Genel

Mehmet Akif Ersoy Kültür Sanat Merkezi ve Müzesi Bağcılar'da açıldı!

Bağcılar Belediyesince yaptırılan Mehmet Akif Ersoy Kültür Sanat Merkezi ve Müzesinin açılışı, İstiklal Marşı'nın söylenmesiyle başladı

 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 12 Mart'ın, 91 yıl önce, ilk millet meclisinde 4 kez ayakta okunmak suretiyle oy birliğiyle kabul edilen, tarihi en güzel yansıtan, o heyecanı, o coşkuyu herkese tekrar tekrar tattıran ve Anayasa'nın ilk 3 maddesi içerisinde, 'değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez' maddeler arasında bulunan İstiklal Marşı'nın kabulünün yıl dönümü olduğunu belirterek, ''Biz, İstiklal Marşımızı seviyoruz ve onu her zaman coşkuyla bağrımıza basıyor, dilimizde dillendiriyoruz'' dedi.    Açılışta konuşan Arınç, böyle bir toplantının tam gününde, 12 Mart'ta yapılmasının daha uygun olacağını, ancak Bakanlar Kurulu toplantısı olduğu için bugüne ertelendiğini kaydederek, ''Esasen her gün Mehmet Akif'i anmak için güzel günlerden birisidir. Bu toplantıyı benim de katılmamı arzu ettikleri için bugün yapıyoruz. Gösterilen ilgiden memnunum. Bu soğukta, akşam saatinde bu güzelliği görmek için bir araya gelmişler. Hepinizden Allah razı olsun'' dedi.  İstiklal Marşı'nın şairi, büyük iman ve dava insanı Ersoy'un, kıtalarını biraz önce İbni Sina Lisesinden Büşra Nur Güngör'ün okuduğu, insanları istiklal mücadelesine ve büyük tarihe götüren İstiklal Marşı'nın o güzel kıtalarını yazdığı tarihin üzerinden 90 yıldan fazla zaman geçtiğini belirten Arınç, bir yarışma sonucunda bu dizelerin kabul edildiğini ve bestelendiğini hatırlattı.  Arınç, Mehmet Akif Ersoy'un, 27 Aralık'ta rahmetli olduğunu belirterek, onu ölüm yıl dönümlerinde de hep beraber andıklarını söyledi.  Bülent Arınç, 12 Mart'ın, 91 yıl önce, ilk millet meclisinde 4 kez ayakta okunmak suretiyle oy birliğiyle kabul edilen, tarihi en güzel yansıtan, o heyecanı, o coşkuyu herkese tekrar tekrar tattıran ve Anayasa'nın ilk 3 maddesi içerisinde, ''değiştirilemez, değiştirilmesi teklif bile edilemez'' maddeler arasında bulunan İstiklal Marşı'nın kabulünün yıl dönümü olduğunu belirtti.    Başbakan Yardımcısı Arınç, şöyle devam etti:    Şunu hatırlatmak lazım. İstiklal mücadelemizi veriyoruz. Birinci Dünya Savaşı sonunda memleketimiz işgal altında. İngilizler İstanbul'da, Yunanlılar Ege, Marmara, Bursa'da, İtalyanlar Antalya'da, Fransızlar Gaziantep, Kilis ve Şanlıurfa'da, Ruslar daha yukarıda topraklarımızı işgal etmişler. Ya istiklal ya ölüm, bağımsızlık mücadelesine girmişiz. Anadolu geziliyor, kıyama davet ediliyor, bağımsızlık ateşi yakılmaya çalışılıyor. Mehmet Akif de o tarihlerde Anadolu'nun pek çok illerini dolaşarak, halkı istiklal mücadelesi etrafında birleştirmeye ve uyarmaya gayret ediyor. Bazen sokakta, bazen kahvelerde, bazen cami ve minberlerde bu görevini ifa ediyor.   Safahat'ın içine aldığı bütün şiirlerde bunu görmek ve bu hitabeti dinlemek mümkün. 23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM toplanıyor ve o meclis aynı zamanda hükümeti kuruyor, silahlı kuvvetleri, orduyu kuruyor ve bağımsızlık mücadelesini veriyor. 1920, 1921, 1922'lere giderken artık her yerden zafer sesleri gelmeye başlıyor. Polatlı civarında, Ankara'ya çok yakın bir yerde Yunan topları duyulurken Meclis'in Ankara'dan alınıp daha güvenli bir bölgeye, mesela Kayseri'ye veya Konya'ya gidip gidemeyeceği tartışılıyor ve milletvekilleri kürsüye geliyorlar ve 'Biz buraya ölmeye geldik, düşman nereye kadar gelirse gelsin zafer mutlaktır' diyorlar.''  O tarihlerde, ''Bir İstiklal Marşı olsa, milletimiz galeyana gelse, tarihimiz tekrar coşkuyla karşılansa, zafere daha çabuk ulaşabiliriz'' düşüncesinin hakim olduğunu anlatan Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:    ''Maarif Vekaleti, bugünün Milli Eğitim Bakanlığı bir yarışma açıyor. Eğer kabul edilen şiir güzel bulunursa 500 lira da mükafat verilecek. 500 lira, bugünün 500 lirası değil, o tarihlerde bir memur maaşı 7,5 ile 10 lira arasında. Çok yüksek bir rakam, teşvik olsun diye konulmuş. 724 kişi müracaat ediyor. Ülkenin aydınları, şairleri o coşkuyu yazmak için ellerine kalemi alıyorlar. Ama herkesin bildiği, tanıdığı, güvendiği, bağımsızlık mücadelesinin simge isimlerinden o tarihte Burdur Milletvekili Mehmet Akif Ersoy yarışmaya katılmamış. Ricacı oluyorlar, soruyorlar, niçin katılmadığını öğrenmek istiyorlar. Sonunda anlaşılıyor ki, 500 lira mükafat olduğu için Ersoy bu yarışmaya katılmak istemiyor. Sonunda ikna ediyorlar. O da örneğini gördüğümüz, Ankara'da Altındağ'da Tacettin Dergahı'nda üzerinde sadece ceketi ve zaman zaman arkadaşından aldığı muşamba bir paltoyla sabaha kadar bu şiirini yazmak için kapanıyor. 725. katılım Mehmet Akif'indir. Değerlendirme yapılıyor, birinci olarak kabul ediliyor ve verilen 500 lirayı da bir rivayete göre yetimler yuvasına, bir rivayete göre de savaş sonrasında işsiz kalan kadın ve çocuklara meslek öğretmek için kurulan bir müesseseye bağışlıyor. Kendisinin ihtiyacı olmasına rağmen bu alicenap davranış, o zaman da bu zaman da takdirle karşılanıyor. TBMM'de Hamdullah Suphi Tanrıöver'in coşkulu sesiyle, ayakta 4 defa alkışlar ve oy birliği ile kabul ediliyor. 1930'lu yıllara kadar başka besteyle, 1930'lu yıllardan sonra da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının Müdürü Zeki Üngör'ün bestesiyle bugünlere kadar geliyor. Biz, İstiklal Marşımızı seviyoruz ve onu her zaman coşkuyla bağrımıza basıyor, dilimizde dillendiriyoruz.''    A.A.