24 / 11 / 2024

New York Times'da Büyükada'dan bir ev anlatıldı

New York Times'da Büyükada'dan bir ev anlatıldı

New York Times yazarı Yigal Schleifer, Büyükada'da 100 yıllık bir Rum evini restore eden, Stein-Gunnar Sommerset'in hikayesini gazeteye taşıdı




New York Times yazarı Yigal Schleifer, Büyükada'da 100 yıllık bir Rum evini restore eden, Stein-Gunnar Sommerset'in hikayesini gazeteye taşıdı

İstanbul artık Osmanlı İmparatorluğu zamanında olduğu gibi çok uluslu bir merkez değil belki, ama Büyükada'da 100 yaşındaki ahşap evin sahibi Stein-Gunnar Sommerset, çok kültürlü ruhu canlı tutmaya çalışıyor. 1910'da Türk-Yunan bir aile tarafından yapılan ev, on yıllar boyunca Ermeni aileyle ayakta kaldı. Evin ahşap dış cephesi, en son Alman bir ekip tarafından restore edildi. Ekibe, sonradan marangoz olan Polonyalı bir grup filozof eşlik etti.

Sommerset Norveçli. Evi, Yunan-Finlandiyalı bir dostunun tavisyesiyle almış. "Tüm bu hikaye sizin için biraz karışık değil mi?" diyor anlatırken. Batı Norveç'in fiyordlarında altı bin kişilik bir köyde doğan 37 yaşındaki Sommerset, Bergen Üniversitesi'nde Antik Yunan dersleri veriyor. 2005'te kendi deyimiyle 'daha maceracı' bir şey ararken kendini İstanbul'da bulmuş. "Şehrin tarihiyle çok ilgileniyordum" diyor. "Burada kalan Yunan evlerinden birini alıp restore etmeye karar verdim. Kendi haline terk edilmiş pek çok yer var burada. Benimki de mütevazı bir katkı olur diye düşündüm."

Artık Türkiye'de çok az Rum evi kaldı ama Rumlar 1960'larda ülke nüfusunun büyük bölümünü oluşturuyordu. Yunanca'da adı 'Prinkipo' olan Büyükada, o yıllardan beri bir Rum kalesi gibi. İstanbul'un gayrimüslim azınlığının yazlık adresi. Türkiye'de sokakta yürürken Rumca ve Ermenice konuşulduğunu  duyabileceğiniz nadir yerlerden biri.

Yıllar içinde, adanın tarihi ahşap evlerinin çoğu, yıkılıp yerlerini beton apartmanlara bıraktı. Dört yıl önce Sommerset'in şansı yaver gitti ve müze gibi üç katlı, bahçeli, orijinal mobilyalı, 20'nci yüzyılın İngiliz porselen tuvaletli, antika nevresimli bu evi buldu. "Bir restoratör için burası cennet gibi. Neredeyse yüzde 90'ına hiç dokunulmamıştı" diyor Sommerset. "Elbette çürümüştü, ama hâlâ yaşanabilir haldeydi ve orijinal yapısını koruyordu."

Evi içindeki her şeyle, 105 bin dolara satın aldığında, yapının üçüncü sahibi olmuş. Restorasyondan sonra burası onun asıl adresi haline gelmiş. Zaman zaman tatilcilere kiraladığını söylüyor. Ekstra 20 bin dolar harcadığı restorasyonu titizlikle gerçekleştirdi. İçi el vermeyerek değiştirdiği porselen tuvalet dışında Sommerset birçok şeyi olduğu gibi korumuş. Mesela mutfak karolarındaki çatlak olduğu gibi duruyor. Sommerset ve ekibi restorasyon sırasında yalnızca çok çürümüş bölgeleri değiştirmiş, orijinal ahşabı mümkün olduğunca korumaya çalışmış. "İçeri girdiğinizde, evin orijinal sesini duymalısınız. Rüzgar estiğinde, bir merdivene bastığınızda... Hatta kokusu bile değişmemeli. Bu büyü, beton binalarda yok" diyor. Restorasyonun genellikle eskiyi tamamen yıkmak anlamına geldiği bir yerde, Sommerset'in yaklaşımı merak ve şüphe uyandırıyor. Adanın sadece ahşap kısmını elden geçirdiği için cimri olduğu dedikodusu yayıldığını söylüyor. "Otantizmi anlamıyorlar" diyor, "Şimdilik."

Milliyet Cadde

Basında yer alan diğer haberler;

Onu İstanbul'a ahşap evler çekti

istanbul'daki hayatıyla New York Times'a konu olan Norveçli Sommerset, biri Büyükada'da, ikisi Süleymaniye'de 3 tarihi evin restorasyonuna adamış kendini ve bu uğurda tüm parasını harcamış

Norveçli Stein-Gummer Sommerset, yaşamak için İstanbul'u seçen yüzlerce Avrupalıdan biri. Ancak onu diğerlerinden farklı kılan, İstanbul'daki seçimleri. Orhan Pamuk'un "Kara Kitap"ını iki kez okuduktan sonra çok etkilenen ve Türk kültürünü keşfetmek üzere yola çıkan Sommerset'i İstanbul'a asıl çeken tarihi evlere olan merakı. İstanbul'daki eski ahşap binaları ve bu binaların kaderlerine terk edildiğini görünce "Bunlardan en azından bazılarını kurtarmalıyım" diye düşünen Sommerset, 2005'te biri Büyükada'da, ikisi Süleymaniye'de 3 tane, 100 küsur yıllık ahşap ev satın almış. Beş yıldır bu evlerin restorasyonuyla uğraşan Sommerset, bugüne dek evlerin restorasyonuna 100 bin liradan fazla harcamış.
Norveç'in batı kıyılarındaki küçük bir köyde doğan ve Yunan filolojisi okuduktan sonra Norveç'teki Bergen Ünivesitesi'nde antik Yunan dersleri veren Norveçli Sommerset, İstanbul'a geliş hikâyesini şöyle anlatıyor:
"Yunan filolojisi okuduktan sonra eski Rum evlerine ve tarihi evlere ilgi duymaya başladım. Bu arada turist olarak defalarca İstanbul'a gelmiş ve eski ahşap evlere hayran kalmıştım. İstanbul 1920'lere ve 1930'lara kadar ahşap bir şehir olarak yapılmış ancak daha sonra bu ahşap evler betona kurban gitmiş. Geride kalanlar da ya çürümüş ya da bilinçli bir şekilde yerine başka bir şey yapmak için yıkılıyor. İşte bu binalardan hiç olmazsa kurtarabildiğim kadarını kurtarmak istedim."

`Ben almasaydım çürüyecekti'
Sommerset, Büyükada'daki eski Rum evini 105 bin dolara, Süleymaniye'deki eski Osmanlı evlerini ise 90 bin dolara satın almış. Daha sonra da bürokratik zorluklar nedeniyle bir türlü bitmek bilmeyen restorasyon macerası başlamış. Sommerset, "Restorasyon için Anıtlar Kurulu'ndan gerekli izinleri almak çok zor. Avrupa'nın hiçbir yerinde bu denli çürümüş tarihi binalar göremezsiniz. İstanbul'da tarih ve kültür mirasına sahip çıkılamamış. Anladığım kadarıyla resmi yetkililer de bu konuda insanlara engeller çıkardığından kimse bu binaları alıp otantik haline sadık kalarak yenilemeye yanaşmıyor, genelde yıkıp yenisini yapıyorlar" diyor.
İstanbul'da bulunduğu süre zarfında hem Süleymaniye'de, hem de Fener, Balat gibi İstanbul'un eski bölgelerinde çok sayıda eski evin yıkıldığına tanık olan Sommerset, "Bu evlere sahip çıkılmaması inanılmaz. Ben satın almasaydım büyük ihtimalle Süleymaniye'deki evler de çürüyüp gidecekti" diyor.

`Torunlarım gurur duyacak'
Sommerset, restorasyon sürecine Almanya'dan getirdiği marangozlarla birlikte çalışarak bizzat katılmış ve evlerin otantik haline mümkün olduğunca sadık kalmaya çalışmış. Örneğin Büyükada'daki evin pencere pervazının bile tamamını yenilememiş, sadece dışta kalan çürümüş bölümü yenisiyle değiştirmiş. Rum yapımı olan ve 1935'te Ermeni bir aile tarafından satın alınan evin içindeki mobilyalar da 1935'ten kalma. Sommerset, "Benim birinci derdim bu evlerdeki otantik görünümün yok olmaması. Bu evleri yıkıp yerine kopyasını yapabilirsiniz ama o zaman bütün değerini yitirir, o yüzden zorunlu olmadıkça evlerdeki hiçbir şeyi değiştirmedik" diyor. Sommerset'in sponsoru yok, o yüzden de ona restorasyon işinde yardım etmek üzere Polonya'da gelen arkadaşlarına para ödeyemiyor, ancak yatacak yer veriyor. Geleceğe dair hayalini ise şöyle anlatıyor: "Bütün paramı bu işe harcadığım için bu iş bitince muhtemelen Norveç'e geri dönüp çalışmak zorunda kalacağım. Ancak hayalim gelecekte geri dönüp Süleymaniye'de restore ettiğim o evde yaşamak. Bu evleri torunlarıma gösterip onları yaşattığım için benimle gurur duymalarını istiyorum."
İpek Yezdani/Milliyet


Geri Dön