Mimarlar konut konferansında konuştu!
“Konutun Gücü Adına” başlıklı konferansta yapı, mimarlık, tasarım, gayrimenkul ve inşaat alanlarının önde gelen temsilcileri AKG Gazbeton, Blum TR ve Çuhadaroğlu sponsorluğunda bir araya geldi.
Yapı-Endüstri Merkezi, yaşamımızın yeniden inşa sürecinde sektörü doğru dinamiklerle geliştirmeye, çözümler aramaya, geleceği daha iyi tasarlamaya yönelik çalışmalarına devam ediyor. Yapı Dünyası’nın Bilgi Merkezi kimliğini bu anlayışla sürdüren YEM, Konut Konferansı’nda “görünenin ardındakini göstermekte” ısrarlı tavrını sürdürüyor. İnovatif ve kolektif yaklaşımlarla daha sürdürülebilir yapılaşmaya gidileceğinin belirtildiği konferansta Türkiye’den ve Dünya’dan önemli isimler bir araya geldi.
Kendisine Sahip Çıkan Mahalle: Derbent
Konferansta yer alan konuşmacılarından Bir Umut Derneği’nden şehir plancısı Gizem Kıygı, sermaye lehine yönetilen, yıpratıcı bir kent politikası sürecine girildiğini belirterek bunun oluşturabileceği sosyal sıkıntılara dikkat çekti. Kıygı, “Derbentliler bize farklı bir mahalle ve kent siyasetinin olabileceğini gösterdi. Var olma mücadelesinden kendi talep mekanizmalarını kuracak bir duruma geldiler. Diğer insanlarla dayanışma içerisinde kendi sokaklarına, mahallelerine sahip çıktılar.” dedi.
Kente Sadece İmar ya da Emsal Diye Bakılamaz
Sanatçı-mimar-kentsel aktivist Sinan Logie ise, konuşmasında Derbent mahallesi için yapılan çalışmalardan bahsetti. Bölgede incelemelerde bulunduğunu belirten Logie, mahalle sakinlerinin mahalleden memnun olduğunu ve taşınmak istemediğini kaydetti. Derbent’te organik toplumsal bir yapılaşma olduğunu ifade eden Logie, sokak aralarındaki geometrilerin sağladığı ortak sosyal yaşam alanlarını anlattı. Logie, kente sadece imar ya da emsal odaklı bakılmasının yanlışlığına vurgu yaparak, bu tür kent politikalarının kenti yaşanmaz hale getireceğini söyledi.
Göz ve Temas Bitti
Sanatçı, fotoğrafçı, akademisyen, mimar Murat Germen ise “Hangimiz Masumuz?” sorusunu soran oturumda, konuşmasına “Gökdelen karşıtıyım, konuşmam da bunun üzerine olacak.” diyerek başladı. Alçak katlı yapıların arasında insani ölçekli açık alanlarda birbirleri ile göz ve söz teması kurabilen insanların, yüksek katlı yapılara yerleştirildiklerinde birbirlerinden kopmaya başladıklarını ve bunun yarattığı olumsuz durumu dile getirdi.
"Zonlama ayrıştırmak için değil, doğru birliktelikler kurmak için yapılır, bizde ise tersine işliyor." diyen Germen, sözlerini şöyle tamamladı: “Bizdeki yüksek yapılar, Hong Kong ya da New York'ta olduğu gibi kent yaşamının ve karakterinin bir parçası değil. Gündüz ancak güvenlik gözetiminde erişim sağlanabiliyor, gece erişim sağlayabileceğimiz gökdelen sayısı ise çok az.” Diye konuştu.
Kentsel Yıkım Mı, Kentsel Devrim Mi?
Yeni kentleşme deneyiminin yarattığı açmazlara değinen Murat Germen'in ardından, makro süreçlere odaklanan Emrah Altınok ise, Türkiye'de 2000 sonrası konut üretimini, TOKİ örneği özelinde mercek altına aldı. Altınok, Zürih büyüklüğünde dört şehrin barınabilecek büyüklüğe sahip TOKİ'nin; Avcılar, Başakşehir, Küçükçekmece ilçelerini kapsayan su havzasına inşa etmekte olduğu yeni yerleşim alanı olduğuna dikkat çekti. Bu projeden hareketle, ekonomi-politik bir aygıt olarak konutun gücünü, iç tutarlılıklar ve iç çelişkiler ekseninde değerlendirdi.
“Mahallen İçin Günübirlik Dönüşüm Rehberi”
Better Block kurucu ortağı Andrew Howard, “Mahallen için Günübirlik Dönüşüm Rehberi” başlığı altında Amerika’da dönüştürdükleri mahalleleri anlattı. İnovatif ve kolektif bir proje olan “Better Block”un başarı öyküsünden de söz eden Howard, “Bütün dünyada insanların kendilerini rahat hissedebileceği mekanlar yaratmak istiyorum.” dedi. İnsanların şehirlerde artan trafik ve nüfus yoğunluğundan korktuklarını belirten mimar son 20 yılda konut ve kent politikalarının bu doğrultuda oluşturulduğuna dikkat çekti. Howard Amerika’da dönüşüm için bürokrasi ve kurallar karşısında sert mücadele verdiklerini de belirtti.
Howard, insanların yaşayacakları şehirleri, sokakları kendilerinin yaratmasına öncülük ettiklerini söylerken Dallas’ta bulunan bir sokağın dönüşüm öyküsünü anlattı. Şehir politikalarının orada yaşayanlar lehine nasıl değiştirilebileceğini anlattığı bu çalışmada kendi sokaklarına sahip çıkmanın insanları bambaşka biri haline dönüştürdüğüne de dikkat çekti.
Aşağıdan Yukarıya Kent Politikaları Üretilmeli
Better Blok’un nasıl inşa edileceğinden bahseden Howard, tek bir mekan üzerine odaklandıklarını, ardından orada yaşayanları bir araya getirdiklerini söyledi. İnsanların kendi yaşadıkları alanlar için sevdikleri ve sevmediklerini, isteklerini yazdıklarını belirten Howard, ardından projenin yürümeye başladığını kaydetti. Howard, Better Block ile şehirlerin geçicilikten kalıcılığa geçişlerinin sağlandığını, insanların mutlu olduğunu, devletin konut üzerinde nasıl hareket etmesi gerektiğini gösterdiklerini, belirtirken, “Yukarıdan aşağıya, yani devletten halka kent ve konut politikaları üretilmesi son derece yanlış. Aşağıdan yukarıya doğru kent ve konut politikaları üretilmeli.” dedi.
“Akıllı Kentlilik –İstanbul’un Kentsel Alanlarından Öğrenme”
“Akıllı Kentlilik-İstanbul’un kentsel alanlarından öğrenme.” başlıklı oturumda Studio HBohle’nin kurucusu Hendrik Bohle, İstanbul’un özgün yapılarına ve kamusal alanlarına dair gözlemlerini dinleyiciler ile paylaştı. Bohle, İstanbul’un da diğer dünya kentleri gibi soylulaştırma, turistikleştirme gibi pek çok süreç yaşadığını ve pek çok sorunla boğuştuğunu söyleyerek, İstanbul’da farklı yapılaşmalar içindeki farklı yaşam biçimlerinden bahsetti.
Bir yapıda olmazsa olmaz bütünün uyumuna dikkat çeken bir diğer önemli konuşmacı Andrea Desimone Architetto kurucusu Andrea Desimone’ydi. İtalyanca gerçekleştirdiği sunumuna dilin, kendini doğru ifade etmeninin ve diyalogun öneminden bahsederek başladı. Kendi ofisinin proje üretme dinamiklerini örneklerle detaylandırarak aktaran Desimone, bu süreçte müşterinin ihtiyaçları, talepleri ve çevrenin ihtiyaçları ile diyalog halinde olmasının en önemli kriter olduğunu ifade etti. Desimone, yapıda kullanışlılık, sağlamlık, güzellik olarak tanımlanan üç ana ilkenin yerine diyalog, uyum ve kimlik kavramlarını benimsediğini söyledi. Projelerinde farklı stillerin, ayrıntıların, dokuların, malzemelerin bir araya gelerek birbirinden ayrışan ancak bir arada uyum içerisinde var olan yapı birimleri oluşturmasını hedeflediklerinin altını çizdi.
“İstanbul Yüzyıllardır Bir Cazibe Merkezi Oldu.”
Konutu besleyen kamusal alanların önemine değinen Bohle, İstanbul’da kamusal alanların farklı kullanımlarından da örnekler verdi. Kamu alanlarının daha ilgi çekici hale getirilmesinin dünyada kent politikalarına yansıdığını söyleyen Bohle, yüzyıllardan beri İstanbul’un bir cazibe merkezi olduğunu ve bunun böyle devam ettiğini belirtti.
Gayri resmi kent mekânlarının farklı sınıflardaki insanları bir araya getirip kaynaştırdığını ifade eden Bohle, bu tür mekânların sosyalleşme üzerinde oynadığı rolden bahsetti. Bohle, kent bahçelerinin toplum içindeki birleştirici rolünün önemine değinerek, kent bahçelerinin konut çözümlerinin bir parçası olması gerektiğini kaydetti. Bohle, “Kentler oluşur, ardından deforme olur ve ardından yeniden oluşur.” diyerek sunumunu sonlandırdı.
Günün sonunda Yapı Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yasemin Keskin Enginöz, Basın Ekspres hattının geçmişi, bugünü ve geleceği hakkında araştırma, inceleme ve sorgulamalara odaklanan “Bir Değişimin İç Yüzü” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Bölgenin beş farklı belediyenin yönetim alanıyla çevrelenen ve Ayamama deresine paralel olarak gelişen vadi niteliğinde bir MİA (merkezi iş alanı) olarak kurgulandığına dikkat çeken Engingöz, sunumun devamında bölgedeki G Plus ve IstWest projelerinin yatırımcı ve mimarlarının, 14 Kasım’da #konut2015 etiketiyle sosyal medya üzerinden sağlanan katılımla organize edilen saha gezisinde yaptıkları konuşmalara yer verdi.