Köşe yazıları

Nilüfer'deki imar planları neyi içeriyor?

Gazete Bursa'nın köşe yazarlarından Muharrem Karabulut bugünkü yazısında Bursa ilinin Nilüfer ilçesindeki imar sorununu anlatmış. İşte o köşe yazısı...

Geriye dönüp şöyle bir bakalım. 

İmar ve rant uğruna devletin malı deniz, yemeyen .... 

Denklemi içinde her tarafından parsellendiğine tanık oluyoruz. 

Ben, birkaç gündür, Fethiye Merası'nın nasıl betonlaştığına dair iddiaları ve belgeleri gazete sayfalarında fasiküller halinde yazıyorum. Bunları bir araya getirenler, gelecek nesillere ibretlik olsun diye ansiklopedi bile yaparlar. 

Bundan yaklaşık 4 yıl önce idi. 

Nilüfer Ertuğrulkent'te ziyaret ettiğim bir esnaf arkadaşımın anlatmasıyla konudan haberdar olmuştum. 

Nilüfer Belediyesi Encümeni'nin bir şuyulandırma kararı ile Ertuğrul ve Özlüce bölgesinde binlerce evin yapıldığı inşaatlara yer açabilme adına, iddialara göre tamı tamına 372 dönüm hazine arazinin imarı verilmeyip, bu arsaların imar hakları müteahhitlerin arsasıymış gibi bölgedeki inşaatların yapımı sağlanmış. 

İddia bu. 

Sonra, hazine, malının mülkünün peşine düşmüş. Davalar açılmış. Kazanılmış. Türkiye'nin en yüksek yargı organı Danıştay bile bu şuyulandırma ve planlama olayında Nilüfer Belediyesinin yüzde yüz kusurlu olduğuna karar vermiş. Tazminat bedelleri hesaplanmış. 

Konuyla ilgili bilgi sahibi olabilme adına hazineye uğradım. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Çünkü, dönemin siyasi yöneticilerinden korkuyorlar. 

Konuşmuyorlar. Konuyu ancak Ankara genelinde çözebileceğime inandım. Ankara'nın yolunu tuttum. Yine sonuç alamadım. 

Sonra, milletvekillerimiz Mustafa Öztürk ve Mustafa Kemal Şerbetçioğlu'ndan yardım istedim. Birisi bürokrat geçmişi, diğeri hukukçu avukat kimliği ile benim istediğim bilgi ve belgelere ulaştılar. 

Konuyu o dönem köşe yazdığım Bursahaber Gazetesi'nde kaleme aldım. Yazdım. Manşet oldu. Hazinenin kayıp arsaları başlıklı yazım, Bursa'da gündemi sarstı. 

Belediye Başkanı Mustafa Bozbey konuyla ilgili basın toplantısı düzenledi. İmar planlamanın kendi dönemlerinde olmadığını, ANAP döneminde yapıldığını ifade etti. Sonra, konuyu ve mahkeme kararlarını incelediğimizde ise, evet ilk imar planlaması ANAP döneminde yapılmış. Sonrasında mahkeme bu planları iptal etmiş. 

Seçimlerde Mustafa Bozbey görev başına gelmiş. Mahkeme kararına uyup planları eski haline döndürmek yerine, bu plan çalışmasını yapan Ankaralı firma ve mühendisin görevine son vermiş. Sonra, Bursalı bir başka mühendisle bölgeyi tekrar planlayıp ele almış ve aynen iptal edilen imar planlarını yine ve yeni bir encümen kararıyla çıkarmış. Yani, "bu planları ben yapmadım" ifadesi böylece suya düşmüştü. Ki, bugün dahi incelense, belediye kayıtları gayet açık. Tarihler gayet açık ve sarih... 

Hazine, haklı olarak ve Yüce Türk Adaleti'nin verdiği kararlara göre hakkını istiyordu. Madem, Türkiye bir hukuk devleti, bizlerde böyle olmasını ve hukuka saygı gösterilmesini istiyoruz, hukukun verdiği karar uygulanmalıydı. Maalesef, Nilüfer Belediyesi verilen bu kararları uygulamamakta direndi. Hazine de hakkını almakta direndi. 

Şimdi, 20 yıllık bir serüven üzerine ve Belediyenin imar inatlaşması üzerine Belediye Başkanının bizzat kendi ifadesinde belirttiği gibi, "konunun çözümü için TBMM özel kanun çıkarılması gerekiyor." Dedi. 

Aynı bölgede daha önce Emir Koop inşaatları içinde aynı yöntemle hazine arsaları yok edilmiş. Sonra, AK Parti'nin ilk döneminde Emir Koop hissedarlarının mağdur edilmemesi için CHP'li Belediyenin yaptığı yanlış imar uygulamasının düzeltilmesi adına dönemin milletvekili Mehmet Emin Tutan'ın önergesiyle özel kanun çıkarılmış. 

Aynı başkan, şimdi yine, kişiye özel kanun çıkarılmasını istiyor imajı hakim Ankaralı bürokratlarda. Devlet yönetiminde. 

Olaylardan zeytinyağı gibi sıyrılmaya çabaladı. Vatandaş mağdur edebiyatı yapıp, siyaseten kendisinin yaptığı yanlışları başkalarına kaydırma niyetinde olduğu gibi izlenim var. Yani, hazine zararın üzerine sünger çeksin. Bu işi yapanlarında yanına kar kalsın. Tüyü bitmemiş yetim edebiyatı yapan genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu'nun da bu yazıyı okursa kulakları çınlasın. 

Tabi, güvendiği ve o dönemde bakanlar kurulunda yer alan bir ağabeyinden bu konuda yardım istenmiş. Bursa milletvekillerinin ise Mahkeme Kararının uygulanmasını istemesi üzerine, bu çabaları da boşa giden belediye yönetimi, şimdi galiba çaresiz kaldı. Kamu alanlarını gösterip, hazinenin bu arsalara sahip olmasını önerip, olayın üzerinin kapatılması istiyor. Tıpkı mahkemenin açıldığı ilk günlerdeki gibi. Hazine ise, zaten plan gereği kamu hizmet alanlarının ayrıldığını, ki, hazinenin de buna pay verdiğini belirterek, kendilerinin yüzde 40 DOP ve KOP sonrasında kalan araziler üzerindeki imar haklarını istediklerini söylediler. 

Ortaya cezalar çıktı. Belediye cezaları ödemek istemedi. Çünkü, milletvekilleri bu olayı çok yakından takip etmeye başladılar. Cezalar, belediye kasasından ödenirse, kamu zarar etmiş olacak. Zaten hazine kayıplarıyla oluşan zararlar var. Birde belediye zararı eklenirse durum vahim. 

Hatta, Mustafa Öztürk, "Hazinenin zararı ne oldu?" diye basın açıklaması bile yaptı o dönemlerde. 

Gelinen noktada, Bozbey yine basın açıklaması yapıp, konudan vatandaşın zarar göreceğini ifade ediyor. Doğru, vatandaş zarar görecek. Ama, vatandaşın zarar görmesinin müsebbibi kimler acaba? 

Mahkemenin iptal ettiği ve bölgedeki inşaatların yapılmadığı bir alanda bu işi düzeltmek varken, neden acaba bu planda diretildi? 

Yargı bitmeden neden bölgede pıtrak gibi inşaatların yapılmasına izin verildi? 

Sayın başkan bu konulara da açıklık getirirse seviniriz. 

Bu planları kimler yaptı? 

Altında kimlerin imzası var? 

Bölgede hangi müteahhitler nemalandırıldı? 

Bende, hepsinin isimleri var. 

Ama, sayın başkan açıklarsa daha şık olur. 

Halk, bu iddialara cevap bekliyor. 

Hazinenin su ne? Onu öğrenelim. 


Gazete Bursa/ Muharrem Karabulut