Kent Haberleri

Kuzguncuk halkı bostanı için mücadele ediyor!

Dünya gazetesi yazarı Dr. Uğur Tandoğan, Kuzguncuk halkının bostan mücadelesini kaleme aldı

İşte o yazı; 


Kuzguncuk halkı bostanına sahip çıkıyor


Bir fıkra


Tanrı, dünyadaki yerleri uluslar arasında pay ediyormuş. Paylarına çöller, çorak yerler  düşen uluslar isyan etmiş. Bu ne biçim adalet ? Bize çöl düştü. Başkalarına ne güzel yerler .... Örneğin İstanbul. Tanrı "Susun, adaletimden şüphe etmeyin. Sonunda her şey eşit olacak. Orayı Türkler alacak ve İstanbul da çöle dönecek" demiş


Dönüşen, kötüye dönüşen şehir


Bu fıkra, acı bir gerçeği ortaya koyuyor. İstanbul kötü dönüşüyor, kötüye  dönüşüyor. İstanbul çöl olma yolunda. Yeşili şehirden kovalıyor ve şehri bir beton çölüne döndürüyoruz. Bu kötü dönüşümden Kuzguncuk da nasibini alacak. Çünkü yetkili ve etkililerimizin gözünü beton bürümüş, rant bürümüş;  betona susamışlar. İlla her gördükleri boş alana beton sıkacaklar. Sonunda beton, bir kanser hücresi gibi tüm şehri alacak.  Bu gidişle yeşili,  büyük ekranlardan sanal görüntüler olarak göreceğiz.


Kuzguncuk


Bilmeyenleriniz için kısa bir açıklama vereyim. Kuzguncuk, İstanbul'da Üsküdar ilçesine bağlı, Boğaziçi'ndeki  bir mahalle.  İstanbul'un kargaşası içinde bir vaha gibi kalmış, sakin bir semt. Eğer bu mevsimde gelirseniz sizi ıhlamur kokuları karşılar. Dizicilerin çok itibar ettikleri bir yerdir. Adeta kurtarılmış bir bölgedir. Eskiden Boğaz'ın  her yakasında mevcut  olan, sonra birer birer yapılaşmaya kurban edilmiş bostan, burada korunmuş. Ama ne çare ki, yeşili kemiren beton buraya da gözünü dikmiş. Vakıflar İdaresinin mülkiyetindeki bu araziye özel okul yapılacakmış derler. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, vardır böyle girişimler.


Kuzguncuk Bostanı


Kamuoyunda Kuzguncuk Bostanı olarak bilinen yer, 17 dönüme yakın bir alan. Boğaz ön görünümünde ve sit alanı içinde. Bu arsa Abdullah Ağa Vakfı'na aitmiş. Sultan Reşat Döneminde Şoro ve Dode ailelerine verilmiş veya satılmış. Hissedarlardan İspiro Şoro 60/360 hisseye sahipmiş ve diğer hisseler de başka gayri Müslim vatandaşlara aitmiş. Arsa daha sonra 1977 yılında Vakıflar İdaresi mülkiyetine geçmiş.

Geçtiğimiz yıllar içinde bu yeşil alan bir çok kişinin iştahını kabartmış. Üç kez yapılaşma tehlikesi atlatmış Ama Kuzguncuk halkının azimli mücadelesi ile bu önlenmiş. Şimdi tekrar rant,  güzelliğe ve tarihsel dokuya karşı sahneye çıkmış durumda.


Şehirlerin dokuları


Ben şehircilik uzmanı değilim. Ama dünyanın değişik yörelerinde tanık olduğum bir gerçeği biliyorum. Eloğlu şehirlerin eski dokularını koruyor. Bizim gözümüzü ise rant bürümüş. Her şeyi para deliğinden gören bir görgüsüzlük bu. Rant uğruna şehirlerin dokularını, tarihi değerlerini harcıyoruz. Aslında şehir bize atalarımızdan emanet; onu gelecek nesillere geçirme yükümlülüğümüz var.. Ama biz emanete hıyanetlik ediyoruz. Ailenin mirasını satıp satıp yiyen mirasyediler gibiyiz.


Kuru kuru kurban olayım


Rahmetli annemin çok kullandığı bir deyiş vardı. Birisi sadece konuşur, eylemi ile sözü birbirini tutmazsa, "Kuru kuru kurban olayım; takır takır önünde öleyim." misali derdi.  Miting meydanlarında ecdadımızın mirasını korumaktan, ona  saygıdan çok söz eder politikacılarımız.  Ama bütün bunlar birer kuru laftır.  Olay rant olunca, ecdadımızın mirası falan gönüllerde bir fantezi  olarak kalır.


Okul olmasın da ne olsun?


"İstanbul'un orta yerinde ne bostanı? Nerde bu yoğurdun bolluğu?" diyenleri duyar gibiyim. "Sen okula karşı mısın?" diyecekler de olacaktır. Ama Kuzguncuk, bu bostanı ile Kuzguncuk. Bostanın yeşilliği ile Kuzguncuk. Yaz günlerinde bostanın verdiği serinlik ile Kuzguncuk. Burası bir yeşil alan, bir park olarak halka açılabilir. Küçük parçacıklara ayrılabilir. İnsanlar buraları kiralar ve sebzelerini yetiştirirler. Yaşamında bir maydanoz, marul yetiştirmeyecek kişilere biraz olsun doğaya yakın olma fırsatı verilebilir. Ama güzellik neymiş, miras neymiş? Bu değerlere sahip olmayan insanlar için tek şey var. Varsa  yoksa, para da para.


Sonuç


Kuzguncuk halkı bostanını korumak için yıllardır mücadele veriyor. Bakalım bu kez kim kazanacak? Beton mu? Yoksa yeşil mi?


Dr. Uğur Tandoğan / DÜNYA