Sektörel

Murat Sungur Bursa: Herkes enerji sektörüne girmemeli

Mahallenizde iyi de iş yapan bakkal varken, yanına bir diğeri, sonra bir başkası dükkan açıyor

Bu rekabet, bir şekilde mahalle sakinlerinin avantajını sağlayacaktır. Fiyat düşmese dahi, hizmet veren daha çok müşteri çekebilmek için güler yüzlü olacaktır. Hazır giyim mağazasında da durum farklı değil.
Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat Sungur Bursa ile geçenlerde sohbetimizde işaret etti:
“Her önüne gelen enerji sektörüne girmemeli.”
Bunu söyleyen, enerji sektöründe yatırım yapmış bir grubun temsilcisi olunca insan ilk başta dudak büküyor.
Zaten Murat Sungur Bursa şunu da söyledi: “Bizim grup da kuralına uygun davranmıyorsa, saha dışına çıkarılmalı, elenmeli.”
Sonrasında söyleyenin değil, söylenilenlerin anlamını tartmaya başladım. Tutun ki, birazdan okuyacaklarınızı savunan bir akademisyen.
En basiti, bir yatırımcı “gece 12'den sonra yeterince kâr edemiyorum” deyip, şalteri indirme şansına sahip değil.
Enerji, diğer sektörlere benzemiyor. Akılsız yatırım, yanlış yönetimin, ihmal ve kusurların bedelini biz vatandaşlar çekeceğiz.
Murat Sungur Bursa, ‘enerji ihaleleri'ne de dikkat çekiyor.
Ne kadar yüksek bedel, o kadar iyi ihale demek değil.
Enerji ihaleleri, kamunun diğer ihalelerine benzemiyor. Fiyat avantajı yaratacağım diyen yatırımcı, yarın öbür gün yüksek fiyatın maliyetini yine elektriği kullanacak olan biz fanilerden çıkaracak. Murat Sungur Bursa, enerji sektöründe ‘kuş kafesi' kuralının olması gerektiğini savunuyor.
Her önüne gelen, kafese girmesin. Çok ciddi bir seçim sistemi olsun. Kuş kafeste ne
kadar özgürse, yatırımcı da enerji sektöründe o karar özgür olabilsin.

Santrallara belediye ortaklığı
Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat Sungur Bursa, enerji yatırımlarında yerel yönetimlerin de pay alabileceği hukuki düzenlemenin yapılmasını öneriyor. Nükleere olan tepkiler bir yana, yeri geliyor rüzgâr, hidroelektrik yatırımlarına bile yerelden tepkiler yükselebiliyor.  Tepki çekmeyen yatırımları ise, insanlar sadece istihdam kapısı olarak görmemeli.

Çevreyi kurtarma ve para tasarruf etme kılavuzu
Yılın şu son günlerinde, yeni yıl tebrik kartları, yeni kitaplar, yılbaşı hediyelerinin trafiği de artar. Dün hediye gelen bir kitabı hemen başucu kitaplarımdan biri yapmaya karar kıldım.
MESS‘in ‘Yeşil İşyeri' kitabı.
‘Yöneticiler için çevreyi kurtarma ve aynı zamanda para tasarruf etme kılavuzu' diye yazıyor.
Türkiye çoktan ‘düşük karbonlu ekonomi modelini' tartışmaya başlamalıydı. Geleceği inşa etme alışkanlığını edinmemiş
olmamızın klasik sonucunu yaşıyoruz her zamanki gibi.
Leigh Stinnger imzalı ‘Yeşil İşyeri' kitabında şu cümleleri alıntılamak istedim: “21. yüzyılda, yeşil iş uygulamalarının artması, teknolojideki son sıçramalar ve tüketici bilincindeki gelişmeler sonucunda artık diyebiliriz ki, işyerlerini yeşilleştirmek sadece yapmamız gereken doğru bir şey olmakla kalmıyor, aslında
şirketinizin kârlarını ve piyasa değerini artırmanın olmazsa olmaz bir koşulu haline geliyor.”
MESS Genel Sekreteri İsmet Sipahi de, şu mektubunu eklemiş, kitaba:
“Her gün yeni bir adım atın, en sonunda sadece kendi işyerinizi değil, üstünde her gün 6 milyar insanın yaşadığı, nefes aldığı ve çalıştığı daha büyük bir işyerini de -Dünya gezegeni- yeşilleştireceğinizi göreceksiniz.”
Yeni yılda, ‘yeşil kalkınma' başlığı bu köşenin çok daha öncelikli konusu olacak. Ne de olsa gideceğimiz başka dünya yok.

Bir rüzgâr santralıyla 14.5 milyon ağacın işi kolaylaştı
Zorlu Grubu'nun Osmaniye'deki Gökçedağ rüzgâr santralı yılda 500 milyon kilovat saat elektrik üretecek. Rüzgâr santralı yerine aynı elektrik, termik santralda üretilse, 300 bin ton karbondioksit doğaya salınacak.
Bir ağaç ortalama yılda 20-22 kilogram karbondioksiti absorbe edebiliyormuş. Zorlu Enerji de rüzgâr santralı yatırımlarıyla övünürken, Osmaniye'deki santralın yılda 14.5 milyon ağaca eşdeğer katkı sağlayacağına vurgu yapıyor.

Ufo kültürü ihracatı
Sigara yasağıyla birlikte, sokaklardaki ısıtma cihazları tiryakilerin de can dostu oldu. Kapalı mekânlarda sigara yasağının bir sonucunun da küresel ısınmaya Türklerin katkısının daha da artacağı olasılığı, akıllara gelmiş miydi acaba?
Restoran, kafe, bar önlerindeki ısıtma cihazlarını ilk Türk girişimcileri üretmedi elbette. Avrupa'ya yolu düşenler bilir, o ısıtma cihazlarından Avrupa'daki işletmelerin duvarında da vardır ama çoğunlukla kullanılmaz.
Geçenlerde Brüksel'deyken bir yandan titreyip, bir yandan sigaralarımızı tüttürüyorduk ki, bir işadamı “Şu aralar Avrupa'ya Ufo satmak en kârlısı olur” diyordu. Isıtıcıların arasında Ufo ismi de, markası ne olursa
olsun jenerik isim haline gelmeye başladı.
Funda Özkan/Radikal