Sektörel

Köksal Köse'den iki yeni termal otel yatırımı!

Tuzla’da bir tesis aldı, hayatı değişti. Avrupa’da gördüğü modeli Tuzla Medikal Termal Otel adını verdiği bu komplekste hayata geçirdi. Koksal Köse sağlık turizmi konusunda oldukça iddialı. Köse, iki yeni yatırım için de hazırlıklarını tamamlamış durumda..

MÜTEAHHİTLİK yaparken satın aldığı bir tesis nedeniyle bambaşka bir alana giriş yapan bir isim Koksal Köse. Zamanla bu yeni işinde uzmanlaşmış. Şimdi bu alanda büyük bir atağa hazırlanıyor. Kösemin tesadüfen satın aldığı tesis Tuzla İçmeler A.Ş., yeni girdiği sektör ise kaplıca işletmeciliği...

Erzurumlu Koksal Köse 1968'de İstanbul'a geliyor. Maddi yetersizlikler nedeniyle gündüz çalışıp gece okuyor. Akşam sanat okulunun elektrik bölümünden sonra inşaat mühendisliğini de gece okuyarak bitiriyor. Mezun olduktan sonra yapsatçı olarak işe başlıyor. O dönemde kazma vurulmadan daire satıldığını söyleyen Köse, “Karadenizliler bu işin ustasıydı. Baktık kazandırıyor, biz de kat karşılığı ile işe girdik. 1975'te mezun oldum, 1976'da müteahhitliğe başladım” diyor. 1976’dan 1996’ya dek binin üzerinde konut ve 2 binin üzerinde proje çizimiyle çok hızlı bir müteahhitlik dönemi var. İşte, bu dönemde, tarihi 5 bin yıl öncesine dayanan kaplıcalarda 1927 yılında kurulmuş bir şirket olan Tuzla İçmeler A.Ş.'yi tesadüfler sonucu satın alıyor ve hayatında şifalı sular dönemi başlıyor. Hikayenin devamını Koksal Köse'den dinliyoruz...


Tuzla İçmeler ile yollarınız nasıl kesişti?

1990Tı yılların başında doğa sevgisi içimde öne çıkmaya başladı. Tuzla'da on dönüm arazi alıp içine iki villa yapmış ve ağaçlar dikmiştim. Burada daire satın almak isteyenlerden biri Tuzla içmeler A.Ş.'nin hissedanıymış, bana daire karşılığı hisselerini devredebileceğini söyledi. Baktım ağaçlarla çevrili geniş bir alan, hiç düşünmeden kabul ettim. Aldığım arazideki şifalı su kaynaklarım öğrenince merakım başladı. İlk iş olarak şifalı sularla ne yapacağıma ilişkin İstanbul Üniversitesine bir yazı yazdım. Dedim ki: “Mineral sular dünyada ekonomiye ne şekilde katılıyorsa, biz de o şekilde katmak isteriz. Bize bilgi verir misiniz?” Onlardan cevap gelince işe kaplıcalardan başlamaya karar verdik. Kaplıca Türkiye'de zaten geleneksel olarak bilinen bir sektördü. 1994 yılında bir bina, havuzlar, küvetler yaparak kaplıcayı kurduk. Sonra bir şişeleme tesisi oluşturduk, daha sonra da peloid pelomin denilen şifalı çamur ürettik.


Sonrası nasıl gelişti?

Türkiye Kaplıca Talasso ve Kür Merkezleri Derneği’nin başkanıyım. Yurtdışında şu ana kadar 50'nin üzerinde kaplıca gezdim. Gördüklerimden çok etkilendim. Avrupa'da gördüklerim ve katıldığım uluslararası kongre ve seminerlerde dinlediklerimden sonra ülkemde bir şeyler yapmam gerektiği kanaatine vardım. Türkiye'deki kaplıca kültürüne göre insanlar sadece sıcak suya girip çıkıyordu, halbuki mineral suyun insanlar üzerindeki etkilerinin daha bilinçli olarak uygulanması gerekiyor. Yurtdışında gördüklerimi burada nasıl uygulayacağım konusunda bir model oluşturmaya çalıştım. İşte, o modeli şu anda Tuzla Medikal Termalde imkanlarımız dahilinde hayata geçirdik.


Buranın diğer kaplıcalardan farkı ne?

Modem bir kaplıca ve kür kliniği olarak merkezimiz, fizik tedavi ve rehabilitasyon destekli romatizmal hastalıkların tedavi edildiği termal bir otel. Hidroterapi tedavileri için özel donanımlı havuzlarımız, terapi odalarımız, şifa kaynağı mineralli termal suyun etkisi ile birleşerek konaklamak ya da günübirlik olarak hizmet veriyoruz. Geleneksel kaplıca dışında, su altı boyun traksiyonu havuzlarımız, su altı bel traksiyonu havuzlarımız, fibromiyalji havuzu ve romatoid artrit havuzlarımız ile her türlü medikal hidroterapi hizmetini en zengin imkanlarla sunuyoruz. Tesisimizde ister tedavi ister keyif amaçlı konaklanabilecek 80 oda var. Geçtiğimiz günlerde Ro-matem'le işbirliği yaptık. Romatem tesisimizin içinde fizik tedavinin bir parçası olarak hidroterapi havuzlarını kullanıyor.


Kaplıcalar hak ettiği ilgiyi görüyor mu?

Bu işe soyunduğumdan beri ‘Türkiye'de bu kadar çok kaplıca olmasına rağmen neden ekonomiye katkısı bu kadar az?’ sorusunu soruyorum. Bu imkanları mutlaka ekonomiye farklı şekilde katmalıyız. Yurtdışmda birçok kaplıca kasabası ve kür klinikleri var. Avrupa’da insanlar hastalanınca önce rehabilitasyona gönderiliyorlar ki rehabilitasyon dediğimiz şey kaplıcalar, ilaçsız tedavi mümkün...


Türkiye'nin potansiyeli nedir?

Şu anda Türkiye’de 16 milyarlık TL’lik ilaç tüketimi var. Bu çok yüksek bir rakam. Bu ilaçların yüzde 22'si hiç kullanılmadan çöpe atılıyor. Dünya ortalamasında çöpe atılan kısım yüzde 15. Demek ki diğer ülkelere göre 3 milyar 250 milyon TL’lik ilaç israfı yapıyoruz. Ben de diyorum ki: Türkiye'deki kaplıcalarda 50 bin yatak kapasitesi var. Bunlar yatak başına 100 TL'den senelik izine çıkanlara tahsis edilse, 10 günlük içme kürü verilse, orada doğru beslenme ve ilaç kullanma eğitimi yapılsa, onun da sertifikasını alıp getirenin parası ödense, 1 milyar 850 milyon TL yapar. Yani ilaca verilen paranın yarısı Türkiye’deki 50 bin yatağı doldurabiliyor. Devletin sosyal desteği ile ilaç kullanarak çöpe atılan 3 milyar 250 milyon TL’nin 1 milyar 850 bin TL’si yatak parası olarak öderken 1 milyar 650 milyon lirası devletin cebinde kalır.


Bu fikirlerinizi resmi makamlara sundunuz mu?

Kaplıca Derneği olarak bütün çalıştaylara katılırız. Fikirlerimizi alırlar, bunları kağıda dökeriz. Daha sonra o metnin resmi halini

bekleriz. Uzun bir bekleme döneminin ardından bir de bakarsın öyle bir şey çıkmış ki bizim söylediklerimizle ilgisi yok. Dört ay önce en son yapılan çalıştayda kaplıca sektörünü canlandıracak ve geliştirecek bir sonuç bildirgesi çıkardık. Bu bildirgeyi bir değişiklik yapılmadan çıkarırlarsa Türkiye’de sektör patlar, gelişir ve doğru hizmet verir, insanlar ilaç sektörüne çok fazla itibar etmeden sağlıklarını daha iyi muhafaza ederler.


Devletin verdiği destek yeterli mi?

SGK ile anlaşmak kaplıcalar var. Buna göre devlet kaplıcaya giriş ücretinin 4.45 TL’sini ödüyor. Bu havlu yıkama parası bile değil. Maliyetimiz kişi başı 10-20 TL iken 4.45 TL verilince aslında bir şey verilmemiş oluyor. Ayrıca yönetmelikte tesisinde bir fizik tedavi uzmanı bulunduracaksın ama uzman teşhis 

koyamaz deniliyor. Dışarıdan konulmuş teşhisin orada uygulamasını yapabilir diyor. Bunu hasta bakıcı bile yapar, çünkü tedavi programı belli. Yönetmeliklerde eksiklikler çok. Son çalıştayda bu eksik ve yanlışları düzelttik, umarım aynen çıkar. Türkiye aslında bir kaplıcalar ülkesi. 81 ilin 56'sında mineral su kaynağı yani kaplıca su kaynağı var. Çok zengin kaynaklara sahibiz ama bunu ekonomimize yeterince katamıyoruz. Yurtdışından sağlık turizmi için turist getiremiyoruz.


Tuzla Medikal Termal'den başka yatırımlarınız var mı?

Tuzla İçmeleri A.Ş.'yi satın aldığımızda 43 odalı bir tesisi vardı, sonra bunun bir bölümünü yıkıp Hilton Oteli yaptık. Şu anda Doub-leTree İstanbul Tuzla adı altında ‘business-termal otel’ konseptinde Türkiye'de ve dünyada tek tesis olarak hizmet veriyor. Dünyada bizimkinden başka hem termal, hem Hilton olan otel yok. Yine Tuzla sahilde 29 odalı Chatto Hotel isimli butik otel işletiyoruz.


Turizm ve sağlık yatırımlarınıza yenilerini ekleyecek misiniz?

Tasarımı yapılmış günde 2 bin insanı ağırlayabilecek günübirlik tesis projemiz var. Yerimiz de hazır. Bu alanda yatırım yapmak isteyenlere kapımız açık. Arsa sahibi olarak projemizi açar, birlikte yaparız. Maksat ekonomiye katkı olsun. Bir de 25 milyon dolarlık bir yatırımla spa ve wellness ağırlıklı bir kaplıca oteli düşünüyoruz. 156 odalı bir proje. Avan projesi tasdikli, uygulama projesini bekletiyoruz. Günübirlik tesisler ise 30-32 milyon dolarlık bir yatırım. Burada modelimiz Almanya'daki Erding Kaplıcaları olacak. Orası yazın açılan, kışın kapanan üç küreden ibarettir. Birinde havuzlar, birinde sauna ve

masaj salonları vardır, üçüncüsü de aqua-park'tır. Her katından insanlar kayarak iner, kapalıdan açığa çıkılan sistemdir. Biz de tesisimizi onu model alarak tasarladık.


Doluluk oranlarınız nasıl?

İstanbul’un tek termal oteliyiz. Tek olan bir yatırımın iş yapmamasını düşünemezsiniz. İstanbul'da bin otel varsa ve doluyorsa tek termal otelin dolmayacağını düşünmüyoruz. Dolulukla ilgili bir sıkıntımız yok. Çok yeniyiz. insanlar klinik kaplıca nedir tam bilmiyorlar. Üstelik bizde fizik tedavi ile birlikte şifalı su hizmeti var. Bu yöntemin ne kadar etkili olduğunu insanların gelip yaşayıp görmesi gerekir.


Yurtdışından turist gelecek mi?

İskandinav ülkelerinden turistler yıllardır İzmir Balçova'daki kaplıcalara gelir. Bizim de hedefimiz bu ülkelerden hasta getirmek. Ama şu anda ülkemizin mevcut koşulları nedeniyle turist getirmek için çalışamıyoruz. Geçmişte görüşüp, çok olumlu yanıtlar almıştık ama şu anki durum nedeniyle ilişkilerimiz askıda. İçinde Rusya'nın da bulunduğu Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerini mercek altına aldık. Yatak kapasitemiz zaten çok büyük olmadığından İstanbul'un içinde 20 milyon nüfuslu bir alana sahibiz. Bu iş biraz oturunca insanlar rezervasyon için altı ay sonrasına gün alacaklar. Buna inanıyorum. Bunlar olunca yeni tesisleri nerede, hangi şehirde yaparız diye düşüneceğiz. Ekonomi yönetiminin tepesindekiler bu sektörü es geçerlerse yazık olur. Ben inanıyorum ki 2023 yılında sahil turizminden bugün elde edilen gelir kadar kaplıca turizminden de gelir elde edilebilir. Yeter ki bu sektöre doğru destek verilsin.


Para