Genel

Macar Feyzullah Paşa Köşkü'nün restorasyonu aslına uygun!

Şelale Kadak, Sabah Gazetesi'ndeki bugünkü köşesinde "Bir köşk hikayesi" başlıklı yazıyı kaleme aldı. Önceki akşam Osmanlı Sanatı uzmanı Serdar Gülgün'ün evindeki iftar davetine katıldım...

Önceki akşam Osmanlı Sanatı uzmanı Serdar Gülgün'ün evindeki iftar davetine katıldım. Restorasyondan geçen Macar Feyzullah Paşa Köşkü uzun bir süredir İstanbul'da kulaktan kulağa çokça konuşulur olmuştu. Ve ben de bu nedenle çok merak ediyordum.
Serdar Gülgün, boya sektörünün önde gelen markası Marshall boyaya üç yıldır koleksiyon hazırlıyor. İlhamını Osmanlı'dan alan Gülgün iç cephe ve dış cephe boyalarında müthiş çarpıcı renkler kullanmış ve bu renkleri Mısır Çarşısı'nın kınasından, adaçayından, karabiberinden, reyhanından, zerdeçalından, salepinden ve kahve tanesinden almış. Yetmemiş Kapalıçarşı'ya uzanmış ve kandil alevini, beşibiryerdeyi, gelin telini, nazar boncuğunu, çeşm-i bülbül'ü, çuha fesini, kalay bakırını ve güllü yazmayı Marshall'ın yeni koleksiyonuyla buluşturmuş.

İftar davetinde iki yıldır Akzo Nobel Marshall'ın genel müdürlüğünü yürüten Dick Velings ile de tanıştım ve boya sektörünün geçen yıl olduğu gibi bu yıl da iyi bir yıl geçirdiğini, büyüme oranlarının yüzde 35'lerde olduğunu öğrendim.

Gülgün'ün 1. dereceden tarihi eser olan ve satın almak için 5 yıl neredeyse her gün yakından izlediği ve satın aldıktan sonra da yaklaşık 10 yıl restorasyonu ve dekorasyonuyla uğraştığı müthiş evinden söz etmek istiyorum biraz.

1800'lü yıllarda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na karşı ayaklanan ve başarısız olunca Osmanlı'ya sığınan Macar milliyetçisi Josef Kohlmann, Abdülmecid' in izniyle din değiştirip Feyzullah adını almış. Osmanlı Ordusu yanında Kırım Savaşı'na katılmış ve başarılı olunca da paşa ünvanını almış. Sonra da Çengelköy' de kendisine ahşap bir av köşkü yaptırmış.

Gülgün, köşkün 7 kuşak kadar ailede kaldığını daha sonra satıldığını ve son sahibinin burayı tarih eser sınıfından çıkartmak için çok uğraştığını anlattı bize. Tabii başarılı olamamış ama ne yazık ki bu arada zaten bakımsızlıktan her yeri dökülen ahşap binaya çok zarar vermiş. Ama neyse ki köşkün girişindeki taşlığı, haç planlı oval kubbeli sofası ve kalemişli tavanları bugüne kadar gelebilmiş. Ne ilginç ki bir önceki sahibi burayı Gülgün'e satarken, 'Bu köşk seni mahvedecek. Aldığın fiyat kadar bir de restorasyona harcayacaksın' demiş. Oysa Gülgün zahmetli restorasyon için evin fiyatının iki katını harcamış.

Gülgün uzmanlık alanın verdiği büyük bir ustalıkla bu muhteşem Osmanlı Köşkü'nü aslına uygun restore etmiş. Duvarlarını yukarıda size anlattığım ilginç renklerden bir çoğunu kullanarak boyatmış ve sahip olduğu Osmanlı sanat eserleri koleksiyonunu da köşkün dört bir yanında kullanarak müthiş bir iş çıkarmış.

Sık sık yabancı konukların ziyaret ettiği köşkün ihtişamı beni bu yüzyıldan birkaç saatliğine de olsa koparttı. Öyle ki tarihi dut ve ceviz ağaçlarının gölgesindeki köşkün, eski Osmanlı hat eserleri ve nakışlarıyla bezenmiş duvarları içinde, antika Uşak halılarının üzerinden yürüyerek ulaştığım yemek odasında, suzani nakışlı örtülerin üstünde yemek yerken, bakır sahanlarda sunulan sütlaçlardan tadarken bambaşka bir atmosferdeydim.

İyi ki diyorum ki Serdar Gülgün gibi varını yoğunu müthiş tarihi yaşatmaya adayanlar var bu ülkede. Yaşamı sekteye uğrayan köşke can suyu veren Gülgün, unuttuğumuz Osmanlı tarihimizi ve geleneklerimizi de bize hatırlatıyor.
Sabah/Şelale KADAK