Eğitim

Mimar Sinan...

Ahşap sistemin Dünya da ki örneklerine bakıldığında bu teknolojinin inşa edildiği ülkelere göre farklı şekillerde uygulamaları olduğunu biliyoruz.

Bu sistem uygulamalarında en belirgin ve yaygın olanı Kanada ahşap sistem teknolojisidir..tabi ki İskandinav tekniği de vardır ve kıtalara göre de değişken ve farklıdır.

Bu durum biraz irdelendiğinde iklim, kültür ve mimari özelliklerinin bu yapılara farklılık kattığını görebiliriz.

Dolayısıyla her ülkede ahşap sistem farklı tarzlarda inşa edilebilir.

Kısacası ahşap sistemli yapıları, kendi içinde aynı işlevi gören farklı malzemelerle de kurmak mümkün.

Ülkemizde ise bu sistemin tanınması 1999 depremi sonrasında bazı firmaların bu işe heves etmesi sonucu teknoloji transferi en fazla 10 yıllık bir geçmişi var.

Ülkelere göre bu sistemin değişken olması tamam da bizim ülkemizde ise neredeyse üreticisine göre farklılık gösteriyor.

Bizim ülkemizde bu işi yapan herkes ahşap dahisi olmuş!

Tabi ki her satıcı veya üretici firma iddia sahibi olduğunu ve sistemi en doğru ve en iyi şekilde kurduğunu veya inşa ettiğini iddia edebilir..ve bunu tabiatıyla benim malım iyidir mantığıyla sunmasında da bir mahzur yoktur.

Ancak işin ayağı hiçte öyle değil.

Bazı şirketlerin web sitelerine bakıldığında bu işin de cılkını çıkarmışlar.

Ahşap sistemi kendisinin icat ettiğinden tutun da aklınıza ne gelirse.

İyi de be kardeşim, iddia sahibi olucam derken sauna veya ahşap masa değil ki bu inşa edilen, ev ve binadan bahsediyoruz, köpek kulübesinden değil!

Yasalarımızda zaten ahşap sistem ve teknolojisi ile ilgili yazılı bir madde zaten yok.

Bu işleri denetleyecek yetkili kurul ve uzman olmaması bir eksiklik.

Yani bu sistemi sorgulayacak yetkili birim yok.

Türkiye de inşaat sektörünün de bu konuda fazla bilgisi olmadığı zaten belli.

Kısacası ahşap teknolojinin ülkemizde ki inşaat literatüründe yer alması için sektörün bilgi sahibi olmasını beklemek mi lazım?

Tabi her işin etik değerlerini göz ardı edilen ve uygulanan bir ülkede yaşıyoruz.

Her önüne gelenin inşaatçı olduğu bir ülkede herkes kendi kafasına göre bina inşa ederse ve yasalarda buna izin verirse ne olmasını beklersiniz?

Yıllardır yazıyoruz ve çağrıda bulunuyoruz; sektörde faaliyet gösteren şirketler belirli bir standart ve kalite normlarına ve yasal çerçeveye göre tasnif ve sınıflandırma yapılmadıkça çok sıkıntılar doğacaktır.

Bunlara dikkat etmek lazım!

                              ***

Bakınız gelişmiş ülkelerde ahşap taşıyıcı sistemle 4 kata kadar apartmanlar inşa edebiliyorsunuz.

140 mt.ye kadar kolonsuz şekilde ve yüksek katlı yapıların çatılarında ahşap çatı makas ve lamine kirişlerle spor salonları, parlamentolar, köprü, okul vb. gibi çok amaçlı yapılar inşa edilebiliyor..Avrupa parlamentosu ve NBA maçlarının oynandığı salonlar gibi.

Bizim ülkemizde de geçmiş yüz yıllarda da cami, medrese, köprü, yetimhane, kervansaray, konak vb. gibi yapıların inşa edildiğini biliyoruz.

Varlığı günümüze kadar intikal eden ve ayakta kalanlarla şahit olduğumuz eserlerin varlığı tarihi eser niteliğiyle gelecek nesiller adına koruma altına alınıyor.

Bu eserlerin çoğunluğunun koruma alanı, tedbiri ve şekli tartışmalıdır.

Bakımsızlıktan kurtarılmayı  bekleyen bu nadide eserler neredeyse yurdun dört bir yanında mevcut.

Bu yapılar tarihi olma özelliği kadar inşa tarzı, sistemi, mimarisi ve inşasında kullanılan malzemelerle hala da günümüze kadar erişmesinde ki sırlarla da gündemde ki yerini koruyor.

Bu yapılar günümüz teknolojisine göre inşasından mimari estetiğine kadar ayakta kalması hala muamma olan ve 500-600 yıldır ayakta kalan yapılar olması hasebiyle bilinmezliğini de sürdürüyor.

Bu eserlerin çoğunluğu mimari estetik ve görsellik adına şaheser olma özelliğini koruyor.

                              ***

2007 yılında Edirne Selimiye Camiine ilk defa gittiğimde gördüğüm mimari, estetik ve uygulamalar karşısında şaşırdığımı hatırlıyorum.

Böyle ince zevkin ürünü olan bu cami tam bir şah eser..ki 500 sene evvel Büyük Mimar Sinan usta tarafından yapılmış..bende bunu bir dost meclisinde anlatmıştım.

Ertesi gün bir arkadaşım dan e-posta geldi.

Gönderilen bu metinde bir teknik heyetin 1980 lerde Edirne, Selimiye Camiinde inceleme yaparken kubbeye yakın üst duvarların birinden bir şişe çıkıyor.

Şişenin içinde bir mektup..açıp baktıklarında günümüze yazılmış olduğu anlaşılıyor, başlıyorlar okumaya.

Bu mektupta yapının kurulumu, taşların nereden geldiğini, hangi malzemelerin kullanıldığını sıralanmış.

Tadilat ve inşasında neler yapılması gerektiğini, kullanılan malzemelerin evsafını vs. gibi yapıda yapılması gerekli olan her dökümü en ince ayrıntıs

ına kadar yazılmış ve uyarılmış.

Heyet şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş.

Yazan yapının mimarı Sinan usta..

1500 li yıllarda yapılan bu eseri geç, inşa edenin vizyonuna bak!

Yapı kullanma ve tadilat klavuzunu 500 yıl sonrasını düşünerek uyarılarda bulunuyor, yapılması gerekenleri sıralıyor ve tedbir amaçlı günümüze bunları bırakabiliyor.

Birde bugünlere bakın!

İyi haftalar.


huseyinkuru@sunflower.com.tr