Sektörel

Konutta arz daha da artacak!

Konutta arzın gelecekte nasıl seyredeceğinin en öncü göstergesi belediyelerin verdiği inşaat ruhsatları kapsamındaki daire sayısının nasıl seyrettiği. İşte TÜİK'in dün açıkladığı verilerden görülüyor ki, konutta arz artışın ayak sesleri daha güçlü hissediliyor.

Dünya Gazetesi'nden Alaattin Aktaş bugünkü yazısında TÜİK'in açıkladığı ruhsat istatistiklerini değerlendirdi. İşte o yazı:


Merkez Bankası piyasaların beklediği gibi gecelik borç verme faizini 0.25 puan aşağı çekerek yüzde 8.75'ten yüzde 8'e indirdi. Gecelik borç alma faizi yüzde 7.25'te, haftalık repo ihale faizi ise yüzde 7.50'de sabit tutuldu. Bu arada 22 Ağustos itibariyle ortalama fonlama maliyetinin yüzde 8.02 düzeyinde oluştuğu görüldü.


Faizde tablo bu. Aslında gidecek yer pek kalmadı da, biraz kendimizi zorluyor gibiyiz. Ya da dün de değindiğimiz konuda tercih değiştiriyoruz. Yani, bugüne kadar hep dile getirilen "faiz enflasyondan" görüşü, yerini "enflasyon faizden" görüşüne bırakıyor. Bunun sonucu olarak da enflasyonu aşağı çekebilmek uğruna faiz enflasyonun altına indiriliyor. 


Çünkü yapılan bu. Şu anki oranlara göre Merkez Bankası piyasayı en fazla yüzde 8.50 faizle fonlayacak. Ortalama oran yüzde 8'lerde. Ama temmuz sonundaki enflasyon yüzde 8.76 düzeyinde. Her ne kadar Merkez Bankası ağustos için sanki biraz iyimser yaklaşıyor gibiyse de bu ayın sonunda yıllık enflasyonu yüzde 9.50'ye yakın görme riskiyle de karşı karşıyayız. Yüzde 9.50 olmasın da yüzde 9 olsun, az mı?


En yüksek faiz yüzde 8.50, ortalama faiz yüzde 8, enflasyon en az yüzde 9... 


Merkez Bankası'nın faizi enflasyonun biraz altında ama bu, "Faiz enflasyondan düşük olmalı ki enflasyon gerilesin" görüşünü tam olarak karşılayacak bir düzeye işaret etmiyor. Aslında kastedilen, bankaların açacakları kredideki faizin enflasyondan düşük olması. 


Peki bu nasıl mümkün olacak ki? Merkez Bankası'nın faizi öyle çeyrek puan çeyrek puan düşürmesiyle bunu sağlamak mümkün değil. Merkez Bankası bankaları şöyle yüzde 4 ile yüzde 5 ile fonlamalı ki, yani enflasyonun yarısı düzeyinde bir fonlama söz konusu olmalı ki, bankalar da yüzde 7 ile bilemediniz 8 ile kredi kullandırabilsin. 


İyi de, Merkez Bankası'ndan yüzde 4-5 gibi faizle kaynak sağlayabilen bir banka, mevduata yüzde kaç faiz verir ki o zaman... Enflasyon yüzde 8-9 düzeyindeyken, mevduatına bankadan ancak enflasyonun yarısı kadar faiz alabilecek bir tasarruf sahibi bu zararı sineye mi çeker, yoksa başka alanlara mı yönelir...


İşler sarpa sarıyor değil mi... Tek başına faizi düşürmekle enflasyon aşağı çekilebilseydi, neredeyse hiçbir ülkenin enflasyon derdi kalmazdı hem...


Turizm sorunu hafife alınıyor gibi


Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun faizle ilgili açıklamasında turizm sektöründeki gelişmelerin cari denge üzerinde kısa süreli olumsuz bir etki yapmasının beklendiği vurgulandı. Buna karşılık, dış ticaret hadlerindeki gelişmelerin gecikmeli etkileri ve tüketici kredilerinin ılımlı seyrinin cari dengedeki iyileşmeyi desteklediği belirtildi. 


Merkez Bankası sanki turizmin cari dengeye olan etkisini biraz hafife alıyor gibi geldi bize. Cari açığın bu yıl 29 milyar dolar olması öngörülürken, bu rakama esas teşkil eden turizm gelirinin 27 milyar düzeyinde bulunduğunu, oysa gelirin en az 10-12 milyar dolar aşağıda beklendiğini bir kez daha belirtelim. Turizm gelirindeki bu düşüşün yerine ne koyacağız? Dolayısıyla bu yılki cari açığın 35 milyar doların altında kalması şu anki görünüme göre büyük başarı olacaktır.


Açıklamada, temmuz ayı ortasında yaşanan yurtiçi gelişmelerin piyasalar üstündeki olumsuz etkisinin, küresel risk iştahındaki artış ve alınan tedbirler sayesinde büyük ölçüde giderildiği de ifade edildi.


Merkez Bankası'nın açıklamasında geçen aylardan farklı olarak bu kez işlenmemiş gıda fiyatlarında bir düzeltme beklendiğine vurgu yapıldı. Açıklamada, "Son aylarda belirgin artışlar gösteren işlenmemiş gıda fiyatlarının kısa vadede aşağı yönlü düzeltme yapabileceği öngörülmektedir. Çekirdek enflasyonun ise kademeli düşüşünü sürdürmesi beklenmektedir" denildi.  


15 Temmuz kabusu ve tüketici güveni


TÜİK ve Merkez Bankası'nın işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi, tüketicilerin ekonomiye duyduğu güvenin ağustosta çok belirgin bir düzelmeye işaret ettiğini ortaya koydu. Tüketici güven endeksi temmuz ayında 67 ile son dönemlerin en düşük düzeyine inmişti; endeks ağustosta ise hızlı bir artışla 74.4'e yükseldi, yani tam yüzde 11.1 oranında artış oldu.


Öncelikle şunu söyleyelim; tüketici güven endeksinin temmuz ayındaki düşük düzeyini 15 Temmuz darbe girişimine bağlayamayız. Çünkü güven endeksleri, ayın tümünü kapsayacak şekilde değil, ayın yalnızca ilk yarısında yapılan anketlerle oluşturuluyor. Dolayısıyla 15 Temmuz darbe girişi, temmuz ayı endeksine hiçbir etki yapmadı.


Bu etkiyi olsa olsa temmuzun ikinci yarısında yaşamışızdır. Temmuzun (ya da herhangi bir ayın) ikinci yarısında olan bitenin ekonomiye, beklentilere etkisini bire bir ölçme şansımız yok. Umulan, ikinci yarılardaki güven ya da güvensizliklerin bir sonraki aya yansıyacağı.


Şimdi... Temmuz ayının ilk yarısında 15 Temmuz'un etkisi yok. 15 Temmuz'un ikinci yarıya etkisini tam olarak ölçmemiz de mümkün değil, çünkü bu dönemde bir çalışma yapılmıyor. Elimizde kala kala ağustosun ilk yarısındaki alan çalışmasına dayalı olarak açıklanan ağustos verisi kalıyor.


Tüketici güveni, ağustos ayında temmuza göre yüzde 11 arttı, yani bir iyileşme var. Aslında ağustos ayında temmuza göre derken, bu ayların ilk 15 günündeki durumu kıyaslamış oluyoruz. 


Hiçbir toplumun hafızası, darbe girişimi gibi bir travmayı öyle üç beş haftada kafasından atamaz. Öyleyse peki nasıl oldu da bizde tüketicinin ekonomiye güveni temmuzdan ağustosa böylesine hızlı bir artış gösteriyor? Galiba yaşadığımız şu...


15 Temmuz ve izleyen birkaç günde her konuda olduğu gibi tüketicinin ekonomiye duyduğu güven bazında da dibe oturduk. Ama öyle görünüyor ki, bu karamsarlıktan tahminlerin ötesinde çok kısa bir sürede kurtulduk. 


Ölçebilmiş olsaydık, tüketici güveninin belki temmuzun ikinci yarısından itibaren tırmanışa geçmekte olduğunu görebilirdik. Ama ölçüm dönemi ağustosun ilk yarısı olduğu için, tüketici güvenindeki artış ancak ağustosta gerçekleşmiş gibi kayıtlara geçti.


Toplum olarak içimizdeki iltihaptan kurtulduğumuzu hissettik. Ekonomi bir anda düze çıkmadı tabii ki, bakmayın siz bu çalışmanın doğrudan ekonomiyle ilgili görünmesine. Ağustostaki bu artışın altında, 15 Temmuz darbe girişimin bastırılmasının verdiği moral ve kazanma duygusu yatıyor. 


Tüketici güveni 15 Temmuz'un atlatılmasının coşkusuyla ağustosta hızla arttı; kabul. Ama bu durum bir gerçeği değiştirmiyor. Tüketici, ekonomiye hala güven duyuyor değil ki. Her seferinde vurguluyoruz; tüketici güveni sıfır ile 200 arasında bir değer alıyor ve 100'ün altı karamsarlığa, 100'ün üstü iyimserliğe işaret ediyor. Ağustosta yüzde 11.1 artan tüketici güveni ise ancak 74'e çıkmış durumda. Kötümserlikten kurtulmak için kat etmemiz gereken daha çok mesafe var. 


Konutta arz daha da artacak


Konutta arzın gelecekte nasıl seyredeceğinin en öncü göstergesi belediyelerin verdiği inşaat ruhsatları kapsamındaki daire sayısının nasıl seyrettiği. İşte TÜİK'in dün açıkladığı verilerden görüyoruz ki, konutta arz artışın ayak sesleri daha güçlü hissediliyor. 


Geçen yılın ilk yarısında 429 bin daire için inşaat ruhsatı düzenlenmişti, sayı bu yıl 499 bine çıktı. Yani yüzde 16'lık bir artış var. 


Konutta bugün yapı ruhsatı verilmesi demek, bir-bir buçuk yıl sonra bu ruhsatların yapı kullanım izin belgesine dönüşmesi demek. Yani bugünün yapı ruhsatı, bir süre sonra kullanıma hazır konuta dönüşecek ve arz artacak.


Yapı ruhsatına konu daire sayısı bu yıl her ne kadar geçen yıla göre yüzde 16 artmışsa da, 2014 yılının ilk yarısındaki sayıdan hala çok düşük. 2014'ün ilk yarısında tam 586 bin daire için ruhsat düzenlenmişti. Ama unutmayalım 2014 yılında bir yerel seçim vardı ve tüm yerel seçim dönemlerinde olduğu gibi 2014'te de ruhsat alma yönünde bir hücum gerçekleşmişti. Dolayısıyla 2014'ü istisnai bir yıl olarak kabul etmek gerekiyor.


Yapı ruhsatındaki duruma gelince... İlk altı ay itibariyle geçen yıldan bu yıla geçişte konut sayısında önemli bir değişiklik olmadı. Geçen yılın ilk yarısında 355 bin, bu yıl ise 350 bin konuta yapı kullanma izin belgesi verildi.


Yapı ruhsatında olduğu gibi, yapı kullanma izin belgesinde de 2014'ün ilk yarısındaki sayı daha yüksek gerçekleşmişti. 2014'ün ilk yarısında 421 bin konut için yapı kullanma izin belgesi düzenlenmişti.

 


Dünya/Alaattin Aktaş