Kriz varsa Ali Ağaoğlu da var!
Yeni Şafak Gazetesi'nden İbrahim Kahveci, Ali Ağaoğlu'nu yazdı...
Onu özel yaşantısı nedeniyle eleştiren veya tasvip etmeyenler olabilir. Onu kendi iş ve prestij çıkarları nedeniyle de istemeyenler olabilir. Ama onun bu krizde Türkiye ekonomisine yaptığı katkıyı kim inkâr edebilir?
Bahsettiğimiz kişi Ağaoğlu İnşaat, yani "yaşam mimarı" şirketinin tüm mimarı. Dün yeni bir projeye daha start verdi. Bu yıl üçünce kez projeler için toplantıya katıldık Ağaoğlu şirketinde. Zaten krizde kendisinin "her şeyi devletten beklemek yerine işadamlarının da sorumlulukları vardır, önemli olan bu sorumlulukları herkesin yerine getirmesidir" sözünü duymuştuk.
Dün start verilen proje ile toplam dört bin konutluk yeni bir konut yapımı da başlatılmış oldu. Ali Ağaoğlu iki noktaya dikkat çekiyor: Birinci önceliğimiz depremdir ama yanında ikinci öncelikte asayiştir. Asayiş noktasına yaklaşımı ise çok daha ilginç "işsizliğin rekorlarda gezindiği bir ortamda etrafa duvar örmek veya duvarların yüksekliğini kaldırmak hiçbir şey ifade etmez."
Krize karşı çareyi tüketimden daha çok istihdamı artırmakta buluyor Ağaoğlu. Ama krizde vergi indirimleri uygulanan ve uzatılan sektörlerin tüketim sektörleri olmasına pek anlam veremiyor. Örneğin bugün Türkiye'nin işsizlik kadar büyük sorunu olan vasıfsızlığı aynı anda ortadan kaldırabilen tek sektörü inşaat olarak görüyor Ağaoğlu İnşaat.
Sokağa çıkıp tüketmek gerekiyor ama işsizliğin önlenmesi için inşaatlara çıkıp çalışmak ta gerekiyor bu ülkede. Özellikle vasıfsız işgücünün asayişi bozmasına izin vermeyecek, sosyal sorunlara yol açmayacak bir potansiyel oluşturmaması için istihdam edilmesi gerekiyor.
İnşaat sektörünün neden bu kadar dışarıda tutulduğunu sorduğumuzda ise kendiside anlayamadığını belirtiyor. Ali Ağaoğlu "Ankara'ya kulaklık vermek gerekiyor. Sorunların çözümünü Bayındırlık Bakanı bilir ama iş ekonomi bakanlarında bitiyor. İnşaat malzemelerine yüzde 18 KDV ödeyip yüzde 1'den satmanın ardından devletin bu paraları üç yıl sonra ödemesinin büyük sorun" diyor.
İnşaat sektöründe vergilerin düşük gibi gösterilmesine karşılık vergi yükünün toplamda yüzde 40'larda olduğunu ifade ederken "inşaat sektörüne sadece kâr olarak bakmamak gerekiyor, ekonominin ana lokomotifi olarak görülmeli" görüşünü ileri sürüyor.
İnşaat sektöründe kredi kullanım miktarını dahi kendilerinin Bahçelievler kampanyasında başlattıkları atılımla kıpırdadığını belirtiyor Ağaoğlu İnşaat. Ortalıkta satış bekleyen binlerce inşaat olmasına rağmen kendilerinin proje başlamadan dahi yüzde 30'luk satışa ulaştıklarını ifade ediyorlar.
Ali Ağaoğlu krizde üçüncü projesini de başlatarak Türkiye'de nasıl bir hizmet ve sorumluluk üstlendiklerini gösteriyor. Satış fiyatlarına bakınca ise "buradaki satış gelirinin yüzde 47'sini TOKİ alarak diğer yerlerde 100 lira taksitle ev satıyor" diyor. Yani gelir dağılımı veya Robin Hood'luk bu şekilde yapılıyor. Dolayısı ile bu işlerden yüksek kâr yerine yüksek sorumluluk sağlanıyor.
Ama bizim gerçekten bilmediğimiz bir olay var. Kriz ortamında dahi bırakın proje başlamayı projelerini askıya alanlar bile var. Hatta müşterilerine gösterdikleri projeler ile ortaya çıkan projeleri çok farklı batık şirketler de var. Bu kadar karmaşık bir ortamda Ağaoğlu nasıl bu işi sürüklüyor?
Bu krizde yakın zamanda kapılarda birikmiş projezede (eskiden kooperatifzede) insanlara rastlayabiliriz. İnsanlara daireleri satarken maket olarak gösterdikleri evler ile bitmiş evlerin çok farklı olduğu durumlar çıkabilir. Bu kadar hassas bir sektörde vergi teşviki dahi olmadan işe başlamak ayrı bir maharet olsa gerek. Ama gerçek maharet bu ülke insanına iş-aş ile yapıcı katkıda bulunmaktır. Elbette bu ülkede başarıyı sevmeyenler de çıkacaktır.
Hele de eğitilmişlerse!
Yeni Şafak/İbrahim Kahveci