Genel

Konkordatoda yeni düzenlemeye ihtiyaç var!

Şirketlerin konkordato ilan etmesiyle uygulamada farklı hukuki kararlar ve yorumlarla karşılaşılıyor. Bu durum hem borçlu hem de alacaklıları zorluyor. Ekonomist Dergisi'nden Yeminli Mali Müşavir Talha Apak, konkordato mevzuatlarının detaylarını paylaştı.

2018 yılında ekonomik sorunlar gündemin birinci sırasındaydı. Geride bıraktığımız 2019’un ilk çeyreğinde ise yerel seçimler gündemin birinci sırasına oturdu. İş dünyası da uzun zamandır yerel seçimlere kilitlenmişti. Nihayet, yerel yönetim seçimlerini de geride bıraktık. Şimdi, ekonomi tekrar gündemin birinci sırasına oturdu. Ekonomide beklentiler arasında her ne kadar “reform” beklentisi öne çıkarıldı ise de, kısa vadede güncel ekonomik sorunların çözümü ve bazı radikal tedbirlerin alınması daha doğru olacaktır. Bu sorunlardan bir tanesi de konkordato uygulamasında yaşanan sorunlardır.

Konkordato ilan eden firma sayısında azalma olabilir, ancak çok sayıda alacaklı veya etkilenen firma sayısına bağlı olarak çok ciddi ekonomik karşılığı bulunuyor.

15 Mart 2018 Tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7101 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile önemli değişiklikler yapılarak yeni bir düzenleme getirildi. Bununla, ortadan kaldırılan iflas ertelemenin aksayan yanlan ve meydana gelen boşluğu doldurmak üzere getirilen ve bir yılı aşkın süredir, aktif olarak uygulanan konkordato müessesesine başvuran firmaların sayısında azalma olmakla birlikte, kapsama giren borçlu şirketlerin ve alacaklıların sorunları her geçen gün artıyor. Ödeme güçlüğüne giren birçok şirketin konkordato ilan etmesi, bu uygulamanın kötüye kullanılıp kullanılmadığını ve yaşanan aksaklıkları sık sık gündeme getiriyordu. Son zamanlarda ise, farklı mahkeme kararları ve farklı komiser raporları hukuki bazı sorunları ve farklı yorumları da beraberinde getirmiş bulunuyor.

SÜREÇ NASIL İŞLİYOR?

Konkordato talep eden borçlular (firma veya şahıslar) öncellikle gerekli dosyayı hazırlayarak ilgili Asliye Ticaret mahkemesine başvurarak geçici konkordato talebinde bulunuyor. İlgili Mahkeme gerekli incelemeyi yaparak, talebi reddedebilir veya üç aylık geçici konkordato mühleti verebilir. Üç aylık konkordato talebi kabul edilenlere, ilgili Kararda bir veya üç komiser atanır. Komiserler, aldıkları görev gereği hemen çalışmaya başlayarak ilgili firma hakkında gerekli incelemelerini yaparak mahkemeye rapor sunarlar.

Mahkemeler ise; ilk üç ayın sonundaki duruşmada komiser raporlarım da dikkate alarak firmaya ret kararı, talep halinde ilave iki aylık ek geçici mühlet veya bir yıllık kesin mühlet veya borca batıklığı söz konusu ise, ön projenin gerçekleşmesinin mümkün olmaması halinde ise iflas kararı verebiliyor.

Uygulamada, genellikle firmalara geçici üç aylık süreye ilave olarak iki aylık ek mühlet verilerek geçici mühlet süresi beş aya kadar çıkarılabiliyor.

Ek süreyle birlikte beş aylık geçici mühlet sonrası bir yıllık kesin mühlet kararı verildikten sonra esas süreç (maraton) başlamış ve taraflar yeni sorunlarla karşı karşıya gelmiş oluyor. Kesin mühlet kararı verilen borçlular için komiserler evvela alacaklıları tespit edip, tüm alacaklılara duyuru yaparak alacaklarını deftere kaydetmeleri hususunda komiser heyetine en geç 15 gün içerisinde başvurmaları isteniyor. İlanı alan alacaklılar ise, komiser heyetine ellerindeki belgeleri (müstenidat) ile birlikte başvurarak kendilerini deftere kaydetmeleri gerekiyor. Daha sonra, alacaklıların beyanları ile defterlerdeki alacaklar karşılaştırıldıktan sonra gerekli müzakerelere başlanılıyor.

BİR YILI BULABİLİYOR

Konkordato talebi üzerine borçluya verilen mühlet içerisinde borçlu aleyhine başlatılmış tüm takipler duruyor. Borçlu aleyhine ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları da uygulanamıyor. Ayrıca, zaman aşımı ve hak düşürücü süreler işlemiyor. Konkordato sürecindeki takip yasağı sadece icra takiplerini değil tüm takipleri kapsadığından, karşılıksız çek örneğinde olduğu gibi şikayete bağlı mevcut cezai takiplerin de durması, bu konudaki yeni süreçlerin ise başlatılamaması gerekiyor.

Aynı süreçte, firma tarafından yeni projeler hazırlanarak mahkemeye sunulup, projenin tasdiki ilgili mahkemece bekleniliyor. Projenin tasdiki sonrası ödeme plan ve bütçeleri yapılıyor. Bu süreç bir yıl sürebiliyor, bir yılın sonunda ek altı aylık ek kesin mühlet de istenebiliyor. Dolayısıyla, bu maraton yirmi üç aya kadar uzayan karmakarışık bir süreç. Bu süreçte, kim kazanıyor, kim kaybediyor bunu önceden kestirmek mümkün olamıyor. Ancak, sürecin uygulaması ve uygulamasında yaşanan sorunlara bağlı olarak daha net anlaşılabiliyor.

FARKLI MAHKEME KARARLARI VE YORUMLAR

Çeşitli zamanlarda basma da yansıyan bazı mahkeme kararlarında, aynı konuda üç ayrı mahkemenin üç ayrı karar verdiği görülüyor. Bu durumda, uygulamada karşılaşılan sorunlara yeni sorunlar eklenmiş oluyor. Örneğin, konkordato sürecinde olan bir firmanın karşılıksız çıkan çeki için üç ayrı mahkeme aşağıdaki gibi “durdurma, mahkumiyet ve beraat” olmak üzere üç ayrı karar vermesi yeni tartışmaları da beraberinde getirdi.

- Ankara 10. İcra Ceza Mahkemesi 2018/642 Esas ve 2019/45 Karar sayılı ilamı ile “Bir yıllık kesin mühlet kararı dikkate alındığında borçlu şirket yetkilisinin çek bedelini bankada hazır etme imkânı ve sorumluluğu ortadan kalkacaktır” gerekçesi ile “beraat” kararı vermiş.

- Mersin 3. İcra Ceza Mahkemesi 2018/332 Esas ve 2018/1062 Karar sayılı ilamı ile “Elalen ayakta derdest bir icra takibi olmayıp borçlu adına ödeme yapılması mümkün olmadığından konkordato mehil sonucunun beklenmesine” gerekçesi ile “yargılamanın durdurulması” kararı vermiş.

- Mersin 1. İcra Ceza Mahkemesi 2018/954 Esas ve 2018/1217 Karar sayılı ilamı ile “ceza” kararı vermiştir.

Farklı mahkeme kararları yanı sıra, bazı alacaklıların (özellikle bankaların) kararlara uymayarak konkordato talebinde bulunan firmalar üzerinde baskılarını sürdürmeleri, hesapları bloke etmeleri, hesaplara gelen çek bedellerini firmaya kullandırmamaları, karşılıksız çekler için farklı işlem yapmaları, bazı tedbirleri kaldırmamaları gibi uygulamalarla da karşılaşılıyor. Uygulamaların yarattığı sorunlar karşısında, konkordato kapsamında olan birçok firma ilgili mahkemelere ara kararlar için başvuruyor daha da ötesi bir çok dosyanın istinaf mahkemelerine gittiği de biliniyor.

FARKLI KOMİSER RAPORLARI VE YORUMLAR

Yukarıda değindiğimiz gibi, süreç içinde önemli görevler verilen “konkordato komiserleri” ilgili mahkemelerce titizlikle seçilerek görevlendiriliyor. Üç kişilik komiser heyetine genellikle bir hukukçu, bir mali müşavir ve bir teknik uzman atanıyor. Buna rağmen, heyette yer alan bir kısım komiserlerin mevzuata ve uygulama prosedürlerine yeterince nüfuz edememeleri veya farklı yorumları sonucu farklı raporlar sunmaları, olumsuz kararların çıkmasına yol açabiliyor. Ayrıca, sürecin yönetilmesi sırasında komiser heyetleri tarafından firmalara farklı bilgi, yorum ve uygulama kuralları sunmaları sonucu yeni tartışmalar gündeme gelebiliyor.

Örneğin, aynı grup şirketinde görev alan farklı komiser heyetlerinin farklı uygulamaları karşısında bazı çelişkili veya tereddütler yaşanabiliyor.

Her ne kadar, yeni yönetmeliğe göre komiser olarak atanacakların Adalet Bakanlığı’nın yetkilendireceği eğitim kurumlarınca eğitime tabi tutulmaları zorunlu hale getirilmişse de, henüz bu konuda bir gelişme de sağlanabilmiş değil. Bakanlık, bir an önce yetkilendireceği eğitim kuramlarını açıklamalı ve eğitimin prosedürünü belirlemeli. İlgili eğitimlerde komiserlere, mali ve hukuki teorik eğitiminin yanı sıra pratikte karşılaşılan konular, görev ve çalışma sistematiği, standart raporlama eğitimlerine de yer verilmesi gerekiyor.

BANKALARIN BASKICI TUTUMU

Bankalar, konkordato sürecinin bir an evvel iflas veya talebin reddi ile sonuçlanmasını arzuluyor. Bu konuda bir yandan komiserlere ve mahkemelere baskı yaparken bir yandan borçluyu boğmaya çalışıyorlar. Bu tutumları genel ekonomik düzenin bozulmasına, işsizliğin artmasına ve ülkenin ekonomik değerlerinin heba olmasına neden olabiliyor. Kendi alacakları genellikle imtiyazlı olduğundan bir an evvel tahsilat yapma gayreti içerisine giriyorlar. Bankaların bu telaşına kapılarak mahkemelerinde hızlı iflas kararlarından kaçınmaları isabetli olacak ve konkordato sürecini geliştirecektir. Konkordato başvurusunda bulunan işletmelere önyargılı bakmak, dolandırıcı gibi değerlendirmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Bu durum, hasta olan herkesin ölmesini istemek gibi bir anlayışı doğurabiliyor.

YENİ BİR DÜZENLEMEYE İHTİYAÇ VAR

Konkordato sürecinde yaşanan veya yaşanabilecek sorunları veya tartışmaları (sunulan projeler ve makul güvence raporları gibi) çoğaltmak mümkün ancak bu yazımızda sadece öne çıkan birkaç konuya değinebildik. Bütün bunlar hem konkordato talep eden borçlu firmanın, hem de ciddi sayıdaki alacaklı firmaların süreci yönetmesini zorlaştırdığı gibi yeni mağduriyetler de yaratabiliyor.

Bazı uzmanlara göre de, konkordato süreciyle ilgili bir an önce yeni bir düzenleme yapılmasının ihtiyaç duyulduğu dile getiriliyor. Bazı uzmanlara göre ise, mevzuatta bir sıkıntı bulunmuyor, aksine uygulamada sıkıntı olduğu dile getiriliyor. Ancak, her koşulda uygulamada ciddi sorunlar bulunuyor ve bu sorunlara da her geçen gün yeni sorunlar ekleniyor. Dolayısıyla, mevzuata açık bir hükmün eklenerek uygulamadaki sorunların giderilmesi gerekiyor, ilgililer, sorunların çözümü için yeni bir düzenleme beklentisine girmiş bulunuyor. Aksi halde konkordato kapsamındaki 1.500’ü aşkın kişi ve firmanın bu süreci başarılı bir şekilde tamamlamalarının mümkün olmayacağı ve piyasayı kilitleyeceği ifade ediliyor.