Genel

Konkordato: Kurtuluş mu, son mu?

İflas erteleme müessesesi yerine revize edilen konkordato yeniden uygulamaya konuldu. Düzenleme, alacaklılarla ticari durumu sarsılmış  borçlunun müzakere etmesine ve vardan anlaşmanın mahkemece tasdikine dayanıyor...

KONKORDATO, bir borçlunun ticari durumunun sarsılmış olmasıyla alacaklıların, alacaklarını belli bir plana göre almaları konusunda kendi aralarında vardıkları ve mahkemece onaylanan anlaşmadır. 15 Mart 2018 Tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7101 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile önemli değişiklikler yapılarak yeni bir düzenleme getirildi. Bununla, ortadan kaldırılan iflas ertelemenin aksayan yanları ve meydana gelen boşluğu doldurmak için yeni bir düzenleme yapıldı.

Para'dan Talha Apak'ın haberine göre; 2004 yılından beri uygulamada olan “iflas erteleme” mekanizması, Temmuz 2016’da çıkan bir Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile yasaklandı. Bu konudaki boşluğu doldurmak ve talepleri karşılamak için 2018 yılı başlarında getirilen bu düzenleme ile birçok şirket iflas etmeden yeni bir çıkış yolu bulmuş oluyor. Bu düzenleme, alacaklılar ile ticari durumu sarsılmış borçlunun müzakere etmesi ve anlaşmalarının mahkemece tasdiki temeline dayanıyor.

YENİ DÜZENLEME NE GETİRİYOR?

Borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebiliyor. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle, borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebiliyor. Yetkili ve görevli mahkeme; iflâsa tabi olan borçlu için Kanun’da yazılı yerdeki, iflâsa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesi oluyor.

Görüldüğü üzere iflasa tabi olsun olmasın her borçlu konkordato talep edebiliyor, iflas talebinde bulunabilecek her alacaklı da borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebiliyor. Konkordato süreci, iflasın ertelenmesinden farklı olarak, azami 23 ayda tamamlanması öngörülen bir sürece kural olarak işaret ediyor.

İlgili düzenlemede, “konkordato komiseri ve alacaklılar kurulu ile bunların görevleri” de düzenlenmiş bulunuyor.

Buna göre, konkordato komiserinin nitelikleri ve alacaklılar kurulu da düzenlenmiş bulunuyor. Konkordato komiseri olarak mahkemelerce atanabilecek kişiler, YMM /SMMM (yeminli mali müşavir / serbest muhasebeci mali müşavir) meslek mensupları olarak öne çıkıyor.

HACİZ YOK, MÜZAKERE VE ANLAŞMA VAR

Şirketler, iflas erteleme yerine konkordato ile kurtarma dönemine girmiş oluyor. Bu süreçte borçlu aleyhine icra takibi ve haciz olmuyor. Şirketin tasfiyesi yerine ticari yaşama devamı esas almıyor. Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya bir yıllık kesin süre veriliyor. Güçlük arz eden özel durumlarda bu süre mahkemece altı ay uzatılabiliyor. Mahkemece yedi alacaklıyı geçmemek kaydıyla ayrıca bir “Alacaklılar Kurulu” oluşturuluyor. Ancak, iflastaki sıkı takas yasaklan konkordato sürecinde de geçerli oluyor.

Kanun değişikliği ayrıca, “Rehinli Alacaklılarla Müzakere ve Borçların Yapılandırılması” başlığıyla aşağıdaki hükmü de eklemiş bulunuyor. Buna göre; “Rehinli alacaklılarla müzakere şartları ve yapılandırmanın hükümleri özetle aşağıdaki gibi düzenleniyor.

Adi konkordatoda borçlu, ön projede belirtmek suretiyle, alacaklı lehine rehin tesis edilmiş borçlarının yapılandırılmasını bu madde uyarınca talep edebiliyor. Komiser, kesin mühlet içinde uygun göreceği zamanda bütün rehinli alacaklıları borçlunun anapara indirimi, faiz indirimi, vadelendirme veya diğer ödeme tekliflerini müzakere etmek üzere tebligat çıkartarak davet edebiliyor.

Borçlunun tekliflerinin alacak miktarı itibarıyla üçte ikiyi aşan çoğunlukla kabul edilmesi hâlinde, borçlu ile anlaşamayan rehinli alacaklı, konkordato talep tarihinden itibaren, taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan temerrüt öncesi faiz oram uygulanmak suretiyle, diğer rehinli alacaklılarla yapılan anlaşmalardan en uzun vadelisine tabi oluyor. Rehinli alacaklılarla bir anlaşmaya varılamamışsa, bu husus da komiserin gerekçeli raporuna işleniyor.

KONKORDATO İHTİYACI NASIL DOĞDU?

Konkordato, esas itibariyle iflas erteleme müessesesinin yerine ihdas edilmiş olup, ekonomik darboğaz içinde olan şirketlerin (borca batıklık, sermaye yetersizliği) iflas etmeden ticari hayatlarına devam etmelerinin sağlanması, batıp yok olmalarının önüne geçilmesi olarak öne çıkıyor. Kriz dönemlerinde veya kriz yaşayan işletmelerin geçici bir önlem ile ticari faaliyetlerinin tekrar kazandırılması amaçlanıyor.

Başta, iflas erteleme müessesesinin çeşitli nedenlerle başarılı uygulanamaması olmak üzere, son altı ayda reel piyasada yaşanan finansal sıkıntı ve kur/faiz riski ile karşı karşıya kalan birçok işletme çeşitli sorunlar yaşıyor. Global kriz de eklenince piyasalarda karamsar bir hava esiyor.

Yaşanan ekonomik sıkıntılar karşısında bir dizi tedbirler almıyor olmasına rağmen yeterli olamıyor veya uygulamada sıkıntılar yaşanıyor. Gerek kur, gerekse faiz olarak öne çıkan riskler maalesef gündemden düşmüyor. Bu da, piyasada bazı finansal sorunlara yol açmış bulunuyor. Hem faizler yükseldi, hem de kredi muslukları kısıldı, buna bağlı olarak nakit akışı geriledi, çekler vadesinde ödenemez hale geldi.

Borca batık veya sermaye yetersizliği yaşayan ve iflas etmek istemeyen iyi niyetli firmalar acil çözüm beklentisi içerisine girdi. Bu anlamda, ihtiyacı olan firmalara geçici bir önlem ile ticari faaliyetlerinin tekrar kazandırılması amacıyla revize edilerek tekrar hayata sokulan konkordato müessesesi son günlerin modası olarak gündemin ilk sıralarında yerini almış görülüyor. Görülüyor ki, ihtiyacı olan iyi niyetli firmalar dışında ihtiyacı olmayan kötü niyetli kişiler de bu müesseseden yararlanmak için başvuruyor. Burada, iyi niyetli veya kötü niyetli kişiyi ayırma görevi mahkemeler ve konkordato komiserlerine düşmekte.

SERMAYE YETERSİZLİĞİ NEDİR?

Ticaret Bakanlığı tarafından 15 Eylül 2018 tarih ve 30536 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” ile anonim ve limited şirketler ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunumun 376’ncı maddesi kapsamında sermayenin kaybı veya borca batık olma durumlarında uyulacak usul ve esasları düzenlemek amaçlanıyor.

Tebliğ genel olarak incelendiğinde, esasen TTK madde 376 hükmünün genişletilmiş bir tekrarından ibaret olduğu görülüyor. Bu hükümle,

TTK 376. madde kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, “henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararlarının dikkate alınmayabileceği” düzenlenmiş bulunuyor.

Borca batık durumda olmanın işaretleri, yıllık ve ara dönem finansal tablolardan, denetime tabi şirketlerde denetim raporlarından, erken teşhis komitesinin raporlarından, yönetim organının belirlemelerinden ortaya çıkabilir. Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim organı, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır.

Yönetim organı, hem işletmenin devamlılığı esasına hem de aktiflerin muhtemel satış değerlerine göre çıkarılan ara bilânço üzerinden aktiflerin şirket alacaklarım karşılamaya yetmediğine karar vermesi ve ilgili mevzuatta belirtilen tedbirleri almaması halinde şirketin iflası için mahkemeye başvurur.

YENİ TEBLİĞ İLE YENİ BİR SIKINTI

Yukarıda bahsedilen yeni tebliğin en önemli kısmı, TTK madde 376 hükmünün genişletilmesiyle “kur farklarının dikkate alınmayabileceği” hususu, bir zorunluluk getirmemekte olup takdir yetkisini beklentilere göre şirketlere bırakmakta. Bu durumun, yasal tabloların hazırlanması bakımından vergi uygulamaları ve muhasebe standartlarında özellikle kur farklarına ilişkin uygulamalara prensip olarak aykırı olacağı açıktır. Zira bu uygulamada finansal tablolar gerçeği yansıtmayacaktır.

Bu durumun TTK madde 515’te düzenlenmiş olan “dürüst resim ilkesi” ne de açık bir aykırılık oluşturacağı görülüyor. Ayrıca, Vergi Usul Kanunu’na (VUK) göre değerleme hükümleri mevcudiyetini korumakta olup, vergi mevzuatına ve ticaret kanunu mevzuatına göre farklı bilançoların düzenlenmesine yol açacaktır. Söz konusu aykırı uygulama ile sistem dışına çıkılması, uzatılmadığı takdirde ancak 1/1/2023 tarihine kadar söz konusu olabilecek.

Günümüzde yaygın olanı “adi konkordato” olarak öne çıkıyor. Adi konkordato, borçlarım, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebilir.

İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle, borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir. Yetkili ve görevli mahkeme, iflâsa tabi olan borçlu için kanunda belirtilen yerdeki, iflâsa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesidir. Konkordato talebinde bulunan gerçek veya tüzel kişiler, Adalet Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan tarifede belirtilen konkordato gider avansını yatırmaya mecburdur.

Konkordato çeşitleri

Konkordato, İcra ve İflas Kanunu’nun 285 ile 308. maddelerinde düzenlenmiştir. Yasa gereği uygulamada olan üç çeşit konkordato şekli bulunuyor.

1.    Adi Konkordato
2.    İflastan Sonra Konkordato
3.    Malvarlığının Terki Suretiyle Konkordato

ÖNCE ÜÇ AYLIK GEÇİCİ MÜHLET

Konkordato talebi üzerine mahkeme, kanunda öngörülen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhal geçici mühlet kararı verir ve borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır. Mahkeme, geçici mühlet kararıyla birlikte konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla bir geçici konkordato komiseri görevlendirir.

Geçici mühlet üç aydır. Mahkeme bu üç aylık süre dolmadan borçlunun veya geçici komiserin yapacağı talep üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatabilir, uzatmayı borçlu talep etmişse geçici komiserin de görüşü alınır. Geçici mühletin toplam süresi beş ayı geçemez. Geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz.

Mahkemece geçici mühlet kararı, kanunda belirtildiği şekliyle usulüne uygun ilan edilir. İlanda ayrıca alacaklıların, ilândan itibaren yedi günlük kesin süre içinde dilekçeyle itiraz ederek konkordato mühleti verilmesini gerektiren bir hâl bulunmadığını delilleriyle birlikte ileri sürebilecekleri ve bu çerçevede mahkemeden konkordato talebinin reddini isteyebilecekleri belirtilir.

Mahkeme, kesin mühlet hakkındaki kararını geçici mühlet içinde verir. Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir. Bu kararla birlikte mahkeme, yeni bir görevlendirme yapılmasını gerektiren bir durum olmadığı takdirde geçici komiser veya komiserlerin görevine devam etmesine karar verir ve dosyayı komisere tevdi eder.

ÖNEMLİ BORÇLARIN ÖDEMESİ DURUYOR

Kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçlarını ise aşağıdaki gibi özetlemek mümkün. Mühlet içinde borçlu aleyhine 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur, ihtiyatî tedbir ve ihtiyatî haciz kararları uygulanmaz, bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.

İcra İflas Kanunu’nun 206’ncı maddesinin birinci sırasında yazılı olup, aşağıda belirtilen imtiyazlı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir.

a) İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflâs nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,

b) İşverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya bunların yaşatılması maksadıyla meydana gelmiş ve tüzel kişilik kazanmış bulunan tesislere veya derneklere olan borçları,

c) İflâsın açılmasından önceki son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan ve nakden ifası gereken aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları.

Tasdik edilen konkordato projesi aksine hüküm içermediği takdirde kesin mühlet tarihinden itibaren rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesi durur.

TASDİK EDİLMEMESİ VE BORÇLUNUN İFLASI

Konkordato tasdik edilmezse, mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına re’sen karar verir.

Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilânından itibaren 10 gün içinde istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi kararma karşı 10 gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.

İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır.

Tasdik kararını veren mahkeme, konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın, kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından, mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir. Süresi içinde dava açmamış olan alacaklılar, bu paydan ödeme yapılmasını talep edemezler; bu durumda yatırılan pay borçluya iade edilir.

VERGİ VE MUHASEBE UYGULAMASI

Alacaklısı tarafından değersiz alacak niteliğine sahip olan alacaklar borçlu için de vazgeçilen alacak niteliğinde olacak ve Vergi Usul Kanunu’nun 324. maddesinde belirlenen “Konkordato veya sulh yoluyla alınmasından vazgeçilen alacaklar, borçlunun defterlerinde özel bir karşılık hesabına alınır. Bu hesabın muhteviyatı alacaktan vazgeçildiği yılın sonundan başlayarak üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde kar hesabına nakil olunur” hükümlerine tabi olacaktır.

Konkordato veya sulh yoluyla vazgeçilen alacak tutarı, borçlu açısından kâr hükmünde olup, borçlunun defterinde özel bir karşılık hesabına alınır ve üç yıl içinde zararla itfa edilmediği takdirde takip eden yıl kara aktarılır. Karşılık hesabında tutulmasındaki amaç; içinde bulunduğu mali zorluklar sebebiyle borcunu ödeyemeyen mükelleflerin vazgeçilen alacak tutarı üzerinden hesaplanacak verginin aynı dönemde ödenmesi sebebiyle zor durumda kalmalarını önlemektir. Daha önce şüpheli ticari alacaklara alınarak gider yazılan bir alacağın değersiz alacak hükmünü kazanması sonrası şüpheli alacak ve karşılığı hesabı bilançodan çıkartılır.

KDV Kanunu yönünden ise, değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen katma değer vergisi, alacağın zarar yazıldığı vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabilir. Daha önce karşılık ayrılmak suretiyle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alman katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gelir olarak dikkate alınması şarttır.

TACİR OLMAYAN KİŞİLER DE YARARLANIYOR

Bankadan çekilen özel kredi, gayrimenkul, araba borcu gibi nedenlerle doğrudan tacir olmayan borçlu durumundaki kişiler de konkordato kapsamına almıyor.

Yerinde bir düzenleme olmakla birlikte, çok sayıda kişiyi ilgilendiriyor olduğundan yaygın bir kullanıma dönüşürse, yaşanacak yoğunluklar nedeniyle süreç çok uzayabilir.

Bankadan çekilen özel kredi, gayrimenkul, araba borcu gibi nedenlerle doğrudan tacir olmayan borçlu durumundaki kişiler de konkordato kapsamına alınmış oluyor. Türkiye’de, kredi borçlusu olarak; gayrimenkul, araç, vadeli mal ve hizmet satışları olmak üzere borçlu tacir sayısına yakın kefil sıfatıyla sözleşme ve senet imzalamış tacir olmayan gerçek kişiler de bulunuyor.

Öte yandan, bir kurum borcunu ödeyemediğinde, müteselsil kefil sıfatıyla senet veya sözleşme imzalayanlar da takip edilmektedir. Burada, yönetim kurulu üyeliği veya müdürlük nedeniyle takibe uğrayanların sayısı da çoktur.

Ayrıca konkordato ilan eden firmalardan gayrimenkul satın almış ancak henüz tapu devrim alamamış alacaklıların durumu ile, hem borçlunun hem de alacaklının ayrı ayrı konkordatoya gitmiş olmaları halinde karşılıklı yaşanacak sıkıntılar da gündeme gelecektir.

KİŞİSEL BAŞVURU MALİYETLERİ YÜKSEK

Konkordato ilan eden firmalardan gayrimenkul satın almış ancak henüz tapu devrini alamamış alacaklıların durumu ile hem borçlunun hem de alacaklının ayrı ayrı konkordatoya gitmiş olmaları halinde karşılıklı yaşanacak sıkıntılar da gündeme gelecektir. Ayrıca, kişisel konkordato başvurusu kurum olarak başvurmaktan daha zor olduğu gibi, konkordatonun nimetlerinden yararlanma açısından da kurumsal başvurular kadar avantajlı olmadığı görülüyor. Başta, bireysel başvuran gerçek kişiler olmak üzere konkordato müracaatlarında ciddi masraflar

(mahkeme, ticaret sicili, bilirkişi, komiser vb.) ile karşılaşılıyor. Bazı hallerde, borçtan çok masraf ödemesi de söz konusu olabiliyor. Masrafların kişisel başvurularda daha ekonomik olması bekleniyor.

Konkordato talebine eklenecek belgeler

1.    Borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka bir yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren konkordato ön projesi.

2.    Borçlunun malvarlığının durumunu gösterir belgeler; borçlu defter tutmaya mecbur kişilerden ise Türk Ticaret Kanununa göre hazırlanan son bilanço, gelir tablosu, nakit akım tablosu, hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden hazırlanan ara bilançolar, ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdikleri ile elektronik ortamda oluşturulan defterlere ilişkin e-defter berat bilgileri, borçlunun malî durumunu açıklayıcı diğer bilgi ve belgeler, maddi ve maddi olmayan duran varlıklara ait olup defter değerlerini içeren listeler, tüm alacak ve borçları vadeleri ile birlikte gösteren liste ve belgeler.

3.    Alacaklıları, alacak miktarlarını ve alacaklıların imtiyaz durumunu gösteren liste.

4.    Konkordato ön projesinde yer alan teklife göre alacaklıların eline geçmesi öngörülen miktar ile borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktarı karşılaştırmalı olarak gösteren tablo, e] Sermaye Piyasası Kurulu veya Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yetkilendirilen "bağımsız denetim kuruluşu" tarafından hazırlanan ve konkordato ön projesinde yer alan teklifin gerçekleşmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu gösteren finansal analiz raporları ile dayanakları. Şu kadar ki bu şart, küçük işletmeler bakımından uygulanmaz. [Küçük İşletme; 50 kişiden az yıllık çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri 8 milyon TL'sını aşmayan işletmeler.)

5.    Bu madde uyarınca sunulan malî tabloların tarihi, başvuru tarihinden en fazla 45 gün önce olabilir. Ayrıca borçlu, konkordato sürecinde mahkeme veya komiser tarafından istenebilecek diğer belge ve kayıtları da ibraz etmek zorunda.