Maçka ve Zorlu Center'da iki yeni restoran açılıyor!
iki yeni restoranda: Maçka'da La Petite Maison ve Zorlu Center' da Ristorante Italia di Massimo Bottura Izgara jumbo karides'da yemekler paylaşmak için, ortaya geliyor.
İstanbul yeme-içme hayatında vasat yemeklere fahiş fiyatlar ödemeye alıştık. Şimdi ise iki yeni restoran bunu değiştirmeye aday: Maçka'da La Petite Maison ve Zorlu Center'da Ristorante Italia di Massimo Bottura Izgara jumbo karides'da yemekler paylaşımlık, ortaya geliyor.
Masaların üstündeki domates ve Dstanbul yeme-içme hayatında yemek her zaman ikinci planda kalır. Merkezi lokasyon, görme-görünmeye uygun ortam daha önemlidir. Vasat bir yemeğe fahiş fiyatlar vermek artık şaşırtmaz.
Genelinden memnun kalındıysa, yemek çok iyi olmasa da olur. Şimdi ise şehirde bunun aksini savunan iki restoran açıldı. Biri Maçka'da La Petite Maison, diğeri Zorlu Center'da Ristorante Italia di Massimo Bottura.
Yemekle öne çıkıyor La Petite Maison, Maçka Palas Park Hyatt otelinin girişinde. Eski Emporio Armani Caffe'nin yerindeki Prime adlı steakhouse kapandı, mekan baştan aşağı yenilendi. La Petite Maison'u Londra'dan ya da Dubai'den tanıyor olabilirsiniz, oysa restoranın orijinali Nice'te.
Kurucusu Nicole Rubi'ye Nice'teki restoranda sık sık rastlamak mümkün. Nice'teki küçük restoranın ünü kulaktan kulağa yayılınca Zuma ve Roka adlı Japon restoran zincirlerinin sahibi yatırımcı Arjun Waney Fransa dışındaki franehise haklarını satın alıyor ve Londra, Dubai ve Beyrut şubeleri açılıyor sırayla. Şimdi bir de bunlara İstanbul da eklendi.
La Petite Maison, Çin ve Japon restoranlarının Akdeniz mutfağı modeli. Yemekler paylaşımlık, ortaya geliyor.
Masaların üstünde domates ve limon var. Bizde henüz dekor zannediliyor, kimsenin eli domatese, limona gitmiyor. Ama asıl amaç, buradaki taze domatesleri dilimleyip, limon ve zeytinyağıyla ve tabii kendi yaptıkları bagetlerle, yemeğe altlık yapmak. Ekmek de yemekler de çok lezzetli.
Yemekler basit ama kullanılan malzemelerle ortaya çıkan sonuç çok başarılı.
Spesiyaliteleri olan nisuaz salatasından kinoa salatasına hafif seçenekler de var. Deniz limonlar dekor değil, yemek için.
La Petite Maison'da kalite-flyat dengesi var. Fiyatlar havalı kafe zincirlerinden çok da farklı değil tarağı carpaccio resim gibi, bozmaya kıyamıyorsunuz. Ana yemeklerde morina balığı, kalkan ve füme patlıcanlı kuzu pirzola öne çıkıyor. Tatlılarda ise dev krem brule ve baharatlı dondurma ile sunulan pahı perdu mutlaka tadılmalı. Pain perdu, bir nevi Fransız tostu, sırf kokusu bile baştan çıkarmaya yetiyor.
Profiterolde de iddialılar, İstanbul'da iyi profiterol bulamamışlar.
Mutfakta La Petite Maison'un Londra'daki şefi Liam Smith-Laing var. Genelde yabancı restoranların tanınmış şefleri bir süreliğine İstanbul'a gelip sonra ülkelerine döner ve mutfağı yardımcılarına devrederler. Burada öyle olmayacak. Şef Laing sürekli İstanbul'daki şubede olacak.
Türk kadınlarının şıklığına şaşırıyorlar Restoranda yüksek tavan ve duvarları süsleyen sanat eserleri dikkat çekiyor. Baş köşede bir Bedri Baykam eseri var. Havalar böyleyken bahçe tercih ediliyor. Özellikle öğle yemeklerinde tıklım tıklım.
Fransız yöneticiler en çok Türk kadınlarının şıklığına şaşırmış. Yemek için bu kadar siislenilmesi ilginç gelmiş onlara.
La Petite Maison rahat bir yer, isteyen süslenebilir isteyen en rahat haliyle gelebilir diyorlar.
Gelelim en can alıcı konuya, fiyatlara; havalı kafe zincirlerinden çok farklı değil. 30 liraya bir salata da yiyebilirsiniz, 75 liraya balık da.
Kalite-fiyat dengesi var.
Rahatlıkla, son zamanlarda İstanbul'da yediğim en iyi yemek diyebilirim. Sevindirici bir gelişme, La Petite Maison, yemek konusunda çıtayı yükseltmemize neden olabilir. Fransız tostu, baharatlı dondurma ile...
Milliyet Pazar