Genel

Milliyet ve Vatan Gazeteleri Çağlayan'daki yeni binaya taşındı!

Milliyet artık Çağlayan’da. Bu 4. binası. 62 yıl için fazla da sayılmaz... İlk binada çalışmadım. Cağaloğlu’nun ara sokaklarındaydı

Çatalçeşme Sokağı’nda kurulmuş, orada marka olmuştu. Ama bu bina dar gelince Nuruosmaniye caddesindeki yeni binaya taşınmış.
Benim Milliyet’le tanışıklığım orada başladı. Matbaa ve bürolar iç içeydi. Şehrin içinde, binlerce yıllık İstanbul mirasının tam göbeğindeydi. Bir yanda Babıali yokuşu, bir yanda Kapalı Çarşı, öte yanda da Sultanahmet, Ayasofya ve Topkapı Sarayı vardı.
Üç dakika içerisinde, İstanbul cıvıltısının içerisinde kayboluyordunuz.

Sonra Bağcılar’a taşındık. İstanbul’u bırakıp, “Allahın Dağı” dediğimiz Bağcılar’a alışmamız, çok da kolay olmadı.
Şimdi gün boyu tıkalı olan TEM otoyolundan gazeteye giderken, yollarda in cin top oynuyordu.
Birisi önümüzü kesse ne yaparız diye düşündüğümüz çok oldu.
Çevrede, ne çıkıp hava alacağınız ne de alışveriş yapacağınız bir yer vardı.
Her yer gecekondu ya da yeni dikilen derme çatma binalarla doluydu. Tam anlamıyla beton yığınıydı.
Yeni binamız ise çok görkemliydi. Tıpkı çöldeki vaha gibi.
Büyükçe de bahçemiz vardı. Veda ederken, belki de en çok onu özleyeceğiz. Çünkü çok güzel olmuştu. Özelikle de bahar ve yaz aylarında, içeride afakanlar bastığında soluğu orada alıyorduk.
Ben fazla tadını çıkartanlardan değildim. Ama ayrılırken, niye bahçe keyfini yeterince yaşamadım diye hayıflandım. Umarız Hürriyetçiler tadını çıkartır...

Bağcılar’daki yeni binada üç-beş yıl yalnız kaldık ama daha sonra çevre şenlendi.
Yavru gazeteler doğdu. Posta ve Fanatik’ten sonra, Kanal D o binada kuruldu. Ardından CNN Türk ve Star geldi. Matbaamız Hadımköy’e taşınınca, onun yerine devasa stüdyolar ve bir televizyon üssü kuruldu...
Milliyet şimdi Çağlayan’da adliye binasının arkasında, Florence Nightingale Hastanesi’nin hemen yanındaki yeni binasında. Yani 15 yıl aradan sonra, şehre yeniden döndük. Yedi katlı şık bir bina.
Vatan’la paylaşıyoruz.

İlk günler, yerleşme telaşıyla geçiyor. Muhtemelen birkaç hafta daha böyle sürecek. Yeni bir eve taşındığınızda yaşanan koşuşturma neyse bizimki de o. Bir yanda yerleşme telaşı öte yanda devam eden yoğun iş temposu.
“Bu hafta taşınıyoruz, bize üç gün müsaade” deme lüksümüz olmadığı için, Milliyet’i o hengamede iyi şekilde hazırlanmaya ve sizlere ulaştırmaya devam ediyoruz...

Nereden nerelere
 Milliyet, ülkemizin en köklü ve en güçlü gazetelerinden birisi. Bundan sonra da öyle olmaya devam edecek.
Bir ülkede medya ne kadar güçlüyse, demokrasi de o kadar güçlüdür derler. Milliyet de, dünden bugüne, bu misyonunun fazlasıyla farkında.
Satış ve taşınma telaşı da artık geride kaldığına göre, önümüzdeki yeni dönemde, yapacak çok iş var. Hem kendisi hem de ülkemiz ve siz değerli okurlar için...
Bu süreçte, özellikle de iletişim ve basım teknolojisinde her şey öylesine hızlı değişti ki, stajyerlere, nerden nereye gelindiğini anlatırken sanki yüzlerce yıl öncesinden bahsediyormuşuz gibi hayretle dinliyorlar.
Kurşun harflerden dijital matbaaya geçildi. İlk yıllarda, sayfalar İstanbul’da hazırlanır, filmleri bölge matbaalara, uçak ya da karayoluyla gönderilirdi.
Kar, kış olduğunda, taşra baskıları iyice gecikirdi. Uzaklardaki fotoğraf karelerinin gelişi, banyo edilişi, renk ayrımlarının yapılışı ise bazen günlerce sürerdi. Şimdi hepsi dijital ortamda birkaç saniyede gerçekleşiyor.
Yazı yazma ve gönderme ise tam bir maceraydı. Uzunca bir süre telefonla gönderildi. Telefonlar da öyle şimdiki gibi herkesin elinde ve cebinde değildi. Anadolu’da bir yerlerde, çalışan bir telefon bulmak ve İstanbul’a bağlanmak çoğu zaman saatler alırdı. Sonra teleks ve ardından faks geldiğinde mucize gibi bir şey demiştik.
Bilgisayar ve internete geçildiğinde ise artık dijital teknolojinin esiri olduk. Sanki hiç öncesi yokmuş gibi yeni sistemin bir parçası haline geldik. Laptop, tablet ve vınlar sayesinde artık dünyanın dört bir yanında, karada, denizde, havada yazı yazmak, fotoğraf çekip göndermek anlık, sıradan bir iş haline dönüştü...
Teknoloji bu kadar gelişti de içerik ne âlemde diyenler mutlaka olacaktır. Bu noktada da şunu sakın unutmayalım. Medya toplumun aynasıdır, ne varsa onu yansıtır. Ülkemizde de dünden bugüne müthiş gelişmeler oldu ve elbette onun yansımaları, medyayı da etkiledi...
Özetin özeti: Milliyet, dün olduğu gibi bundan sonra da gözünüz, kulağınız, sesiniz, vicdanınız ve en önemlisi de gurur kaynağınız olmaya devam edecek. Bizi izleyin farkı görün...

Abbas Güçlü-Milliyet