Mustafa Demir: Kendinize ait hayaliniz varsa Fatih'te gerçekleştiremezsiniz!!
İki dönemdir Fatih Belediye Başkanlığı'nı yürüten Mustafa Demir uzun yıllar yaptığı diş hekimliğini siyasetle beraber yürütmek için büyük çaba harcamış. Diş hekimliğini asla ikinci plana atmadım diyen Başkan görevi bir süre yine kendisi gibi diş hekimi ol
Başkanın Günlüğü'nde bu hafta tarihi yarımadanın başkanı, başarılı diş hekimi ve siyasetçi Mustafa Demir'in çocukluğuna, gençliğine, iş yaşamına ve İstanbul'a bakışına tanık olacağız. Muhacir bir babaannenin torunu Mustafa Demir. Aslında hikaye taa Erzurum'da başlıyor. Rus harbinden dolayı güneye, Elazığ'a kaçarken babasını ve annesini soğuk kış şartları yüzünden yolda kaybeden babaanne o sıralarda 7 yaşında. Bir başına Elazığ'a kadar geliyor ve Demir'in dedesinin evine sığınıyor. Daha sonra büyüyünce de dedesiyle evleniyor. Bu evlilikten sonra aile için yeni bir göç daha başlıyor. Bu kez hedefte Diyarbakır var. Başkan'ın babası da burada dünyaya geliyor. Demir de tıpkı babası gibi Diyarbakır'da doğuyor, 7 çocuklu ailenin ortancası olarak. 5 erkek kardeş ve 2 abladan sadece beşi okuyor. Demir o günleri şöyle anlatıyor: "O şartlarda kızları pek okutmazlardı Diyarbakır'da. Ama oğlanların eğitim durumu iyiydi. Ben diş hekimliğini bitirdim, küçüklerim inşaat ve elektrik mühendisliğini bitirdi."
İlkokulu Ergani'de okuyan başkan daha sonra devlet parasız yatılı imtihanlarına girer. Oradan da Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesi'ni kazanır hem de yatılı. Hal böyle olunca 11 yaşındayken evden ayrılmak zorunda kalır. Bu ayrılıkla beraber gurbet hayatı da başlar, Maraş'ta 7 yıl kalır. Hikayenin devamını Demir'den öğrenelim: "Yatılıdayken 200 kişiydik ve yazılmamış bir sürü kural vardı. Okul ve pansiyon iç içeydi. Sürekli açıkta ve şartlara uymak durumunda olan birisiniz. 11 yaşında ayrıldım ama ilk 4 sene okulu bırakıp ailemin yanına gideceğim dedim hep. Babamlara gözyaşlarıyla dolu mektuplar yazardım. Her yaz bir daha dönmemek üzere ayrılıyordum okuldan ama eve giderken geri dönüp okulumu bitirmem lazım diyordum. Hep böyle ikilemler yaşadım. Ama yine de mantıklı olanı tercih ettim. Evet zor ama bitirmem gereken bir okulum var. Çünkü hakikaten çok zordu. Şimdiki gibi değil, iletişim araçları yok. Kuyrukta bekliyoruz telefon için. Şimdi dönüp baktığımda ise iyi ki Maraş'ta kalmışım ve iyi ki imam hatipte okumuşum diyorum."
YAZLARI AYAKKABI BOYARDIM
Maraş'ta ailesini özlemesine rağmen kalışının bir diğer sebebi ise kendisinden üst sınıftaki ağabeyleri olur. "Onların yardımı çok fazladır. Hem yaşantıları hem de yönlendirmeleriyle bizlere örnek oluyorlardı. Hem mücadele azmim oldu hem de hayatı pratik öğrendim" diyen Başkan yazları tatile geldiğinde de boş durmaz. Otoritesiyle çocuklarını yöneten annesi sayesinde mutlaka çalışır: "Annem çok akıllı bir kadındı, bizi boşta tutmazdı. O çok otoriter olmasa bile biz ondan çekinirdik. Babamdan o kadar korkmazdık. Yazları birimizi berbere, birimizi marangoza, diğerini inşaata gönderirdi. Çalışırdım o yaşta. Ortaokulda yazın ayakkabı boyacılığı yaptım. İnanılmaz para kazandım. Hatta kardeşlerime hep takılırdım, ailede ilk lastik tekerleği alan benim, çünkü bisikletimi ben satın almıştım. Harçlığımı çıkarıyordum, gayet de iyiydi. Çok kardeşli olmanın avantajları fazla."
EN BÜYÜK HEDEF İSTANBUL
Maraş'ta 7 yıllık yatılı okuldan sonra ilk imtihanda Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ni kazanır Demir. Bir yıl Ankara'da kalır ama hedefinde İstanbul'a gelmek vardır. "İyi bir meslek arzusu içerisindeydim, bunu da İstanbul'da kazanabileceğimi düşünüyordum" diyen başkan Ankara'da okurken yeniden sınava girer ve Çapa Diş Hekimliği Fakültesi'ni kazandır. İstanbul'la ilk tanışması da 1979 yılında böyle olur. O dönemdeki İstanbul'u ve yaşadıklarını şu cümlelerle anlatıyor: "Çok farklı değildi sanki, filmlerden izlediğimiz gibiydi. Adapazarı'nda ağabeyime gitmiştim. Oradan trenle Haydarpaşa'ya geldim. Vapurla Karaköy'e geçmiştim. Doğrusunu söylemek gerekirse İstanbul'u o kadar özümsemişiz ki, çok yabancı gelmedi bana. Gelir gelmez de o dönemde öğrenci yurdu olan, Fatih Camii'nin etrafındaki medreselerde kaldım. 1980 yılında ihtilalle beraber yurtla kapatıldı. Ondan sonra İlim Yayma Cemiyeti'nin yurdunda, Vefa'da 2 yıl kaldım. 4. sınıfa geldiğimde Şirinevler'de bir ev tuttum. O evin bir odasını da klinik haline getirdim. Tabii modern aletlerim yoktu. Okuldan sonra eve gidiyordum, hastalarım gelmeye başlıyordu. Şu anda çok meşhur olan, ilk hastalarım var. Bu arada üniversiteyi bitirdiğim sene nişanlandım. Askere gidip geldikten sonra da Fatih zaten hedefimdeydi. Orada bir muayenehane açtım. 1986'da eşim de okulu bitirdi ve ikimiz Fatih'te hayata atıldık." Diş hekimliğini severek yapan Demir'in gönlünde aynı zamanda siyaset de yatıyordur. 2001 yılında AK Parti kurulurken kurucu il yönetim kurulu üyesi olur. 2004'te de il başkan yardımcılığı yapar. Daha sonra da Fatih'in belediye başkanı olmak nasip olur. İşini hiç ikinci plana atmadığını söyleyen Başkan şöyle devam etti: "Okuldayken de için için siyasetle uğraşma arzum vardı. Bir de ben fakültede herkesi tanırdım, her kesimden, her dünya görüşünden insanlarla iyi bir hukukum vardı. Bu hala devam ediyor. Siyaset benim için uygun bir işti. Ama mesleğim buna pek uygun değildi. Çünkü biz diş hekimleri bizzat, bedenen çalışan inanlarız. Planlayarak yürüttüm işlerimi. Siyasetle uğraştığım dönemde işimi hiç ikinci plana atmadım, diş hekimliği benim için vazgeçilmezdi. İşim benim için önemliydi. Ama siyaseti de çok arzu ediyordum. Güzel oldu, iyisi buymuş demek ki."
SAYGI DUYULACAK BİR ŞEHİR İÇİN ÇALIŞIYORUM
Başkan Demir çok fazla vakit bulamasa da spor yapmayı çok seviyor, haftada en az 3 kez yüzmeye gidiyor. "Kitap okurdum lisedeyken. Görev olarak kabul ederdim, severek olmasa da okurdum. Ama spor hayatımda hep önemliydi. Üniversite yıllarında İstanbul'da spor yapmak çok zordu. Şartlar kötüydü, voleybol oynadım uzun yıllar ama sahamız yoktu. Betonda oynardık, kırık dökük yağmur yağınca paspaslarla o çukurlarda biriken suları temizlerdim. Ama Allah Fatih'te belediye başkanı olmayı nasip edince 13 tane kapalı spor salonu yaptırdım." Başkan'ın bir diğer merakı ise tarih ve tarihi eserler. Öyle ki bu mesele açılınca "Allah bana 'kulum ne istersin' dese ben 'yaşamış medeniyetleri gözlemlemek isterim' derim. Antik şehirlerin oluşumlarını görmek isterdim. Bütün medeniyetlerin tarihi genlerini içerisinde taşıyan şehirler ve bunları geleceğe taşımak da bizim görevimiz. Ben şehri önemsemekten çok saygı duyuyorum" cümlelerini kuruyor hemen.
Fatih'te kımıldamak zor
Fatih hakikaten zor bir yer. Yapısını tamamlamış, geliri yok. Kımıldayamıyorsunuz, her tarafınız tarihi eser. Dünyanın en fazla tarihi eserinin olduğu bir yer burası. Kendinize ait hayaliniz varsa gerçekleştiremezsiniz.
Kendime ayıracak vaktim yok
İstanbul burası. En çok sevdiğim yer de burası yani benim başkanlığını yaptığım yerler. Bir de Boğaz tabii. Bir zamanlar fırsat buldukça iki haftada bir kahvaltıya giderdim Boğaz'a. Fırsatım olsa denizi de görebileceğim bir yerde oturup dinlenmeyi arzu ederim.
Bir de fırsat olsa da çocuklarla bir şeyler içecek yerlere gitsek diyoruz. Fırsat oluyor mu Olmuyor açıkçası. Kendime ayıracak vaktim yok.
Vural Yazıcıoğlu-AYSEL YAŞA/Yenişafak