25 / 11 / 2024

Kültür A.şž.'den, İstanbul'un 100 Bahçesi kitabı!

Kültür A.şž.'den, İstanbul'un 100 Bahçesi kitabı!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.şž Yayınları 'nın ‘İstanbul 'un Yüzleri ' serisinden çıkan ‘İstanbul 'un 100 Bahçesi ' isimli kitap, 1950 'li yıllardan sonra başlayan yoğun göç ve istimlak hareketlerine kadar yeşillik alanlarla kaplı olan kentin




 GiDELiM SERV-i REVANIM YÜRÜ SA 'D-ABADA


MISRALARLA iSTANBULBir sen ü bir ben ü bir mutrib-i Pakize-eda
İznin olursa eğer bir de Nedim-i şeyda
Gayrı yaranı bugünlük edip ey şuh feda
Gidelim serv-i revanım yürü sa 'd-abada

Tüm ülkede bahçe tanziminin yapıldığı ‘Lale Devri ' görkemini ve güzelliğini, İstanbul şžairi Nedim 'in mısraları sayesinde günümüze kadar aktarabilmiştir.

KULELi BAHçESi

Günümüzde Kuleli Askeri Lisesi 'nin bulunduğu yerdeydi. Kanuni Sultan Süleyman 'ın (1520-1566) burada kule gibi bir saray yaptırdığı Kuleli Bahçesi, II. Mahmud (1808-1839) dönemine kadar bostanlık bir alan olarak kaldı. Evliya çelebi 'nin aktardığı bir rivayete göre, Yavuz Sultan Selim (1512-1520) bir sebepten oğlu şžehzade Süleyman 'a kızar ve bu bahçede öldürülmesini emreder. Ancak bostancıbaşı emri dinlemeyip başka bir çocuğu öldürür ve şehzadeyi üç sene bu bahçede saklar. Yavuz Sultan Selim Mısır dönüşü “Büyük hata ettik. çocuksuz ölürsek Osmanlı devleti kime kalır ” deyince şehzade padişahın huzuruna geri getirilir.

GÜLHANE
Osmanlı döneminde sarayın dış bahçesi olan, Topkapı Sarayı, Alay Köşkü ve Sarayburnu arasında kalan park, ‘Gülhane Meydanı ' olarak anılıyordu. Cemil Topuzlu 'nun belediye başkanlığı döneminde parka dönüştürülen dış bahçe, 100 bin metrekarelik bir alan üzerine kuruludur. Bizans döneminde spor sahası olarak kullanılan alan Osmanlı döneminde de spor müsabakalarına ev sahipliği yaptı ve ‘Cirit Meydanı ' olarak da tanındı. Parkın tanık olduğu en büyük olay Tanzimat dönemini başlatan Gülhane Hatt-ı Hümayunu 'nun 3 Kasım 1839 'da bu meydanda okunmasıdır.

YILDIZ PARKI

Beşiktaş ile Ortaköy arasındaki yamaçlara yayılmış olan 46.6 hektarlık alanıyla İstanbul 'un kent içindeki en büyük parkıdır. Von Hammer 'in tahminine göre ilk Bizans kaynaklarında adı geçen ve erken Bizans şiirinde ‘Dafne ' olarak anlatılan defne ormanlarıyla Pan 'ın flütünü çaldığı alan       burasıdır. III. Selim (1789-1807) hayran kaldığı bu bahçeye annesi için bir kasır yaptırır ve ‘Yıldız ' adını verir. Sultan Abdülaziz (1861-1876) ise sahilde yaptırdığı çırağan Sarayı 'nı bir köprüyle ana cadde üzerinden bu koruluğu saraya bağlar. 1890 'da bahçenin içinde kurulan çini fabrikada günümüzde de ‘Yıldız Porselen ' adıyla kase, tabak ve vazo imal edilmektedir.

MAçKA DEMOKRASi PARKI

Harbiye Mahallesi sınırlarında kalan park, Maçka, Dolmabahçe sırtları, Teşvikiye ve Beşiktaş arasındaki alanı kaplar. 1940 'lı yıllara kadar bostan olarak kullanılan arazinin park olarak düzenlenmesi 1966 yılında gerçekleşir. Dolmabahçe 'den Harbiye 'ye doğru yükselen Kadırgalar Vadisi 'nin üst kısmında kısmen ağaçlık olan 4-5 hektar alanda kurulur. Park içinde kapalı kahveler, çocuk parkları, koşu parkurları, Doğu ve Batı yamaçları birbirine bağlayan bir teleferik hattı vardır.

PERA BAĞLARI

Tünel ve Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi 'nin bulunduğu alan 16 'ncı yüzyılda Pera Bağları olarak anılırdı. Daha çok Batılı kaynakların bahsettiği bu bölge, zaman içinde elçilik merkezi haline geldi. İsveç, Rusya, İtalya Konsoloslukları ve Fransa Sarayı eski Pera bağları üzerinde kurulmuştur. Günümüze sadece konsoloslukların bahçeleri ve ‘şžahkulu Bostan Sokağı ' adı kalmıştır.

ÜSKÜDAR BAHçESi

Bizans döneminde de önemli bir sayfiye yeri olan, Salacak 'la Harem arasında bulunan bu alan, İstan-bul 'un en eski, büyük ve önemli hasbahçelerinden biriydi. Topkapı 'dan sonra en büyük saraylardan biri ve Kanuni tarafından yaptırılan Kavak Sarayı, bu bahçe içindeydi. 17 'nci yüzyıldan sonra önemini kaybeden bahçedeki yapılar II. Selim (1566-1574) tarafından yıkılır ve binanın mermerlerinin bir kısmı Topkapı Sarayı 'na taşınırken, bir kısmı da Selimiye Kışlası 'nın inşaatında kullanılır. Üsküdar Sarayı ve bahçesinden günümüze hiçbir şey kalmamıştır.

TAKSiM BAHçESi

Taksim Belediye Bahçesi olarak da bilinen bu bahçe, Taksim Gezi Parkı 'nın arkasında Ceylan InterContinental 'in bulunduğu alandaydı. Önceleri Ermeni ve Müslüman mezarlığı olan bu çayırlık alan, daha sonra bir grup bostancının kahve ve nargile verdiği bir yer halini alır. Taksim Bahçesi bir dönem içindeki Belvü Gazinosu 'yla anılmaya başlanır. Danslı baloların yapıldığı mekan 20 'nci yüzyıla kadar varlığını sürdürür. 1939 'daki nazım planıyla yeniden düzenlenen bölge, 1975 'de Sheraton Oteli yapılıncaya kadar İstanbul 'un gözde mekanlarından biri olmayı sürdürür.

KANLICA BAHçELERi

çoğunlukla Türkler 'in oturduğu Kanlıca, Bizans döneminde halkın ‘Granos ' adıyla andığı bir mesire yeriydi. Bu yöre ulaşımın kağnılarla yapılmasından dolayı başlarda ‘Kağnılıca ' olarak anılır, sonraları bu isim ‘Kanlıca 'ya dönüşür. Bölgenin gözde sayfiye yerlerinden biri olması Kanuni dönemine rastlar. Günümüze sadece divanhanesi ulaşan, 1699 yılında Hüseyin Paşa 'nın yaptırdığı Boğaz 'ın en eski yapısı ‘Amcazade Yalısı ' Kanlıca sınırları içerisindedir. Kanlıca körfezi ses yalıtımı çok iyi olduğu için özellikle Lale Devri 'nde (1718-1730) pek çok eğlenceye ev sahipliği yapmıştır.

TEPEBAşžI BAHçELERi

Günümüzde TRT binası ve katlı otoparkın bulunduğu alandaydı. Bu alan eskiden Fransızlar 'ın ‘Petit-Champs des Morts ' (Küçük Ölüler Alanı) dediği Müslüman mezarlığının çayırlığıydı. Pera halkı oldukça bakımsız olan, mezarlıktan çok servili bir kırlığı andıran bu geniş alanda, mezar taşları arasında gezintiye çıkar, buradaki açıkhava kahvehanele-rinde oturup servi ağaçları arasında Haliç ve Fatih manzarasını seyre- derdi. Bahçede genelde Fransızca konuşulur, Türkçe konuşana çok nadir rastlanırdı. Cumhuriyet yıllarında burada biri dram diğeri komedi olmak üzere şžehir Tiyatroları 'na bağlı iki tiyatro kuruldu. 1950 'li yıllardaki imar hareketlerinin ardından inşa edilen binalarla büyük bir değişim geçirdi.

EYÜP   BAHçESi

Fetihle birlikte sur dışında kurulan ilk Türk yerleşim alanı olan Eyüp, yakın zamana kadar mesirelerle doluydu. Eyüp ve Haliç kıyılarının gelişme göstermesi Kanuni dönemine rastlar. Bu dönemde tekke, camii, hamam ve sebil inşa edilir. Buradaki tarlalarda yetiştirilen çiçekler cuma günleri Oyuncakçılar çarşı 'sında satılırdı. Eyüp merkezli bu çiçek merakı yaygınlaşıp bir iş koluna dönüşünce IV. Mehmet döneminde (1648-1687) ‘çiçek Encümen-i Danişi ' adı verilen bir tür çiçek enstitüsü kuruldu.
Milliyet/NEşžE MESUTOĞLU


Geri Dön