Genel

Konut sektörü ile eğitim arasındaki benzerlikler!

Eğitimle konut sektörü arasındaki paralellikler, içine girdikçe daha da derinleşiyor. Örneğin nasıl ki üniversiteler boş, mezunlar işsiz kaldıysa, bir süre sonra konut sektörüne yapılan yatırımlar da karşıl

Eğitimle konut sektörü arasındaki paralellikler, içine girdikçe daha da derinleşiyor. Örneğin nasıl ki üniversiteler boş, mezunlar işsiz kaldıysa, bir süre sonra konut sektörüne yapılan yatırımlar da karşılık bulmayabilir.

Oysa onca üniversite ne hayallerle açılmış, gençler o üniversite diplomalarını alabilmek için ne mücadeleler vermişlerdi. Şimdi hepsi yalanmış diyenlerin sayısı giderek artıyor.

Yeni konut projeleri ve onları almak için harcanan çabalar da onlardan farklı değil. Umarız bir süre sonra on binlerce konut çürümeye terk edilmez, ev alma heyecanı da, diploma heyecanı gibi bir süre sonra sönüp gitmez...
Bu konuda yanılan olmayı çok isterim!..

Yargı nasıl bu hale geldi

Şu anda herkes yargıda yaşanan depremi konuşuyor. Peki bu noktaya nasıl gelindi Sorunlar sadece kamuoyuna yansıyanlar kadar mı İşte bu konuda iki çarpıcı mail. Diğer konular kadar bunları da konuşma zamanı geldi de geçiyor:
“Sayın Güçlü, son günlerde gündemi meşgul eden yargının sorunları arasında ihmal edilen önemli bir noktayı iletmek istiyorum.
Ülkemizde hâkimlik sınavına başvuru koşulu olarak 30 yaşını geçmemiş olmak aranıyor.

Dünyanın hiçbir yerinde 22 yaşında, fakülteden yeni mezun olmuş birinin doğrudan hâkim olarak görevlendirilmesi söz konusu olmaz. Bu mesleğe kabul için belirli bir deneyim aranır, olgunluk aranır.

Ama ülkemizde kurallar tersinden işliyor. Askerliğini yaparken vakit kaybeden, yüksek lisans yaparak kendini geliştirmeye çalışan veya maddi sorunları nedeniyle çalışmak durumunda kalan pek çok insan bu 30 yaş sınırı yüzünden mağdur olmaktadır.
Adalet Bakanı’na ve milletvekillerine sesimizi duyurmaya çalışıyoruz fakat gündemin ağırlığından olsa gerek siyasetin derin koridorlarında sesimiz kayboluyor.”

Hâkimlik mülakatı..

“Sayın Güçlü, 25 yaşında Türkiye’nin önde gelen hukuk fakültelerinin birinden 2006’da mezun olmuş bir hukukçuyum. Fakülteye girerken hedefim hâkim olmaktı. Bu idealle hukuk fakültesini tercih ettim ve bu ideal uyarınca da fakülte yıllarımdan bugüne değin emek verip çalıştım ve hayatımı bu ideal uyarınca idame ettirdim.

Mezun olduğum 2006’dan itibaren 4 yıldır hâkimlik sınavlarına girmekteyim. Yapılan sınavlarda iyi derecelerle ön sıralardan her seferinde yazılı sınavı kazandım. Ancak Adalet Bakanlığı’nca yapılan mülakatlarda hiçbir gerekçe gösterilmeden elendim. Adalet Bakanlığı bununla yetinmeyip gündeme getirdiği yeni kanun tasarısıyla bu mağduriyetleri meşrulaştırıp, mülakatta elenen ve başarılı oldukları somut verilerle (en azından ÖSYM tarafından yapılan yazılı sınavlardaki yüksek puanlar) kanıtlı adayların, mağduriyetlerinin ömür boyu devam edebilmesini sağlamaya çalışmaktadır.

Hâkimler kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin yeni tasarının 4. maddesiyle getirilen bir hükümle “ADLİ İDARİ HÂKİMLİK MÜLAKATINDA 3 KEZ BAŞARISIZ SAYILAN ADAYLAR BİR DAHA YAZILI SINAVA KATILAMAZLAR” hükmünü içermektedir. Sayın Adalet Bakanı medyada sürekli çok fazla hâkim açığı olduğunu, yeni sınavlar açıp bu açığı kapatacaklarını ifade ederken, bu kanun tasarısıyla benimle birlikte yüzlerce adayın yazılı sınava girme haklarını dahi ellerinden almaktadır. Yürürlükteki kanun 30 yaşına kadar sınava girilebileceğini öngördüğünden bu taslak kanunla birlikte, benimle birlikte henüz daha 25 yaşını doldurmamış olan yüzlerce adayın, yılda 2 sınav yapıldığı kabul edilirse 30 yaşına kadar en az 10 kez yazılı sınava girebilme hakları varken bu hakları ellerinden alınmaktadır.

Bu hükmün öncelikli iki amacı vardır. İlki yazılı sınavda üstün başarı gösteren ancak kendi sübjektif ‘kriterlerine’ uygun görmedikleri adayları bertaraf etmek, ikinci ve daha önemli bir amacı da bu dönemde hiçbir gerekçe gösterilmeden başarısız sayılan adayların, yeni kurulan hükümet döneminde yapılacak mülakat sonucu hâkimlik mesleğine kabul edilebilme ihtimallerini de ‘yazılı sınava girme haklarını ellerinden alarak’ ortadan kaldırmaktır.”

Özetin özeti: Ortada çok ciddi iddialar var. Doğru mu Bilmiyoruz. Ama görünen o ki Sayın Bakan’ın tabiri ile yargıya yönelik tartışmaların “Bilen bilmeyen konuşuyor” noktasının da ötesine geçmemesi için daha fazla şeffaflık gerekiyor!..
Milliyet/Abbas Güçlü