Sektörel

Mimarlık ve imar birbirinden ayrılamaz!

Mimarlık ve imarın birbiriyle bütün oluşunu ve ayrılamaz olduğunu bu yazısında anlatan yazar Mehmet Çelikel mimar ve imarın hayal gücüne dayalı bir etken olduğunu savunuyor.

Birbiri ile alakalı iki kelime. İmarı yapan mimar ise mimarsız imar olamaz. İmar yapılaşma ve mimar ise bunu yapan kişidir. Çok değerli bir meslektir bence. Tamamen yaratım üzerine kurgulanmış bir meslektir. Hayal gücünüz yüksek olmalı. Tasarım yapıyorsunuz. Olmayan bir yapıyı düşleyip, beyninizde tasarlayıp kağıda ve boş bir alan üzerine döküp oluşturuyorsunuz. Bu da bir beyin sermayesi gerektiriyor. Dogmatik bir meslek. Çiziminiz, tasarımınız ve hatta matematiğiniz bile kuvvetli olmalı. Yani ha deyince yapılacak bir meslek değil. Yetişip pişmekte gerekiyor ve kabiliyetiniz yoksa nafile uğraşırsınız.  


İmar ise bu gibi kişilerin yaptığı bir binanın, bir bölgenin ve hatta bir şehrin düzenlenmesi. Mimarlar ile harita mühendisleri de çalışıyor. Ama tasarım ve yaratım mimarlar tarafından oluşturuluyor. 

Tasarımların bir şehri yenilemek için modern bazlı olmasına da dikkat etmek gerek. Hatta Ayn Rand'in The Fountainhead yani Pınar adlı kitabı okumalarını mimar arkadaşlardan rica ederim. Okuyanlar zaten bilir. Bu kitapta Hovard Roak tiplemesi oldukça önemlidir. Tek bir kişinin mimarlık dalında verdiği savaş. Klasik ve gotik yapılara karşı modern yapılar için çekişmeler. Oldukça zevklidir ve teması harikadır. Esas olanda çağa uymaktır. Çünkü çağ bizi uymaz biz çağa uymak zorundayız. 


Bu gün artık teknik inşaatlar var. çakma kazık, radyan temel, bilyeli sistem gibi birçok yeni teknik var. bu konuda imara yardım eden bir dal daha var ki hiç bitmez, kimya var. eski betonlar ile yeni dökülenler kıyas bile kabul etmez. Artık daha dayanıklı yapı sistemleri ve özgür dizaynlar var. Hele TV'de bazı belgesel kanallarında hep seyrederim, akıllara ziyan teknikler var. Artık dünya ufaldı ve her yere her teknolojiye ulaşmak mümkün. Bir icat hemen yayılıyor. Ve artık dünyadaki yapılan yapılar dikine yükseliyor. Yatay değil dikey sokaklar oluşuyor. Bizde de bu iş başladı ama yalnızca metropollerde. Her yere yayılması yeşil alan ve park alanlarının daha geniş olması demek. Ama bunun doğru olduğunu anlatmak zor gözüküyor. Özellikle şehrimizde...


Manisa da uygulamaya acilen konması gereken bir konu. Yüksek katlı inşaat. Yollar genişlemez, insanlara dolaşacak alanların kalması için dikine sokak yapmak gerek. Demografik etkenlerin hızlı olduğu bir şehirde böyle düşünmek gerek. 20- 30 katlı yapılar neden olmasın. Ama belediyelerin imar sorumlusu kişiler bu konuda çekimser davranıyorlar. 10-12 kat demiyorum bakın. 20-30 kat diyorum. Bu gün bataklığın veya denizin üstüne inşaat yapan bir teknoloji var. şehir merkezi bu yüksek yapılar sayesinde daha geçilebilir olmaya başlar. Daha havadar olabilir. Emsal değerlerini yükseltip yükseklik katsayısını da serbest bırakmak neden olmasın. Güzelyurt böyle ama herkes kafasına göre yükseklik veriyor. Peki beyler daha yüksek yapıp aralar daha açık olsa? Cevabını siz bulun...


Tabi bir başka boyutta para meselesi. Böyle binaların yapımı sıkı para istiyor. Manisa da kaç tane böyle müteahhit var? Birleşip iş yapabilirler ama kimse bununla uğraşmak istemiyor. Baba oğul anlaşamayan bir güruh nasıl el ile anlaşabilir. Bu sefer dışarıdan yani metropol müteahhitleri iş yapmak için geliyorlar. Geliyorlar da epey bir mücadele ediyorlar. 

Sonuç almak için çok uğraşıyorlar. Bu tip mücadelen biliyorum. İçindeyim ve hala yaşıyorum. Modern bir şehre kavuşmak için uğraş veriliyor ama hep sorun çıkıyor. İşte burada birazda konu mimarlara düşüyor. 

Bu işin duayeni onlarsa bu imarı bu mimarların belediyelere anlatmaları beklenmekte. Çünkü imarı çözecek olan mimarlardır. Yoksa çözülmeyecek bir imarın içindeyiz, git gel romana dönüyor bu iş. 

Bekle babam bekle. 

Saygılarımla... 


Manisa'da Denge/ Mehmet Çelikel