaz bu tabloya gelinme nedenlerini ise şöyle açıklıyor: "3 yıldır ürünlerin fiyatı aynı. Ama hammadde fiyatları yerinde durmadı. 3 yıl önce mazotun litresi 2 TL civarındaydı. Şimdi 2.9 oldu. Gübrenin çuvalı 25 TL iken şimdi 60 TL. Tohum da farklı değil. Çuvalı 125 TL iken şimdi 190 TL. Hammadde fiyatınız arttıysa ürününüzün de fiyatı yükselmeli. Ama pamuk ve tütünün fiyatı sabit kalmayı bırakın, düştü. Sonuç olarak çiftçi 3 yıldır cepten yedi. Sonra cepteki bitti ve banka kredilerine saldırdı. O da bitti. Hepsi borç havuzunda yüzüyor. 5 bin dönümün sulamasını sağlayan Merkez Sulama Kooperatifi var. Kooperatif yaklaşık 300 bin TL elektrik faturasını ödeyemediği için trafoları icradan satılık. Neden borcunu ödeyemedi, çünkü köylüden tahsil edemedi."

Peki şartlar bu kadar dipteyken çiftçi günlük ihtiyaçlarını nasıl sağlıyor? Bu sorunun cevabını Boğaz şöyle veriyor: "Devlet çiftçilere Bağ-Kur'lu olma hakkı verdi. Zaten gençler umutlarını kestiği için köyü terk ettiler. Yaşlıların Bağ-Kur maaşı var. Ayda ellerine 350-550 TL arasında emekli maaşı geçiyor. Yiyeceklerinin çoğunu da kendileri yetiştiriyor. Böyle olunca hayatlarını idame ettirebiliyorlar."

Tarlamı ekmiyorum bu sayede borçsuz tek çiftçi benim
Kırkağaç, uzun süre dayanabilen kavunlarıyla ünlü. Hemen ilçenin girişinde kavun satan Mustafa Sezer (68) ile karşılaşıyoruz. Durumunu soruyoruz. Bize ibretlik cevaplar veriyor: "35 dönüm arazim var, babadan kalma. Burada neredeyse herkesin borcu var ama benim yok. Çünkü ben tarlamı ekmiyorum. Tarlayı işlemeye kalksam bankadan kredi almak zorundayım. 35 dönümü işlemek için en az 10 bin TL kredi çekmek zorundayım. Bunun faiziyle birlikte yıllık maliyeti 13 bin TL'yi bulur. Ama ne ekersem ekeyim bu parayı çıkartamam. Ben de tarlamı ekmiyorum."

En son 2001 yılında çiftçilik yaptığını söylüyor ve nasıl geçindiğini şöyle anlatıyor: "Bağ-Kur'dan aylık 550 TL geliyor. Önceden burada 30 dönüm arazisi olan ağaydı şimdi sürünüyor. Artık çiftçilik yapmayan ağa oldu..."

`HARMANDA ÖDERİM' DİYENE VERESİYE BİTTİ
* Gübre ve tohum satan bir toptancıdayız. 56 yaşındaki Kemal Arbil, veresiye sisteminin değiştiğini söylüyor: "Çiftçi milleti sözünde durur, borcu borçtur. Önceden Şubat'ta gelir ve `Harmanda ödeyeceğim' der, biz de malı kamyonla yıkardık. Ama şimdi harmanda kaldırdığı üründen para kazanamıyor. Biz de veresiye mal veremiyoruz. Artık harmanda öderim devri bitti."

Borcunu kapatamayan malını sattı, ikinci el traktör pazarı patladı
Türkİye'nİn en büyük ikinci el traktör pazarı Kırkağaç'ta. Türkiye'nin dört bir yanından gelen traktörler, 60 mağazanın bulunduğu Traktör Pazarı'nda müşteri bekliyor. Burada yaklaşık 30 yıldır esnaflık yapanlardan biri de Süleyman Sezer. 60 mağazada yaklaşık 3 bin traktörün bulunduğunu ve sirkülasyonun çok yüksek olduğunu söylüyor: "Birkaç yıldır ikinci el traktöre rağbet çok arttı. Öyle ki pazardaki yaklaşık 3 bin traktör bir ay içinde erir ve onların yerine bir o kadar daha yenisi gelir. Son günlerin en yoğun işleri yaşanıyor. " Sezer, traktör piyasasının birkaç yıl içinde bu kadar hızlanmasının nedenini ise şöyle anlatıyor: "Enflasyon tek haneli rakamlara inip banka faizleri yüzde 80'lerden 30'lara inince köylüler sıfır traktör almaya başladı. 2003'ten 2007 yılına kadar bir tane ikinci el traktör satılmadı. Çiftçiler banka kredisiyle sıfır traktöre yüklendi. Sonra borçların geri dönüşünde sorun çıktı. Köylüler teker teker dökülmeye başladı. İşte bu noktada bizim işler açıldı. Çünkü çiftçiler krediyle 50 bin TL'ye aldıkları traktörleri satarak yerlerine 10 bin TL'ye düşük model traktör almaya başladı. Aradaki 15 bin TL ile borçlarının kalan kısmını ödemeye çalıştılar. Sistem şu anda böyle işliyor."

Tütün yapan sürünüyor
Süleyman Sezer, çiftçilerin özellikle yeni ekonomik düzene ayak uyduramadığını söylüyor: "Şimdi çiftçi yüksek enflasyona alışmış. Ürün yıl içinde neredeyse iki kat artıyordu. Ancak yeni sistemde bu olmadı. Hatta ürünlerin fiyatı düştü. Şimdi tütün yapan sürünüyor."

Tarlalar boş, fakirin ekmeği umut
Kırkağaç yolunu Manisa'ya bağlayan güzergahta onlarca 'satılık tarla' tabelasını görmek mümkün. Buna karşın tarlalarda çalışan çiftçi görmek çok zor. Yüzlerce tarla içinde sadece Rahmet Sarıkul'un tarlasında çalışan yaklaşık 15 işçi gördük. Sarıkul, tarla sahibi değil. Sadece tarladaki ıspanağı satın almış ve onu toplayıp, İstanbul'a getirerek para kazanmayı planlıyor. Eğer para kazanırsa da 150 bin TL'yi bulan borcunun bir kısmını ödeyecek. Planını şöyle anlatıyor: "Tarladan kilosunu 55 kuruşa aldım. Bir sandıkta yaklaşık 15 kilo ıspanak olur. Sandığın parası 2 TL. Sandık başına nakliye de 2 TL tutar. İşçinin sandık başına maliyeti de 2 TL. 15 kilo ıspanak için de tarla sahibine 8.25 TL ödeyeceğim. Toplam maliyet 14.25. Ben ise sandığı 15 TL'ye satacağım. Bu hesaba göre bana ise sandıkta 75 kuruş kalacak. 30 bin kilo ıspanak çıkarsa bu 2 bin kasa eder. Bunda da kazancımız bin 500 TL olacak. Bu hesapla borç ödenmez ama koşturmadan da olmuyor. Fakirin ekmeği umut."
Öge Demirkan - İlker Akgüngör / Vatan