Genel

Muharrem Yılmaz: Yabancı yatırımcı istikrar ister, yoksa gelmez!

TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın, “Yabancı yatırımcı istikrar ister, yoksa gelmez!” söylemi gündeme “vatan hainliği” düzeyinde taşınınca gelinen son durumda yabancıların nasıl pozisyon alacaklarını öğrenmek şart oldu...


TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın, “Yabancı yatırımcı istikrar ister, yoksa gelmez!” söylemi gündeme “vatan hainliği” düzeyinde taşınınca gelinen son durumda yabancıların nasıl pozisyon alacaklarını öğrenmek şart oldu.


Herdem Avukatlık Bürosu, yabancı fonların Türkiye’ye yatırım projelerinde özellikle havacılık, savunma sanayii, bankacılık ve finans, altyapı yatırımları, enerji, sağlık, ilaç ve sermaye piyasaları gibi çeşitli sektörlerde hukukî danışmanlık hizmeti veriyor. Kurucusu Avukat Şafak Herdem, klasik avukatlık bürosu olmadıklarını, hukuku yorumlayarak yabancılara yatırım yapacakları alanlara ilişkin rapor hazırladıklarını söylüyor. Herdem Avukatlık Bürosu, çok milyar dolarlık yatırım fonlarının yurtiçi ve yurtdışı kararlarında etkin oluyor ve proje yönetimi, sektör analizi, piyasa raporlarının hazırlanması gibi çalışmalar yapıyor. Müşterilerinin % 80’i yabancı. Başta Euro Bölgesi olmak üzere, ABD ve Körfez ülkelerinden birçok yatırımcı grubu temsil eden Şafak Hemdem, Avrupa Melek Yatırımcılar Derneği Hukuk Komitesi Başkanlığı ve Amerikan Uluslararası Ticaret Tahkim Mahkemesi’nin bölgesel temsilciliğini yapıyor.


Yabancı için en önemli iki şey!    


Kur değişiklikleri yabancı yatırımcıyı etkiler mi, nasıl?


Sermaye kurdaki hareketle ilgilenmez. İlgileneceği tek şey hukuk sistemine duyacağı güvendir. Girerken de, çıkarken de uğrayacağı riskleri düşünür. Tahkimin (hakem sistemi) uygulanabilirliğini araştırır. HSYK ve hukuk sistemimiz üzerinde bu kadar tartışılırken yabancıdan en çok bu konuda soru alıyoruz. Gelinen durum onları tedirgin ediyor.


Gelmekten vazgeçerler mi?


Yabancı fonlar çok önceden planlarını yapar, son andaki gelişmelerden pek etkilenmez, ticaretlerine bakarlar.


Yabancı sermaye ülkemizde en çok hangi alanlarla ilgileniyor?


Madenler, yer altı zenginlikleri yabancıların ilgi alanına giriyor. Ancak maden lisansı doğrudan Başbakanlık’ın iznine bağlı ve kriterlerde de belirsizlikler var. Tebliğlerle bir anda her şey değişebiliyor. Bu da yabancıda güvensizlik oluşturuyor. Davaların açıldığını duyuyoruz. Ancak bütün bunlara rağmen 2014 ilk iki çeyreğinde yabancı yatırım almaya devam edeceğiz.  


Fondan yatırım alan Türk şirketleri parayı verimli kullanabiliyor mu?


Bizim sıkıntımız şirketlerimizin finansmanı hâlâ kredi olarak görmesi. Kredi ya da fondan alınan yatırımlar kişisel servet olarak görülüyor ve gayrimenkule yatırılıyor. Fabrika binasını ya da yerini iyi para eder diyerek uzun vadeli yatırım gibi gören, bugüne kadar hiç işletmeden bekletenler var. Oysaki Amerikalı, yatırımını 3’e katlamadan çıkmaz. Avrupalı donuk davranırsa da Almanlar iş yapma konusunda epey agresiftir. İngilizlere gelince onlar bireysel risk almak yerine daha çok fonlar aracılığıyla yatırım yapmayı severler.


Bizdeki fonlamalardan da söz etsek!


KOSGEB girişimcilere 30 bin lira geri ödemesiz kaynak kullandırıyor yani bir nevi hibe ediyor. Herhangi bir danışmanlık şirketine 3 bin TL verirseniz projenizin ne olduğuna bakılmaksızın size KOSGEB’den 30 bin lira alabiliyor. KOSGEB’den birisi ile görüşürken, ‘120 projenin 116 tanesini onayladık’ dedi. 16x30.000 TL büyüklüğü düşünün. Mantık şimdi böyle bir mantık! Devlet ne zaman ödeyeceksiniz demeden dağıtıyor. Peki, vergilerimiz nereye gidiyor? Yabancı bunu anlamaz, hatta kaldıramaz.


    Yabancı bir şirkete yatırım yaparken ilk sorusu, ‘Ne zaman geri alacağım?’ oluyor. Bu bir kültür çünkü aldığını geri vermeye alışmış. Sonra ikinci soru geliyor, ‘Bugünkü değerinden mi geri verecek yoksa o günkü değerinden mi!’ Ona göre pozisyon almam lazım diyor. Ama bizde anlayış ‘ne geri ödemesi veriyorlar alalım’ biçiminde. Parayı alanda ne bir kurgu ne bir projeksiyon var. Parayı veren de değerlendiren de KOSGEB, şaka gibi. KOSGEB memurlarının ne kadar değerlendirme yetisi var, onu da sormak lazım.


Almanlar agresif, İngilizler temkinli, diğerleri donuk


Bizimle hâlâ ilgilenen ülkeler var mı?


İspanyol, Amerikan ve Alman fonları başta yenilenebilir olmak üzere yeşil enerji yatırımlarıyla ilgileniyor. Avusturya katı atık yönetimi için fırsat kolluyor. Doğalgazdan elektrik üreten inovatif bir teknoloji de Türkiye üzerinden CIS ülkelerine atlamak üzere ülkemizde yatırım fırsatları arıyor.


Bu dönem nereden iyi para kazanılır?


Girişim sermayesinden. Onlar da bir nevi fon gibi çalışıyor. Girecek, çıkacak kur artışından en güzel onlar faydalanacak. Türkiye’deki kur riskini öngörüp riskli gözüken bir işe yatırarak durumu avantaja dönüştürüyorlar.


Bu dönem hangi sektörlerin daha çok şansı var?


Tüketiciye doğrudan temas eden her sektörün şansı var. Perakende, gıda, enerji, telekomünikasyon şanslı sektörler. Enerji gibi devletin alım garantisi verdiği işler her zaman avantajlı.  


Avukattan ziyade yatırımcı gibi davranıyorsunuz!


Herdem Avukatlık Bürosu olarak, Türk işadamlarının servet sahibi olmaktansa hisse sahibi olmalarını öneriyoruz. Böylece ekonominin canlılığını koruyabiliriz. Parasını gayrimenkule yatıran bir iş yapmış olmuyor, minimal riskle parasını kurtarıyor. Parasını işe yatırmakla parayı toprağa yatırmak farklı şeyler. Fikir sahibi işadamları bizde az çünkü ne kadar büyük olursa olsun hâlâ aile şirketi mantığıyla hareket ediliyor. İkinci kuşak ne görüyorsa onu yapıyor. İlginçtir fon geliyor dediğimizde, muhatabımız fonun nereli olduğunu soruyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir soru yok. Kaldı ki Türkiye’ye gelen fonlar ön hazırlık yaparak gelir. Hedefleri zaten bellidir…


Günseli Özen Ocakoğlu/ Zaman Gazetesi