Magazin

Mimari restorasyonlardaki projeler sorunlarıyla ele alındı!

Mimari restorasyonlardaki proje ve uygulamalar 'sorun'larıyla birlikte ele alındı...

Yıllardır "restore edilmedi"klerinden yakındığımız kültür mirası yapılarımız için son zamanların artan kaygısı ise 'hatalı restore edildikleri" yönünde... O kadar ki kimi uzmanlar yıllardır "bir an önce kurtarılmalı" dedikleri tarihi yapılar için bile artık şunu söylüyorlar; "sakın restore etmeye kalkmasınlar; sözde onararak yok ediyorlar..."

Özellikle Vakıflar'ın restorasyonlarındaki "özgünlüğe aykırı uygulamalar" bu serzenişin başlıca gerekçesi... Nitekim Tarihi Kentler Birliği de eski eserlerimizi "uzman olmayan ucuzcular"m tahribatından kurtaracak yeni bir "ihale mevzuatı" için çalışma başlattı...

Ne var ki özel mülkiyette bulunan kültür varlıklarının onarılmasında da benzer serzenişlerin artması, sorunun sadece "ihale düzeni" olmadığını gösteriyor. Tarihsel mimarimizin geleceğe "bozulmadan" taşınmasında "koruma" yerine "benzetme" alışkanlığımızı sorgulamak gerekiyor...

Nitekim Mimarlar Odası'nın bu konuyu kimi "özel örnekler"le gündeme getirdiği  "1. Ulusal Mimari Koruma Proje ve Uygulamaları Sempozyumu"nda ortak "özlem" özetle şöyleydi; "Mimari ve kentsel mirasın sadece görünümleriyle değil, tüm yapısal ve kültürel nitelikleriyle geleceğe aktarümasında, malzemeden inşaat tekniklerine dek 'özgünlüğün esas alınması temel ilke olmalıdır..."

Ankara'daki Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde 5-6 Şubat'ta yapılan sempozyum, düzenleme kurulundan Emre Madran, Oda Genel Başkanı Bülend Tuna ve Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt'ın konuşmalarıyla başladı. Sivil ve anıtsal mimariden eski değirmenlere çok sayıda koruma projesi ve uygulaması "müellif mimar'larınca tanıtılarak tartışmaya açıldı, iematık konuşmalarda ise Cengiz Kabaoğlu, korumadaki "projelendirme süreçleri"ni irdelerken Osman Nuri Dülgerler de "uygulama süreçleri"ni değerlendirdi. Sempozyumun "forum" bölümünde, ülkemizdeki "korumayan koruma"sürecine nasıl son verilebileceği tartışıldı...

TARİHSEL DİRENİŞLER

Mimarlar Odası kuruluşundan (1954) bu yana tarihsel mimarinin korunması için adeta "kesintisiz" çaba içinde... Daha ilk yıllarında, örneğin İstanbul'da geniş caddeler uğruna gerçekleşen "Menderes yıkımları"na, dönemin "akademik" ortamı suskunken; tarih kıyımına yegâne karşı çıkan oda yönetimiydi... 60'lardan 70'lere doğru, kültür varlıkları hep oda gündemindeydi... Avrupa Konseyi'nin 1975'teki 'Mimari Miras' kampanyasında ise akademik çevrelerle birlikte etkin yer alınmıştı.

Oda, 80 sonrasında kültürü sadece turizmin rant kaynağı olarak gören "12 Eylül destekli talan poUtikaları"na karşı da yine "tarihi mimariyi savunma"nın önderi oldu. Taşkışla'rın otel olmaktan kurtanlması, Tarlabaşı direnişi ve Edirne'den Mardin'e tüm yurda yayılan kültürel değerlere sahiplenme etkinlikleri, "cumhuriyetin uygarlık birikimlerini yaşatma bilinci"ne de önemli katkılar sağlamıştır...
Cumhuriyet/Oktay Ekinci