Eğitim

Meral Tamer, İstanbul'u vuran sel felaketini köşesine taşıdı!

Milliyet Gazetesi'nden Meral Tamer, İstanbul'u vuran sel felaketinin tek nedeninin rant yağması olduğunu savundu

İstanbul'u pazarlama politikasının iflası

Kimse lafı ağzında gevelemesin. İstanbul'u vuran sel felaketinin tek nedeni rant yağmasıdır.

Kadir Topbaş, "Biz son 16 yıldır iktidardayız. CHP 44 yıl yönetti bu ülkeyi" diyor. Zaten talanın çok büyük bölümü de son 16 yılda olmadı mı?

Yanlış anlaşılmasın; CHP iş başında olsaydı, bunlar olmazdı demek istemiyorum. İstanbul'da büyük talanın ilk hamlesi, şu anda Ergenekon kaçağı olarak yurtdışında bulunan eski Belediye Başkanı Bedrettin Dalan döneminde yapıldı. Büyükşehir Belediyesi'nin AKP'ye geçtiği 1994'ten bu yana da, Dalan'a bile rahmet okutacak, pervasızca usulsüzlüklere imza atıldı.

Mutlaka korunması gereken su havzaları, 1/100000 imar planları ve rantsal dönüşüm projeleriyle yerleşime açıldı. Ağaçlar kesilip, ormanlar yakılıp arsa yapıldı; kuruyan derelerin üzerine evler, fabrikalar, hatta yollar yapılmasına izin verildi.

Taksit taksit satılıyor
Hürriyet'te Ferai Tınç'ın konuyla ilgili yazısını okuyunca hatırladım. Başbakan Erdoğan, yerel seçimler öncesinde televizyonlarda İstanbulla ilgili projeleri anlatırken, gözümüzün içine baka baka "İstanbul'da bir avuç araziyi bile boş bırakmayacağız!" diyor; 3. köprüyü "Ben Uzakdoğu'da gördüm, su yollarının üzeri köprülerle dolu" diyerek hararetle savunuyordu.

Ben bu kafanın, selle gelen bu cinayetlerden dersalacağına da inanmıyorum. Baksanıza, doğrudan Başbakan Erdoğan'a bağlı olan devletin emlak üretme kurumu TOKİ için, İstanbul'un ekolojik açıdan sakıncalı pek çok alanı peşpeşe imara açılmıyor mu?

Önceki gün gazetelerde Başbakan Erdoğan'ın "Dere yatağına bina yaparsak, intikamı ağır olur" sözlerinin hemen yanı başında TOKİ'nin daha 1 yıl önce Halkalı'da sahiplerine teslim ettiği "dereye sıfır" apartmanlarının boy boy fotoğraflarını gördük.

İstanbul, taksit taksit satışa çıkartılıyor. Ranta evet diyenler, felakete hayır diyemez.

Suçlu Kyoto Sözleşmesi!
Dünyanın hangi "büyük şehri"nde, sabah işe gitmek için evden çıkanların 2 saatlik bir yağış sonucu hayatını kaybettiğini duydunuz?

Dünyanın hangi büyük şehrinde bir belediye başkanı, onlarca ölünün arkasından küresel ısınma diye açıklama yapma cüretini gösterebilir? Belediye ne açıklama yapacak diye beklerken, bir baktım Topbaş buzullardan, iklim değşikliğinden dem vuruyor. Neredeyse Kyoto Sözleşmesi'ni imzalamayan zengin ülkeleri bile sorumlu tutacak!

Sel bölgesini helikopterle inceleyen ve Sel Zirvesi yapan Erdoğan, "Derelerin islahını İSKİ ile birlikte yapacağız; yukarı havzaları DSİ'ye bırakacak yasal düzenlemelere gideceğiz" buyurmuş. Başbakan bu sözünün arkasında durursa, 1997'de kendi Belediye Başkanlığı döneminde yüksek yoğunluklu imara açılan ve aradan geçen 12 yılda adeta beton denizine dönüşen Ayamama Deresi çevresinde yıkımın başlaması gerekir.

İstanbul Hazırgiyim İhracatçıları Birliği Başkanı Hikmet Tanrıverdi, "Madem altyapı yoktu, bu fabrikaların kurulmasına neden izin verildi? Ben 2 yıllık fabrikamı nereye taşıyayım?" diye isyan ediyor.

Sayın Tanrıverdi üzmesin tatlı canını. Bu yıkım vaatleri büyük olasılıkla lafta kalır. Hatta bir sonraki Ayamama felaketinde bile hatırlanmayabilir!
Milliyet/Meral Tamer