Genel

Mecliste TMMOB ve bileşenlerinin deprem önlemlerine dair öneri ve talepleri dinlendi!

Meclis Depreme Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu, AK Parti Sakarya Milletvekili Recep Uncuoğlu'nun başkanlığında toplandı.

Meclis Depreme Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu, AK Parti Sakarya Milletvekili Recep Uncuoğlu'nun başkanlığında toplandı.

Anadolu Ajansı'nda yer alan habere göre, Komisyon, TMMOB ile bağlı meslek odalarının temsilcilerinin görüş ve taleplerini dinledi.

TMMOB İkinci Başkanı Selçuk Uluata, yaptığı sunumda, depremlerin etkilerinin şehir merkezleriyle sınırlı kalmadığını, bölgedeki sanayi kesimlerinin aynı risklere maruz kaldığını dile getirdi.

Deprem gibi çok boyutlu etkileri olan bir konuda öncelikle yapı tasarımı, üretimi ve denetimi süreçlerinde TMMOB'a bağlı tüm meslek odalarının görüş ve değerlendirmelerinin alınmasının önemine değinen Uluata, şunları söyledi:

"Ne yazık ki bugüne kadar önerilerimiz yeterince dikkate alınmamıştır. Bilime ve tekniğe aykırı olarak atılan her adım, ülkemize birer toplumsal felaket olarak geri dönmüştür. Ülkemiz topraklarının yüzde 92'si deprem tehlikesi altındadır. Yaşanan depremlerde yıkılan binalar ve kaybettiğimiz canların, planlı kentleşme, yapı güvenliği, imar affı, risk planlaması gibi konulardaki çalışmalarımızın yıllardır gözardı edilmesinin bir sonucu olduğunu düşünmekteyiz."

Uluata, coğrafi risklerin gözardı edilerek kurulan şehirlerin, plansız ve çarpık şehirleşmenin, mühendislik hizmeti almayan yapıların insanlar için büyük tehdit oluşturduğunu belirtti.

Bu gerçekliğe karşın yakın zamanda mühendislik hizmeti almamış 10 milyonun üzerinde yapının af kapsamına alındığını, bu durumun da yeni afetlere davetiye çıkardığını iddia eden Uluata, "Depreme hazırlıklı olmak; yer seçiminden başlayarak imar planlarının afet riskine göre hazırlanmasına, halkın deprem konusunda eğitilmesinden deprem öncesi, deprem esnası ve sonrasında yapılacak çalışmalara kadar geniş bir halkayı kapsamaktadır. Halkaların herhangi birindeki zayıflık, diğer önlemleri de işe yaramaz hale getirmektedir." dedi.

Uluata, deprem hasarı ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolunun, mühendis, mimar ve şehir plancılığı hizmetlerinin eksiksiz biçimde uygulanmasından geçtiğini söyledi.

Denetimsiz ve kaçak yapılaşmaya göz yumulmaması ve imar affı uygulamalarına son verilmesi gerektiğini dile getiren Uluata, çözüm yollarına ilişkin şu önerileri yaptı:

"Deprem öncesi, deprem sırası ve sonrasında yapılacak çalışmalara ilişkin kamu yararı ve ülke çıkarlarını gözeten ulusal bir deprem politikası belirlenmelidir. Büyük beklentilerle hazırlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planının gerekleri yerine getirilmelidir. Kent planlaması, yapı üretimi ve denetimi konusu bütünlüklü bir şekilde ele alınmalıdır. Okul ve hastaneler başta olmak üzere yapı stoğundaki gerekli mühendislik incelemeleri yapılarak bina envanterleri çıkarılmalıdır. Mevcut yapılar, hasar görebilirlikleri ve riskleri esas alınarak gruplandırılmalıdır. Riskli yapıların risklerinin giderilmesi çalışmalarına da ivedilikle başlanmalıdır. Bizler, mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye, halkın çıkarları için hiçbir karşılık beklemeden çalışmaya gönüllüyüz." 

- "Yüksek riskli binalar için yıkım süreçleri derhal başlatılmalıdır"

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Başkanı Ali İpek de kişisel ve ülke güvenliği içermeyen verilerin tamamen açık duruma gelmesi gerektiğini belirtti.

Verilerin ham haliyle paylaşılmasının depremselliğe yönelik yaratıcı özgün çalışmaların geliştirilmesi açısından son derece önemli olduğunu belirten İpek, şunları söyledi:

"Yapılar için afet kimlik belgesi oluşturulmalı, her binanın deprem riski katsayısı belirlenmelidir.  Yapılan bazı çalışmalar vardır ama yeterli değildir. Yüksek riskli binalar için tapuya şerh düşülerek alım ve satıma kapatılmalı, yıkım süreçleri derhal başlatılmalıdır. Açık veri kavramı desteklenmelidir. Kentsel dönüşüm için de bütçeden yeteri miktarda pay ayrılmalıdır. Kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verilmelidir. Kurum ve kuruluşların birbirinden bağımsız, kopuk çalışmalarının olduğunu biliyoruz. Bunlar yeterli veri değil. Bu çalışmaların tekleştirilmesi ve vatandaşın oraya veri girebilecek şekilde bu sistemlerin açılması gerekiyor."

- "Ne söylenmedik söz, ne de hazırlanmadık rapor kaldı"

İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Taner Yüzgeç de deprem konusunda ne söylenmedik sözün ne de hazırlanmadık raporun kaldığını belirtti.

Depremin, Anadolu topraklarının kaderi olduğunu, bu gerçeklikle yaşanması gerektiğini dile getiren Yüzgeç, tarihsel verilerin, her depremin akabinde bir önlemin alınması gerçeğini ön plana çıkardığını belirtti.

Türkiye'nin fikri düzeyde çok önemli üretimlerde bulunduğunu belirten Yüzgeç, şunları söyledi:

"Birçok kurumun raporu dahilinde hazırlanan strateji planları ülkemizin portföyüne girmiştir. Son olarak Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı çıkarılmıştır. Bu eylem planında bilgilere ulaşamadığımız için hangi seviyeye geldiğini söyleyemiyorum. 2017 yılına kadar bitirilmesi hedeflenen bina envanterinin tamamlanmamış olması hatta resmi kurumlar hariç başlanmamış olması, mevcut yapı stokunun iyileştirilmesini de mümkün kılmamaktadır. Bu binaların tespiti ne yazık ki deprem tarafından son derece ağır bedeller karşılığı yapılmaktadır."

- "Tehlikeye göre kurumların sınıflandırılması gerekiyor"

Jeofizik Mühendisleri Odası İkinci Başkanı Mehmet Kemal Öztürk de basit eğitimlerle büyük acıların giderilebildiğini dile getirdi.

Eğitimler sayesinde insanların gerekli önlemleri çok rahat alabildiğini belirten Öztürk, "Bir sertifikasyon sistemi getirilmeli. Tehlikeye göre kurumların sınıflandırılması gerekiyor. Kişi depreme okul ya da iş yerinde yakalanmışsa sorumluluğu o kurumun üstlenmesi en doğrusudur. Burada en büyük önemi bina taramaları taşıyor." dedi.

Deprem sonrası ilk 72 saatin "Altın saatler" olarak değerlendirildiğini dile getiren Öztürk, bu saatlerin verimli kullanılabilmesi için yıkılmış binalar, bu binalara ulaşım yollarının açıklığı, yıkılan köprü, tünel, ve alt geçitlerin bilgisinin son derece önemli olduğunu belirtti.

Arama kurtarma çalışmalarına hangi binalardan başlanacağına ve o binaya nasıl ulaşılacağına karar verilmesinin önemiyle ilgili konuşan Öztürk, "Şehirlerin belli bölgelerinde yüksek binaların üzerine belli bir ivme değerinde otomatik aktive olan droneler yerleştirilebilir. Bu dronelerin sağladığı görüntülerle yıkılan binalar ve ulaşım yolları belirlenerek arama kurtarma ekiplerine büyük zaman kazandırılabilir." dedi.

- "Afet farkındalığına sahip bir topluma ihtiyacımız var"  

Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan da 2020 yılında yaşanan doğal afetleri Türkiye'ye afetler ülkesi unvanını kazandırdığını belirtti.

1939'daki Erzincan depreminden günümüze kadar 100 bine yakın insanın yaşamını yitirdiğini, bu sürecin sonunda kalıcı önlemlerin alınamadığını belirten Alan, "Afeti nasıl yönetebileceğimiz konusundaki raporlar, raflarda tozlanmaktadır. Bugüne kadar yapılan tartışmalar, sempozyumlar, TBMM Araştırma Komisyonları dahi deprem yönetim sisteminin kurulabilmesini sağlayamamıştır. Bir milada ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Afet farkındalığına sahip bir topluma ihtiyacımız var. Denizdeki faylar ve bilemediğimiz faylar dışında Türkiye'de 500'den fazla diri fay var." diye konuştu.

Alan, zemin araştırmalarının denetim dışında gerçekleştirildiğini iddia etti.

İnsanlardan peşin alınan hizmetin gereğinin yapılmadığını öne süren Alan,  "Ülkemizde üretilen zemin araştırmasının yerinde denetimi yok. Türkiye'de daha deprem sistemetiği bilinmiyor. Tehlike kaynaklarımızı doğru düzgün tanımlamamız lazım. Kağıt üzerindeki düzenlemeler gerçekte etkili olmuyor. "dedi.

- "Yapı denetim mevzuatı güncellenmeli"

Mimarlar Odası Başkan Yardımcısı Cüneyt Zeytinci de uygulanan imar planlarının bilimsellikten uzak olduğunu iddia etti.

Deprem sebebiyle hasarların yüzde 95'ini taşıyıcı elemanlarının kesit boyutlarının yanlışlığı, hatalı tasarım, uygun temel kullanılmanın yapılmaması olarak gösterilebileceğini dile getiren Zeytinci, "Deprem riski olan şehirlerde toplu iyileştirme yapılmadı. Riskli binaların dönüşümünün sağlanmasında bazı olanakların, teşviklerin sunulması gerekir diye düşünüyoruz. Sağlıklı yapı denetim sürecini ticari alan olmaktan çıkarmalıyız. Hatalı imalatların şu an hiçbir sorumlusu yok. Yapı denetim mevzuatı güncellenmeli." dedi.

- "Yaklaşımınızı, davet ettiğimiz hiçbir kurum ya da kuruluş temsilcisinden duymadık"

Komisyon Başkanı Recep Uncuoğlu, gün içinde yapılan değerlendirmelere göre noksan bir yaklaşımla mevzuatın işlemediğinin anlatıldığını belirtti.

Kendisinin de bir inşaat mühendisi olduğunu, gün boyunca meslektaşlarından çözüm önerileri getirmelerini beklediğini dile getiren, Uncuoğlu, şöyle konuştu:

"Meslektaşlarımdan nokta atışlarla eksiklikleri giderecek çözüm önerileri bekledim. Günlerdir toplantılar yapıyoruz ve kilitlendiğimiz nokta, daha geniş çözüm önerilerini nasıl öne çıkarabiliriz. Kanun yapmak, düzenleme yapmak öyle kolay bir şey değil. Yaparsınız, uygulaması kamuoyunda farklı olur. Başka sorunlara sebebiyet verebilir, başka dezavantajlı kesimler oluşturabilir. Başka kanunlarla çelişir, birtakım temel hak ve hürriyetlerle alakalı sıkıntılar oluşturabilir. Bu nedenle düzenlemeyi hayata geçirirken çok iyi düşünmemiz gerekir.

Bu süreçte sizler tüm mevzuatı öylesine yok sayıyorsunuz ve onun yerine net somut ve uygulamaya dönük Türkiye gerçeğini yansıtan bir yaklaşım sergilemiyorsunuz. Ben gerçekten üzüldüm. Sabrettim, İmar Kanunundan, yapı denetimine kadar  yapılmış ne varsa yerden yere vurdunuz. Sizin bu yaklaşımınızı davet ettiğimiz hiçbir kurum ya da kuruluş temsilcisinden duymadık. O zaman somut önerilerle bu kanunun eksikliklerini, mevzuatta yapılması gerekenleri bilgi ve birikiminizle somut olarak bize getirin."

 

İstanbul için deprem senaryosu: İki fay birden kırılırsa felaket olur!