İmar

Kredi faizleri neden hızlı düşmüyor?

Merkez Bankası bir çoğumuzun beklediğinden daha cesaretli olarak hızlı bir şekilde faiz oranlarını indirmeye devam ediyor.

Buna paralel olarak mevduat ve hazine bonosu/tahvili oranları da aşağıya geldi. Bu, bankaların kaynak maliyetlerinin düşmesi anlamına geldiği gibi aynı zamanda getiri enstrümanlarının cazibesinin de azalması anlamına geliyor.


Diğer yandan ticari aktivitelerin azaldığı bir döneme girdik. Bunun bankacılık sektörüne en büyük etkilerinden birisi de komisyon ve ücret gelirlerinin azalmasıdır. Daha az işlem daha az ücret anlamına gelir. Yatırımların azaldığı bir dönem daha az ihale daha az teminat mektubu anlamına gelir. Dış ticaretin azaldığı bir dönem daha az gayri nakdi kredi ve doğal olarak daha az komisyon, dış ticaretten doğan daha az finansal kurumlar geliri demektir. Daha az çek tahsilatı, daha az EFT/havale, daha pazarlıkçı müşteriler vs..... Kaynağı azalan ya da getirisinin önemi artan müşterilerin daha az vadesiz mevduat yaratması... Ve diğer etkiler... Tabii en büyük etkenlerden birisi sorunlu ve geri dönmeyen kredilerin artması... Bunlar ve diğerleri bankaların 2009'da ciddi kar yaratma sorunu yaşayacaklarının habercisi.


Kredi vermek bankalar için her zamandan daha önemli ve en fazla kar yaratacak ürünler sıralamasında en başta olmayı hak ediyor.


Diğer yandan sorunlu krediler artıyor. Türk insanı `aracını kaybeder, kredi kartı borcunu ödemez fakat konut kredisini öder' dedirtirken, konut kredilerinde de sorunlu yüzdesi artış göstermeye başladı. Bankalar riski farklı şekillerde tanımlıyor. Piyasa riskini, vade riskini, fonlama riskini ve diğer riskleri ölçüyor. Merkez Bankasının gösterge faizleri daha yüksek olduğu dönemlerde %1 civarı oranları uygulayan aynı bankalar, mevcut piyasa oranlarına rağmen konut kredisi faizlerinde %1,49 civarında kümeleniyor. Mevduat oranlarında en yüksek özel oranların %13-14 seviyesine düştüğünü hatırlıyor musunuz? Bu maliyetli bir kaynağın satıldığı oranlara baktığımızda piyasada taşların oturmadığını anlıyoruz...


Mevcut piyasa rakamlarını 2005 sonu 2006 başı ruh haline sahip piyasada yaşasaydık şu anda konut kredisi oranları %1 in dahi altında olabilirdi. Fakat hepimiz biliyoruz ki krizde dibi görmüş dahi olsak etkilerinde dipten oldukça uzağız. Zincir etkisi devam ediyor... Kapanan ya da eleman azaltan şirketler artıyor. İşsizler arttı... Bir çoğu da maaşlarını düzenli alamıyor...


Aralık ayında işini kaybetmiş birisini düşünelim... Konut kredisi var ve milimi milimine yaşıyor.... Ocak ayı taksitini ödeyemiyor.... Şubat ta da ödeyemiyor.... Mart geliyor ve kredi sorunlu durumda ..... Mart ya da Nisan ayı içinde takip başlıyor... Hacizler, icradan satışlar....


Aralık ayında işini kaybetmiş örneğimizin biraz yedek akçesi olduğunu düşünelim... Ocak Şubat taksitini ödedi, Martta sorun yaşamaya başladı, kaçınılmaz son Mayıs ya da Hazirana ötelendi... Kaçınılmaz son ötelendi fakat engellenemedi.


Dip eğer Aralık ayı ise etkilerinde dibi ne zaman görürüz? Mart, Nisan, Haziran?


İyi senaryo ne olurdu? Aralık ayında işini kaybetti, Şubatta yeni bir işe girdi? Yaratılan istihdamın kaybedilen istihdamı yakalamasıngerekiyor değil mi?


Böyle bir ortamda bankaların ihtiyatlı olması kaçınılmaz. Faiz oranlarını indirmekte acele etmemeleri de gayet doğal. Görünen o ki seçimlerin geçmesi, IMF ile anlaşmanın olup olmayacağı gibi detayların sonuca ulaşması gerekiyor. Sonrasında belki de en kötümserlerimiz bile iyimserliğe dönmeye başlayabiliriz... Fakat öncesinde dünyada işlerin daha kötüye gitmemesi ve gelişmiş ülkelerdeki tüketimin eski düzeylerine hareketlenmesi gerekiyor.


Unutmayın.... Güncel satılır, gelecek satın alınır? Eğer tünelin ucunda biraz ışık belirirse, kaosun içinde olamamız hiç farketmez... Hacizler, sorunlu krediler, işsizlik rekor seviyelerde olsun.... Hiç farketmez.... Geleceği satın almanın zamanı gelmiştir....


Sevgiyle kalın,


Nejat ÖZONAY