Milletvekilinden dönüşüm açıklaması: Kentsel dönüşümde sosyal adalet olmalı, dar gelirliler önceliklendirilmeli!
Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir, Meclis'te yaptığı açıklamasında kentsel dönüşümdeki sorunları ve çözüm önerilerini tek tek açıkladı. İstanbul depremine de değinen Demir, binaların yüzde 25'inin riskte olduğuna dikkat çekti. İşte o açıklama...
Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir, 2025 yılı bütçe görüşmeleri kapsamında Meclis'te önemli açıklamalarda bulundu. Doğan Demir, söz konusu açıklamasında "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bütçesini değerlendirirken ülkemizin çevre, şehircilik ve iklimle ilgili sorunlarına da dikkat çekmek istiyorum. Çünkü bu alandaki eksiklikler ve hatalar yalnızca bugünü değil geleceğimizi de tehdit etmektedir. Öncelikle deprem konusunu ele almak istiyorum" ifadelerini kullandı.
"6 Şubat depremlerinin üzerinden aylar geçti, hâlâ çadır ve konteynerlerde bin türlü zorluklar içinde yaşayan
vatandaşlarımız var. Herkes için, her millet için bu kürsüden sesler yükseliyor fakat kendi vatandaşlarımız, depremzedelerimiz hâlâ büyük sıkıntılar içinde; çadırlara, konteynerlere kar, yağmur doluyor ve seslerine kulak vermemiz gerekiyor" diyen Demir, deprem riskli olan bölgelere de değindi.
İSTANBUL'DAKİ BİNALARIN YÜZDE 25'İ RİSKLİ
Doğan Demir, söz konusu açıklamasında "İstanbul'un çok büyük bir deprem riski var. Elâzığ'ın, Malatya'nın, Manisa'nın zeminlerini de göz önünde bulundurursak çok büyük olası deprem riskleri var. Ben size 99 depreminin merkezine yakın bir yer olan İzmit merkezden örnek vereyim" dedi ve İzmit merkezde olası bir 6'dan büyük depremde binlerce binanın yerle bir olacağına dikkat çekti.
"Türkiye aktif fay hatları üzerinde bulunan bir deprem ülkesidir; bu, koskoca bir gerçek, bu gerçekle yaşamayı öğrenmek zorundayız ancak üzülerek belirtmeliyim ki geçmiş yıllarda yaşanan yıkıcı depremlerin ardından hâlâ yeterli dersler alınmamıştır. Bakanlık ve bağlı kurumlar deprem yönetimi konusunda ciddi eksiklikler sergilemektedir. Depreme dirençli şehirler inşa etmek ve mevcut yapılarımızı depreme dirençli hâle getirmek konusunda çok çok gerideyiz bu noktada. Ülkemizin deprem kuşağında yer aldığı bir gerçek. Bu gerçek, kentsel dönüşüm projelerinin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır ancak mevcut uygulamalar hem hız hem de kapsam açısından maalesef yeterli değildir. Ülke nüfusunun yüzde 25'inin yaşadığı İstanbul'da, yapılan araştırmalara göre, kentte bulunan yapıların sadece yüzde 1'inin yıkılması durumunda dahi 500 bin insanımız hayati tehlikeye girecek durumdadır" bilgilerini veren Demir, İstanbul'da binaların yüzde 25'inin riskli olduğuna, bu dilimin içindeki yüzde 25'in de çok riskli olduğuna vurgu yaptı.
İstanbul'un nüfus yoğunluğunun azaltılması ve daha dengeli bir demografik yapıya kavuşturulmasının deprem riskini yönetmede önemli bir starteji olduğunun altını çizen Demir, "Bu amaçla, ekonomik ve sosyal teşvikler yoluyla nüfusun diğer bölgelere dağılması ve böylece hem İstanbul'daki yoğunluğun azaltılması hem de diğer şehirlerin kalkınması, desteklenmesi gerekmektedir" şeklinde konuştu.
KENTSEL DÖNÜŞÜMDE VATANDAŞ KAYIPLARINI ÖNLEMEK İÇİN ETKİN BİR DENETİM MERKEZİ KURULMALI
Doğan Demir, "Bu amaçla, ekonomik ve sosyal teşvikler yoluyla nüfusun diğer bölgelere dağılması ve böylece hem İstanbul'daki yoğunluğun azaltılması hem de diğer şehirlerin kalkınması, desteklenmesi gerekmektedir" diye konuştu ve kentsel dönüşüme değindi.
Deprem ve şehirler denince akıllara kentsel dönüşümün geldiğini dile getiren Demir, "Bu konuda önümüzdeki sorun şu ki; kentsel dönüşüm projelerinde sosyal adalet göz ardı ediliyor, dar gelirli vatandaşlarımız dönüşüm projelerinden yeterince faydalanamıyor; ayrıca, projelerde genellikle yerel halkın görüşleri alınmıyor. Bu sorunun çözümü de şudur: Kentsel dönüşüm süreçlerine katılımcı bir model benimsenmelidir. Bu sayede vatandaşların projelere aktif olarak dâhil edilmesi hem sosyal huzuru hem de projelerin başarısını artıracaktır. Ayrıca, dar gelirli aileler için daha fazla sosyal konut üretimi sağlanmalı ve bu konutların erişilebilirliği artırılmalıdır. Finansman eksikliklerinin giderilmesi için uluslararası kalkınma fonlarından daha fazla faydalanılmalıdır. Ne yazık ki kentsel dönüşüm konusunda hâlâ büyük eksiklerimizin olduğu da çok açık bir gerçektir" açıklamasında bulundu.
Mevcut yapı stokunun depreme dayanıklılık analizlerinin hala tamamlanamadığının altını çizen Demir, " Riskli binaların tespit edilip güçlendirilmesi yetersiz kalmıştır. Afet sonrası acil müdahale ve koordinasyon çalışmaları eksik, afet sonrası geçici barınma alanlarının planlanması ve hazırlığı da yetersizdir. Kentsel dönüşüm projeleri rantsal kaygılarla yürütülmekte, afet riskini azaltmak yerine yeni riskler yaratılmaktadır. Sosyal dengeyi gözetmeyen dönüşüm uygulamaları mağduriyetlere yol açmaktadır. Şehirlerimiz hâlâ büyümekte ancak bu büyüme çoğu zaman plansız ve sürdürülebilirlikten uzaktır fakat akıllı şehir uygulamalarının yaygınlaştırılması bu soruna çözüm sunabilir" açıklamasında bulundu ve şehir planlamasında uzun vadeli bir vizyon eksikliği olduğunu söyledi.
Kent planlamasında doğal afet risklerinin dikkate alınarak daha dayanıklı kentlerin inşa edilmesi gerektiğini belirten Demir, şöyle konuştu:
"Tüm Türkiye genelinde yapı stokunun dijital bir envanteri oluşturulmalı, riskli yapılar ivedilikle güçlendirilmelidir. Kentsel dönüşüm projeleri yerel halkın katılımıyla ve şeffaf bir şekilde yürütülmelidir. Afet planları ulusal düzeyde yeniden ele alınmalı, yerel yönetimlerin kapasitesi artırılmalıdır. Afet fonları doğru ve şeffaf şekilde kullanılmalı, bu kaynaklar başka alanlara aktarılmamalıdır. Kentsel dönüşüm projelerinin temel amacı güvenli, yaşanabilir, çevre dostu kentler yaratmaktır ancak uygulamada bu hedeflerden sapılmıştır. Örneğin, planlama hataları; çoğu proje altyapısı, kapasitesi, yeşil alan ihtiyacı, sosyal doku gözetilmeden yürütülmektedir. Sosyal etkiler
gözetilmemektedir, mahalle kültürünü yok eden uygulamalar vatandaşların sosyal bağlarını koparmaktadır. Çevresel etkileri çok kötü kentsel dönüşüm projelerinde yeşil alanlar yok edilmekte, çevresel sürdürülebilirlik göz ardı edilmektedir. Kentsel dönüşüm projeleri çevresel sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliği sağlayacak şekilde planlanmalıdır. Dönüşüm projelerinde yalnızca bina yenileme değil altyapı, ulaşım ve sosyal donatı alanları da kapsayıcı şekilde ele alınmalıdır. Vatandaşların hak kayıplarını önlemek için etkin bir denetim mekanizması kurulmalıdır."
SOSYAL ADALET SAĞLANMALI, DAR GELİRLİLER ÖNCELİKLENDİRİLMELİ
Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Doğan Demir, Türkiye genelinde olası bir depremde büyük yıkıma neden olacak 2000 yılı öncesi inşa edilmiş, doğru bir mühendislik hizmeti almamış ve riskli olarak tanımlanan yapıların dönüştürülmesinin gerekli olduğunu aktardı. Bakanlığın sadece belirli bölgelerde kentsel dönüşüme gittiğini, gerçek anlamda risk taşıyan yapıların bir kenara bırakıldığını dile getiren Demir, şunları söyledi:
"Kentsel dönüşüm adı altında yapılan bu düzenlemeler sadece büyük şirketlere büyük paralar kazandırır, halka bir katkısı olmaz, halkın güvenliğini sağlama amacı da taşımayacaktır.
Diğer taraftan, maalesef bilimden uzak bir anlayışla hazırlanan deprem yönetmelikleri ise halkın can güvenliğini tehlikeye atan bir diğer unsurdur. 2018 yılında güncellenen yönetmelikler mühendislerin sahada kolayca uygulayabileceği yöntemden de uzaktır. Sadece akademik ve karmaşık bir dille kaleme alınmış olması da yönetmeliğin yalnızca kâğıt üzerinde bir tedbir olduğunu kanıtlamaktadır. Bilimden uzak, uygulama zorluklarıyla dolu düzenlemeler toplumu afetlere karşı daha korumasız hâle getirmektedir. Deprem gibi hayati bir konuda alınması gereken önlemlerin bilimsellikten uzak olması yalnızca yönetimin halktan ne denli kopuk olduğunu değil, aynı zamanda toplumu koruma sorumluluğundan ne kadar uzaklaştığını da göstermektedir.
6 Şubat depremlerinin ardından çıkarılacak çok ders var, bunlardan biri de jeoloji mühendislerine yeterli kadro
açılmamasıdır. Ülkemiz bir deprem ülkesi ve bu gerçeği kabul ediyorsak her il ve ilçe belediyesinde o il ve ilçe nüfusuna göre yeterli sayıda jeoloji mühendisinin istihdam edilmesi zorunlu bir hâle getirilmelidir.
2025 yılı bütçe görüşmeleri kapsamında, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kapsamında karşı karşıya olduğumuz sorunların çözümü için özetle ve yineleyerek şu somut önerilerde bulunuyorum: Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını artıracak ve enerji verimliliğini teşvik edecek kapsamlı ulusal bir strateji oluşturulmalıdır. Kentsel dönüşüm projelerinde sosyal adalet sağlanmalı ve dar gelirli vatandaşlarımızın konut ihtiyacı önceliklendirilmelidir. Atık yönetiminde geri dönüşüm oranlarını artıracak politikalar geliştirilmelidir. Su kaynaklarının korunması ve akıllı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması için gerekli bütçe artırılmalıdır. Akıllı şehir uygulamaları yaygınlaştırılarak şehirlerimiz daha yaşanabilir hâle getirilmelidir. Hava kirliliğiyle mücadele için daha etkili denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır. Çevre dostu ulaşım projeleri desteklenmelidir. Sonuç olarak, çevre ve şehircilik politikalarımızda daha yapıcı ve uzun vadeli bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğine inanıyorum.
Tekrar ifade ediyorum: İstanbul'un olası deprem riski memleket meselesidir, İstanbul'un olası deprem riski Türkiye'nin bağımsızlık meselesidir. Bu bütçe görüşmeleri ülkemizin çevresel sürdürülebilirlik ve iklim değişikliğiyle mücadele hedeflerine ulaşması için de önemli bir fırsattır."
Hesaplara tam 4.8 milyar TL yattı! Evde bakım parası alanlara Aralık müjdesi!
2024'te toparlanan inşaat sektörü yeni yıldan umutlu!
TOKİ, Van projeleri için düğmeye bastı! 4 ilçeye bin 312 yeni konut geliyor!