Sektörel

Körfezli yatırımcıya, Türk çözüm ortağı!

Ankara Başkent gazetesinin köşe yazarı Aysel Kanbel bugünkü yazısında Abdullah Kırkıncıoğlu ile inşaat sektörünü değerlendirdi. İşte o yazı...

1935 yılında Erzurum’da koyun ticareti yapan büyük dedenin, ardından Trabzon’a geçmesi ve daha sonrasında da yine ticaret için İstanbul’a gitmesi ile başlıyor Kırkıncıoğlu Grup’un hikayesi. Dede sattığı koyunlarla İstanbul’da arsa alıp satıyor önce… Erzurum’un ilk otelini açıyor ardından. Gayrimenkul yatırımları böylece başlamış oluyor. Bugün üçüncü kuşağın projeleri ile dikkat çeken  Kırkıncıoğlu Grup, günümüzdü konut dışında mobilya sektöründe de yer alıyor artık. Özellikle yatay mimari ile dikkat çeken Grup aynı zamanda Körfez yatırımcıları ile gerçekleştirdiği ortaklıkları ile de öne çıkıyor. Kırkıncıoğlu Grup CEO’su Abdullah Kırkıncıoğlu ile çalışmalarını Başkent Gazetesi için görüştük.


Öncelikle biraz kendinizden söz eder misiniz; Kırkıncıoğlu Grup nasıl kuruldu, bugün geldiği noktada neler yapıyor?


Aslında hikaye dedemin babasının 1935 yılında köyden Erzurum’a gelmesiyle başlıyor. Önceden Trabzon limanına oradan da İstanbul’a koyun ticareti yapıyorken kente gelince eksik ne var diye bakıyor ve dışarıdan gelen vatandaşların kalacak yeri olmadığını görüyor. Otel diye bir şey yok o dönemde. Koyunları sattığı parayla arsa alıyor, arsaya inşaat yapıyor ve 1940’a gelindiğinde Erzurum’un ilk otelini biz açıyoruz. Altında da kahvehane ve yemek yenilecek yerler yapıyor.


Kentteki böyle bir eksiklik giderilince ve talep çok olunca işi büyütüyor ve farklı yerlerde de arsalar alıp inşaat yapıyor. Gayrimenkul yatırımları böyle başlıyor.


1942 yılında dedem ve babası ticaret sicil kayıtları ve yaptığı işlerle ilgili belgeler alıyorlar. Bu çok önemli çünkü bugün yurtdışı yatırımcısı kaç kuşak olduğuna dikkat ediyor. O arada Almancılar ciddi paralar kazanmaya başlıyorlar. Para kazanınca aileme güvendikleri için paralarını yatırım amaçlı bize getiriyorlar. O dönemde Erzurum’da 300 küsur tane 3 katlı, 2 katlı binalar yapmaya başlıyorlar. Derken iş büyüyor, alım satımda çok ciddi ivme kazanıyorlar. 1970li yılların sonunda Bursa’da döküm fabrikası açıyorlar. Bu arada farklı sektörlere de giriyorlar fakat inşaat sektörü her zaman daha ön planda oluyor.


İnşaatı yaptıktan sonra ihtiyaç olduğunu görüp mobilya sektörüne giriyorlar. 2001 yılında şirketi Ankara’ya getirerek burada üretime başladık. 2010 yılında ben Ankara’ya geldim. Normal şartlarda Erzurum’da devam ettiğimiz arazi sektörü ve gayrimenkul danışmanlığı işini biraz daha büyüttük. Sonra da ivmelenmeler çok değişti, Araplarla partner olduk.


Ankara Gölbaşı’nda Enda Konakları’nı yapıyoruz, yatay mimari konsepti çok talep görüyor. Bu arada  Sena Mobilya’yı da kurumsallaştırdık.


ARAPLARDAN ORTAKLIK TEKLİFİ


Araplarla partner olmanız nasıl gelişti?


Biz dünyadaki bütün yatırım zirvelerine katılıyoruz. Zirvelerden birinde onlarla tanıştık, Arapların en çok dikkat ettiği şeyler firmanın eski, köklü ve güvenilir olması… Böyle olunca partner olmak istediler. Beraber İstanbul’da arazi yatırımları yaptık. Şimdi de Çanakkale’de yapıyoruz. Araplar oraya çok inanıyorlar. Bu bağlamda da bizi Cidde’ye davet ettiler. Cidde olmasının nedeni de şöyle; Bizim partnerlerimiz Suud, ve Cidde de Suudi Arabistan’ın merkezi. Türkiye her ne kadar gelişse de Türkiye’de öz sermayeyle büyüme oranı çok az. Bankayla ve banka muadili işlerle büyüyorlar. Ama yurtdışından gelen para Türkiye için can simidi oluyor biz de bunu çok doğru bir şekilde ve doğru bir algıyla ilk etapta Cidde’de gerçekleştireceğiz. İkinci ayağımız Abu Dhabi, sonra Katar ve son ayağımız da Dubai olacak, totalde 4 ofis açacağız. Bugünkü şartlarda bu ivmelenmeyle büyürsek Riyad’da da böyle bir niyetimiz olacak. Şu an görünen tabloda biz yurtdışından para getirmezsek ülke de biz de doğru şekilde kalkınamayız.


Neden Çanakkale olduğu konusuna da gelirsek, şu an devlet oraya dünyanın en uzun köprüsünü yapıyor. Bununla birlikte etrafında ülkeyi geliştirmeye yönelik faaliyetler olacak. Aynı zamanda Türkiye’de ikinci bir boğaz daha yok, bunun hepsinin katkısı Çanakkale’ye doğru bir şekilde yansıyacak. Yurtdışı yatırımcıları da bunu görüyor ve yatırımlarını yapıyorlar.


Bundan iki sene önceye kadar Türkiye’de Rus ve Azeri çoktu. Ama şu an Suudi Arabistan ve Katar ağırlıklı gidiyor.


Mobilya sektöründe neler yapıyorsunuz? Sena Mobilya’yı ne zaman kurdunuz?


Sena Mobilya otel, hastane, AVM, rezidans, ofis binaları ve benzeri projelerin içinin ahşap kısmını, a’dan z’ye yapıyor. Bugüne dek yaptığımız çok büyük projeler var; Dedeman Grubu, Hakim evleri, West Gate Rezidans, Nissa AVM gibi. 2014 yılında kurumsallaşmaya başladık, yani sıradan mobilyacılıktan çıktık ve pazarda önemli bir oyuncu olmaya başladık. Sena Mobilya olarak montaj ve üretim bandında toplamda 150 kişiyle çalışıyoruz. Yurtiçi ve yurtdışı pazarlarda çalışıyoruz. Tunus, Suudi Arabistan, Amerika, Libya gibi birçok ülkede çalıştık. Amacımız yurtiçi pazarında yükselmenin yanı sıra yurtdışı pazarında da faaliyet göstermek. 


MOBİLYADA VERGİ SIKINTISI


Mobilya sektörünün başlıca sıkıntıları neler?


Mobilya sektörünün öncelikli sıkıntısı artık kalifiye iş gücü bulmanın çok zor olması. Çünkü artık insanlar fabrika işçisi olmayı çok tercih etmiyorlar. Artık iş gücü maliyetleri yüksek, çünkü kalifiye elemanlar çok yüksek paralara çalışıyorlar. Ama bunu karşıya yansıtmamız çok zor oluyor. İkincisi de vergi sıkıntımız var. Çünkü üretimde gösteremediğimiz üstü kapalı maliyetler var. Mesela montajda dışarıdan teknik destek aldığımız zaman bunun vergiler pozisyonlarında ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Mobilya sektöründe verginin düzenlenmesi lazım. Şu anda yüzde 8 ve bu oranda kalması gerekli ki biz de nefes alabilelim. Üçüncüsü de rekabet artık o kadar fazla ki kar marjları çok düştü.


Bu sıkıntıları aşma konusunda kendi bünyemizde çözümler üretiyoruz. Şu anda bizimle çalışan en yeni personel 3 yılık. Yani personelimizi değiştirmeden, mevcut personelimizi eğiterek ve geliştirerek çalışıyoruz. Bizim en önemli özelliğimiz bizimle çalışan herkes hep bizimledir. Sadece mobilyada değil arsada da inşaatta da bu böyledir. Biz personelle aramızda sadakat ilişkisi kurarız; biz onu koruruz, o da bizi korur.


Son dönemlerde giderek artan konut projeleri sektörün iş hacmini etkiledi mi?


Normal şartlarda olumlu olarak etkilemesi gerekir. Ama artık taş devrindeki gibi bir sistem var: barter. Biz konut projelerine girmiyoruz çünkü bu sistem çok yerleşmiş durumda. Mobilya maliyeleri çok yüksek, bu sistemle birçok mobilyacı battı diyebilirim. Ama Türkiye’de son 10 yılda ciddi otel, AVM, rezidans yapıldı ve bu elbette katkı sağladı, hacmi büyüttü. Fakat dediğim gibi sektörün en önemli sorunu takas. İnsanlar bu nedenle bankaya başvuruyorlar ve de sıkıntı yaşıyorlar.


Önümüzdeki dönemde mobilya sektörü sizce nasıl olur?


Biz şu an markalaşma sürecine devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemde de markalaşmayan hiçbir firma kalmayacak. Çünkü artık tüm sektörler olarak taşeronluktan kurtulmamız lazım.


Yatay yapılaşma ve bu konseptle hayata geçirdiğiniz ENDA Konakları hakkında bilgi verir misiniz?


ENDA Konakları Ankara’da gerçekleştirdiğimiz ilk konut projesi. Bundan sonra da bu yatırımlarımız devam edecek. Yıllardır inşaat yaptığımız için bu konuda tecrübemiz var. Bu zamana kadar hep kat karşılığında müteahhitten alıyorduk. Ama burada da bir marka oluşturmamız ve bunu kurumsal yapmamız gerektiğini düşündük. Ankara’da herkes dikey konut yaparken, yatay konutta bir açık olduğunu gördük ve ENDA Konaklarına başladık. Proje 18 bin metrekare alanda 20 tane özel konaktan oluşuyor. Buradaki her şeyde bir hikaye var; merpenin hikayesiyle kapının hikayesi tamamen birbirini tutuyor, yatak odasının çizgileriyle dış cephedeki demirin hikayesi birbiriyle ilintili.


Bundan sonraki hedefimiz de yine yatay yapılaşmada büyümek. Dikey konut projelerinin çok fazla olduğu görüyoruz ama yatayda büyümenin çok ciddi olacağını düşünüyoruz. İnsanlar doğayla iç içe yaşarsa, ayakları toprağa basarsa negatif enerjilerini atarlar ve böylece mutlu olurlar. Biz bir konut yaparken insanlara ne faydamız var diye sorarız. Örneğin akıllı evi herkes yapıyor ama insanlar Pazar günleri toprakla ilgilendiği zaman mutlu olurlar. Projemizde gerçek anlamda mahalle kültürü anlayışı var ve konutlarımızın hepsi aynı özellikte.


Hedeflediğiniz yeni proje ve yatırımlarınız var mı?


Şu an geliştirilebilecek Startup’lara yatırım yapacağız. Teknolojiyi destekleyen tüm Startup yatırımları için Kırkıncıoğlu Ventures diye bir firma kuruyoruz. Bununla ilgili ODTÜ Teknokent ve Bilkent Teknokent ile görüşüyoruz. İstanbul ve San Francisco’daki bağlantıları ile konuşup 5 ila 10 şirket arasında yatırım yapmayı planlıyoruz. Şu an projeleri dinlemeye başladık. Bu yatırımlar 2017’nin ikinci yarısında başlayacak. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması şartıyla gelişecek firması olan herkese yatırım yapacağız.


Ankara Başkent