Müjde Tönbekici sit alanında inşaat yaptığı için hapiis cezası alan eski eşi Sevan Nişanyan'ı anlattı!
Müjde Tönbekici, sit alanındaki arazisinde ev inşaatına devam ettiği gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılan eski eşi Sevan Nişanyan’ı anlattı: “Yaşlandıkça insanlar yumuşar ama Sevan köşelerini daha da keskinleştirdi”
İnsanlar genelde şehir stresinden kurtulup huzurlu bir yaşama geçmek istediklerinde Ege’de, sakin bir köye yerleşirler ya, Müjde Tönbekici neredeyse 25 yıldır Ege’de sakin bir köyde, pek çok şehir insanının hayal bile edemeyeceği hızda, aksiyonu bol bir hayat sürüyor. 21 yaşında, meraklı bir üniversite öğrencisiyken gidip vurulduğu Şirince köyünde kendine kurduğu hayat; dünyanın en ilginç adamlarından biri olan Sevan Nişanyan’la tanışmasıyla bambaşka bir hal almıştı. Evlilik, üç çocuk, Şirince’deki evlerin restorasyonu, bir dördüncü çocuk olarak Nişanyan Otel’in kuruluşu... Sonra, Sevan Bey’e açılan davalar, 10.5 ay hapis cezası çekmesi ve derken duyunca hepimizi sarsan, Nişanyan çiftinin evliliklerini bitirmesine neden olan o olay...
Müjde Hanım 5.5 yıl önce evliliğini bitirirken otelle de ilişkisini kesmiş, kendisine yeni uğraşlar edinmişti. Sevan Bey ise bu sürede otelle, yine buradaki Matematik Köyü’yle, Tiyatro Medresesi’yle ilgilenmeye devam etti. Kendisine açılan davalar da onu izlemeye... En son, iki kez mühürlenmesine rağmen sit alanındaki arazisinde ev inşaatına devam ettiği gerekçesiyle verilen iki yıllık hapis cezası onandı. Sevan Bey, Torbalı Açık Cezaevi’ne teslim olurken ünlü otelini, birlikte kurduğu Müjde Hanım’a devretti. Müjde Hanım’la İstanbul’da, çok sevdiği Büyük Londra Oteli’nde buluştuk.
Sevan Bey’in yeniden ceza alması ne hissettiriyor?
Nişanyan deyince akla hemen “kaçak inşaat” ifadesi gelmesi beni çok üzüyor. Kaçak demek beton, yoz, aykırı demek çünkü. Oysa biz Şirince’de güzel şeyler yaptık. Apartmanlar, otel zincirleri, casino’lar kurmadık. Doğal malzemeyle ve sürdürülebilir yöntemlerle küçücük bağ evleri yaptık. Örnek gösterilecek bir mimari anlayışı benimsedik.
“Bari yastığın rahat olsun demiştim”
Neden böyle oluyor diye soruyor musunuz kendinize?
Şirince’yi rant kapısı olarak görenlerin işlerine çomak soktuk biz. Bizim yaptığımız tadilatlar dikkat çekti. “Küçük Oteller Kitabı”mız da çok başarılı olmuştu. Sevan aleyhine dokuz dava açıldı ardı ardına. Bir şekilde hallolur derken Sevan imar planı mevzuatından ötürü tutuklandı ve 10.5 ay cezaevinde kaldı. Taraf’ta yazdığı yazılar da bazı çevreleri rahatsız etti. 19 imar suçuyla karşı karşıya kaldı. Bir noktadan sonra ne avukatla çalıştı ne de davalarına girdi... Beş yıldır Yargıtay’da olan birkaç dosyası var. Bunlardan biri iki-üç hafta önce onandı.
Nasıl hazırlandı cezaevi günlerine?
Gözlemlediğim kadarıyla günlük rutinini hiç bozmadı. İki-üç kitap aldı yanına. Bir de yastığını alacaktı ama izin vermediler. Ben istemiştim onu da, “Hiç olmazsa yastığın rahat olsun” demiştim ama olmadı.
Nasıl geçiyormuş günleri?
Telefonla görüşüyoruz. Son konuşmamızda birkaç şey istedi; A4 kağıt, okuma lambası ve tuvalet kağıdı... Benim bildiğim Sevan,
bu süreyi boş geçirmez. Şimdiden cezaevinde bir kütüphane kurma çalışmalarına başladı bile...
Yaşadıklarına şaşırmıyorsunuzdur artık...
Hiç şaşırmıyorum. 23-24 yıldır tanıyorum onu. Teslim olurken de “İnandığım doğruları uygulamayı çıktığım zaman da sürdüreceğim” diye açıklama yaptı zaten basına. Yaşlandıkça insanlar yumuşar, Sevan köşelerini daha da keskinleştirdi. Onu yeni tanıdığım zamanlarda şaşırıyordum ama... Hem şaşırıyor hem korkuyordum. Kafa yapısı tanıdığım insanlardan farklıydı. Sürekli onu durdurmaya çalışıyordum. Bu da büyük gerginliklere sebep oluyordu.
Oteli neden size devretti Sevan Bey?
Sıkıldı. Otelcilik benim işim. Döşeme bilirim, yemek bilirim. Mekan yaratmayı bilirim. Bilim çalışmalarına yönelmek istedi, bu olay vesile oldu.
Otelin işlerine karışmaya devam eder mi?
Umarım karışmaz. Ben karışmamıştım, sadece gidip çay içtim, yaptığı güzellikleri takdir ettim, arada bir eleştirilerimi dile getirdim.
Neler yapacaksınız otelde?
Dünya güzeli işletmemiz son beş-altı yılda çok büyüdü. Daha yoğun, daha sistemli çalışacağız. Bana göre Türk misafirlerimiz biraz ihmal edildi. Oysa insanımıza “Siz de yapabilirsiniz” demek
çok önemli. Biraz o kısma ağırlık vereceğiz.
“Hiç nazlanabileceğim adamlar denk gelmedi”
Her şeyden sonra nasıl tanımlıyorsunuz Sevan Bey’le aranızdaki ilişkiyi? Takım arkadaşlığı mı?
Çocuklarımızı büyüttüğümüz, inşaatımızı yaptığımız dönemde de takım arkadaşı değildik. Sevan’ın kafası çok hızlı çalışır. O hayal eder, buyurur, ben de uygulardım. Artık oraya geri dönemeyiz. Fikirleri benim için değerlidir. Ben de ona fikir veririm. Ama icraat noktasında belirleyici olmasını istemiyorum bundan böyle.
Hep en olumsuz durumu bile hemen olumluya çevirecek, kötü zamanları bile verimli geçirecek enerjiniz var gibi duruyor. Hiç mi yataktan çıkmak istemediğiniz günler olmaz?
Hiç düşünmedim bunu. Demek ki olmuyor. Vaktim olmuyor herhalde. Bir de hiç nazlanabileceğim adamlar denk gelmedi bana. Kendi kendime “Hadi kalk, güneş doğdu, başla” demekle geçti hayat.
“Nasıl depresif bir kadına dönüşmeden bu işin içinden çıkarım diye çok düşündüm”
Boşanmanıza sebep olan olayı nasıl atlattınız? (Sevan Nişanyan eşinin üzerine dışkı dolu kavanoz boşaltmıştı)
Hayatımdaki yeni bir duruma programlanmayı nedense çok iyi beceriyorum. Sevan’la, Sevan’ın temsil ettiği şiddetle, erkeğin şiddetiyle çok uğraştım. Nasıl depresif bir kadına dönüşmeden bu işin içinden çıkarım diye düşündüm. Ve şiddete maruz kalan kadınlarla konuşmaya başladım. Kocasından şiddet görmüş, sonra o kocayı hayatından atıp yoluna devam etmeyi başarmış kadınlar... Eğitimli, eğitimsiz... Diyarbakır’dan Edirne’ye kadar gezdim, onlarca kadınla röportajlar yaptım. Bu paylaşım süreci insanı farklı bir arınmaya götürüyor. Kendimi bu şekilde tedavi ettim.
Bağışladınız mı onu?
Bağışladım diyemem, o laf bana anlamsız geliyor. Ama o sorunla barışabildim. Bu noktaya gelince yeniden iletişim kurmaya başladık. Sürekli karşılaşıyorduk. Zor oluyordu.
Hiç mi yeniden gerildiğiniz anlar olmuyor?
Oluyor tabii ki. Ama kendime büyük ölçüde hakimim. Bir de aynı evi paylaşmamanın getirdiği büyük bir avantaj var. Boşandık, Sevan yeniden evlendi, o evlilikten yavruları oldu. Kocaman bir aile olduk. Yeni karısıyla da görüşüyorum. Hapse girmeden önce, benden sonraki karısına iletmek istediği mesajlar vardı, onun için kalkıp Almanya’ya gittim. Neden gitmeyeyim? Onun çocukları benim çocuklarımın kardeşleri. Çok mutluyum böyle. Nefret ederim çekirdek aileden.
Olayın hatırlanıyor olması rahatsız ediyor mu?
Hayır, hiç. Bir şeyi gizlemektense üzerine gitmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Açıklık insana ferahlık getiriyor.
Milliyet Pazar / Güliz Arslan