Sektörel

Konut, ticari yatırımlar ve altın ekonomiye dahil edilmeli!

Finansal sistemin işlevi, kaynakların akılcı ve ekonomiye yararlı bir şekilde dağılmasını sağlamak

Tasarrufları toplayıp yeteri kadar kaynağı olmayan kesimlere kredi olarak kullandırmak. Tasarruf olmadan kredi vermek mümkün değil. Tasarruflar bankalarda mevduat tutulabilecek şekilde parasal olsa iş daha kolay. Sistemde yarısından biraz fazlası bireylere ait 721 milyar TL mevduat var ve bunlar bir şekilde ekonomiye kaynak olarak geri döndürülüyor. Ama bunun yanında Türk halkının tasarruf yaparken en az mevduatlar kadar sevdiği 'gayrimenkul' ve 'altın' yatırımları da var. Maalesef bunlar finansal sistem tarafından yeterince değerlendirilip ekonomiye kazandırılabilmiş değil.

Gayrimenkul hem ihtiyaç hem de yatırım aracı olarak gelişmiş ülke olmada çok önemli rol oynayan bir değer. Gelişmiş ülkelerin farkı, toprak üstünde duran bu varlıkları bir parasal değer haline getirerek ekonomiye kazandırmış olmaları. Finansal sistemleri bu sabit varlıkları yerel para biriminde ve çok uzun vadeli geri ödenebilir kredilerle finanse ediyor. Bu sayede mümkün hale gelen inşaat projeleri, sigortasından mobilyasına ekonominin genelini ihya ediyor. Bu ülkelerde üzerinde borç olmayan ev bulmak zor. İnsanlar hayat boyu tasarruf yaptıktan sonra ev alsalar ancak yaşlandıklarında kısa bir süre faydalanmış olacaklar. Ama bankacılık sistemi tasarruf yapma sözüne karşı kredi vererek evden bugünden faydalanmalarını sağlıyor. Kredi geri ödenince veya ev fiyatları yükselip teminat değeri artınca bankacı hemen ev sahibine yeni kredi açabiliyor. Bu krediler, ilk başta evi satan müteahhit sonra da ev sahipleri tarafından, hep ekonomiye tüketim harcaması şeklinde dönüyor. Ekonomiyi ihya eden de bu harcamalar. Tüm bu çark, gayrimenkul herkesin kabul ettiği bir değer olarak üzerine kredi verilip ekonomiye harcama olarak dönen bir teminat olduğu için dönebiliyor.

Türkiye bu döngüden yeterince faydalanamıyor. İpotek kanunu sonrasında hızlı bir gelişme var ama 2011 sonunda ipotek kredilerinin ulaştığı seviye daha toplam banka aktiflerinin % 6'sına, toplam kredilerin ise % 11'ine ancak geldi (Grafik 1, 2). Gayrimenkul krediyle alınsa bile neredeyse kredi kadar nakit ödeme de yapılıyor. Kredi vadeleri bir an evvel bitsin diye mümkün olduğu kadar düşük tutuluyor. Halbuki bu oranların üç dört puan artması bile Türkiye ekonomisini çok farklı yerlere götürür. Üstelik krediler daha ziyade yeni yapılan daha kaliteli konutlara veriliyor. Halbuki Türkiye'nin dört bir yanında nakit alınmış ve kredilendirmeye uygun birçok gayrimenkul var. Bunların az bir kısmı şirket sahipleri tarafından banka kredisi kullanırken teminat olarak gösteriliyor ama üzerine kredi verip de ekonomiye harcama olarak döndürülebilecek ama öylece atıl duran büyük bir gayrimenkul stoku var. Ekonomi bu değerlerden faydalanamıyor.

Altında da potansiyel büyük

Herkesin kabul ettiği bir başka değer ve teminat türü ise genellikle kasalarda, yastıkaltında tutulan altın. Finansal sisteme tasarruf olarak kazandırılabilirse krediye dönüşebilecek büyük bir potansiyel.

Türkiye altın tüketiminde dünya dördüncüsü (Grafik 3). Resmi demeçlerde Türkiye'de yastıkaltında 5 bin ton altın olduğu söyleniyor (mevcut fiyatlarla 300 milyar dolar). Ve bu altınlar öylece duruyor. Yatırımcısına altın bazında bir getiri garantisi yok. Altın fiyatları yükselince seviniyor, düşünce üzülüyorlar. Tüm düşünce zor günlerde bozdurup harcamak ama o gün geldiğinde altın fiyatının ne olacağını bilen yok. Üstelik altınları kötü günlere kadar emniyetli şekilde saklayabilecekleri de şüpheli. Bir sürü yatırımcı zaman içinde altını hırsızlardan korumak için sakladığı yeri bile unutuyor ve doğal afetlere karşı da korunağı yok.

Son zamanlarda finansal sistem tasarruf sahiplerini altın yatırımlarına alıştırma konusunda başarılı işler yapıyor. Birçok banka ve finans kurumu tasarrufların vadeli, vadesiz altın mevduatı ya da altın fonlarında değerlendirilebilmesi imkanını sunuyor. Merkez Bankası'nın munzam karşılıkların kısmen altın tutulmasına imkan tanıması bunu teşvik ediyor (çünkü banka için mevduata göre daha düşük maliyetli). 10 grama kadar düşük miktarda ve hatta internet üzerinden hesap açılabiliyor. Para çekme makineleri bile artık gram altın verebiliyor. Aynı şekilde yatırım yapanlar, 24 ayar üzerinden çalışıldığı için normalde bozdurulurken % 40'lara kadar çıkabilen işçilik kaybını yaşamadan, çaldırma, doğal afetlerde kaybetme riskine girmeden, kiralık kasa gideri ödemeden, istedikleri zaman (ya da vadesinde) çekerek, dar alış satış fiyat farklarıyla işlem yaparak ve tabii en önemlisi altın bazında belli bir getiri elde ederek tasarruflarını değerlendirmiş oluyorlar. Bunlar 24 ayar belli standartlarda altını sisteme çekmek ve kayıt dışının büyümesini engellemek için çok önemli.

Ama elbette asıl devrime yol açacak olan yastıkaltındaki altını finansal sisteme çekebilmek. Külçe altın ya da cumhuriyet altını gibi daha standart olanların yanında standart dışı hurda altını finansal sisteme kazandırmak gerekiyor. Bu sayede toplam kayıt içi tasarruf çok daha büyüyecek. Bankalar bu konuda da çok önemli adımlar atıyor ve hurda altının sisteme tanıtabilmesine yönelik sistemler üzerinde çalışıyorlar.

Ve elbette en önemlisi de sisteme kazandırılan altınların krediye dönüştürülüp ekonomiye kazandırılması. Bugün bankalar çok çeşitli altın kredileri verebilecek duruma geldiler. 1 yıla kadar spot, 2 yıla kadar aylık taksitli altın kredilerini verebiliyorlar. Böylece altın kredisi kullananlar, krediyi külçe altın alıp külçe altın olarak geri ödüyor (hesaben kiloyla alıp gramla ödeyebiliyorlar) ve altın fiyatlarındaki hareketlilikten ya da kurlardaki oynaklıktan zarar görmüyorlar. Kredinin vadesini ve faizini baştan biliyorlar. Finansman gideri oluşturup vergi avantajı oluşturabiliyorlar.

Özetle, Türkiye'nin atıl duran tasarruf kaynaklarından gayrimenkul ve altını finansal sisteme kazandırmak için güzel şeyler yapılıyor. Ama daha gidecek çok da yol var.

Saruhan Özel/Zaman