Genel

Moody’s: Türkiye darbe girişimi sonrası kısa vadeli şokları atlattı!

Forbes dergisinin bu ayki sayısında Burak Saltoğlu yazısında Moody’s'in kararlarını değerlendirdi. İşte o yazı...

Geçen ay sonuna doğru ekonomimize kısa vadede etkili olacak üç olay damgasını vurdu. Birincisi ABD Merkez Bankası’mn (Fed) faiz kararı, diğeri TCMB faiz kararı ve son olarak da Moody’s kredi derecelendirme firmasının Türkiye ekonomisinin kredi derece notunu açıklaması. Piyasa beklentisi aslında kredi derecemiz konusunda bir belirsizlik olduğu şeklindeydi. Ancak Moody’s hafta içinde “Türkiye darbe girişimi sonrası kısa vadeli şokları atlattı” açıklaması yaparak bir not indirim olasılığını azaltmıştı. Ancak 23 Eylül Cuma akşamı Moody’s Türkiye’nin uzun vadeli kredi notunu indirdiğini açıkladı. Bu ve diğer kararların kısa ve orta vadeli etkilerini incelediğimizde etkilerin sınırlı olduğu görülüyor ancak ekonomi yönetiminin de daha fazla çalışması gerektiği ortaya çıkıyor.


İlk Dalga ve Olası Fon Çıkışları


Derece kaybı sonrası bazı fonların Türk mali piyasasından satış yapıp çıkması bekleniyor. Türkiye’den fon şartnameleri nedeni ile çıkmak zorunda olan uluslararası fon sayısı ya da fon miktarı tam bilinmiyor. Ancak analizler iki ila 10 milyar dolar arası olduğu görüşünde. Bu noktada kısa vadede faizlerde artış ve borsa endeksinde bir düşüş söz konusu olacak. Özellikle bu çıkışlar karşısında başka yabancı fonlar ve yerli fonlar alıcı olabilir. Bu noktada ne kadarlık bir şok gerçekleşebilir tahmin etmek güç. Ancak faizler tekrardan 10’lu seviye-lere gelebilir. Kısa vadeli bu şokların özellikle bol likidite ve düşük getiri dünyasında tekrar normalleşmesini bekleyebiliriz. Eğer ek bir şok olmazsa ve olası not düşüşünün bir miktarının zaten fiyatlandığım düşünürsek birkaç haftalık bir süre sonunda ilk şokun etkisini kaybedebileceğim söyleyebilirim.


Maliyetlere Etkisi


Kredi notunun düşürülmesinin Türk bankacılık sermaye rasyolarma marjinal de olsa olumsuz bir yansıması olacak. Gerek şirketlerin gerekse bankaların borçlanma maliyetlerinde belirli bir artış yaşanacak. Bu rakamı kestirmek zor olsa da piyasada 25 ile 35 baz puanlık bir borçlanma maliyet artışı öngörülüyor. Şu an için bankaların Sermaye Yeterliliği Rasyoları’nda (SYR) Moody’s sonrası olumsuz bir durum oluşmadı. Ancak aralık ayında Fitch de Moody’s’i takip ederse Türk bankacılık sektöründe sermaye yeter-liliği rasyolarmda bir düşüş oluşabilir. Türk bankları ve BDDK sermaye ye-terliliği hesaplarında Fitch’in derecesini baz alıyor.


Moody’s Sonrası


Aslında piyasada bir not düşüş riski mevcuttu. Bu belki bir nebze fiyatlanmıştı. Ancak 15 Temmuz sonrası kur ve faiz seviyelerinin normalleşmesi biraz bu etkileri unutturdu. Derece kaybının genel piyasa beklentileri açısından belirli bir olumsuz etkisi olabilir. Ama bu etkinin kalıcılığı küresel ekonomileri etkileyecek Fed ve diğer gelişmelerin yönüne bağlı olacak.


Geçtiğimiz haftalarda kamu ban-kaları öncülüğünde başlayan faiz indirimleri özel bankalarca da takip edildi. Merkez bankasının da üst koridordan indirim yapması bu eğilimi desteklemekteydi. Ancak Moody’s not indirimi bu iniş trendini bir süre durdurabilir. Özellikle ilk şok dalgasında artacak olan ikinci el faizleri ve yurtdışı borçlanma maliyetlerindeki artış bankaların faiz .indirme eğilimini durdurabilir.


Sınırlı Etki


Moody’s’in ülke kredi notunu düşürmesinin kısa vadede piyasalarda olumsuz etkileri olacak. Faizlerin 100 baz puandan daha az bir şok yaşamasını bekliyorum. Zira 15 Temmuzdaki toplam etki 100 baz puanı aşmamışken bu tür bir gelişmenin daha fazla bir etkisi olmamalı düşüncesindeyim. Borsa ve kur yukarı gidebilir. Kredi verme iştahı kısa vadede biraz bozulabilir. Ama şokun etkisi 3-4 haftada sönecek gibi görünüyor. Fitch’in kredi notu kararma kadar ekonomi yöne-timinin bu konuda etkin bir çalışma yapması gerekiyor.


Neler Yapılabilir?


Öncelikle ekonomi yönetiminin parça parça çıkardığı tedbir paketleri belki biraz durdurulabilir. Daha kalıcı ve özellikle de bütçe disiplinine uyaca-ğımıza ilişkin somut aksiyonlar göstermek fayda sağlar. Faiz indiriminde özellikle şokun ilk dalgasında ısrarcı olmamak yardımcı olacaktır. Merkez Bankası, Hazine ve BDDK’nın çalışmaları bu noktada kritik öneme sahip. Bu sürecin sayısal etkilerinin piyasaya duyurulması faydalı olabilir. Türkiye aslında çok uzun yıllar yatırım yapılabilir statünün altındaydı. Hatta yatırım yapılabilir ülke statüsüne çok yakında kavuşmuştuk. O yüzde derece kaybının maliyetleri bence rahatça yönetilebilir, yeter ki gerekli önlemleri alıp bunları sükunetle sunabilelim. 


Forbes