Ömer Taşlı: Çocuklarımıza ev değil mezar alıyoruz!
Sabah gazetesi yazarı Tuluhan Tekelioğlu, Van ve Erciş notlarını, röportajlarını yayınladığı dosya haberinde Kızılay Genel Müdürü Ömer Taşlı'nın cevaplarına da yer verdi. İşte Taşlı'nın dikkat çeken açıklamaları...
Kızılay Genel Müdürü Ömer Taşlı'nın, Sabah gazetesi yazarı Tuluhan Tekelioğlu'na verdiği cevaplar şöyle;
Çocuklarımıza ev değil mezar satın alıyoruz!
- Siz 99 depreminde de görevliydiniz. Van Erciş depremiyle karşılaştırdığınızda ilk yardım açısından Kızılay yol katetti mi
- 99 depremi etki alanı olarak 20 milyon kişiyi etkilemişti. Van-Erciş Depremi'nden köyler de dahil olmak üzere yaklaşık 1 milyon kişi etkilendi. Afet yönetimi açısından alınan mesafeyi büyük gururla burada görüyorum. Yalova depremine üç gün sonra müdahale edebilmiştik. Bütün haberleşme sistemleri çökmüştü. Hatırlarsanız dönemin rahmetli Başbakanı Bülent Ecevit, 'Bakanlarıma ulaşamıyorum televizyon kanallarından söylüyorum Yalova'da durum kötü harekete geçsinler,' diye bir demeç vermişti. Haberleşmenin ne kadar önemli olduğunu burada görüyoruz. Buraya başbakanımız dört saat sonra geldi. Biz de depremin beşinci saatinde bölgeye ulaştık. Depolarımızda 50 bin çadırımız var bunun 25 binini buraya yönlendirdik şu an. Van'a şu ana kadar 5 bin 288 çadır ulaşmış. 6 bin 209'u da Erciş'e geldi.
- Soğukla mücadelede çadırlar yeterli olacak mı
- Bunlar çift kat çadırlar, her koşula değil ama eksi 10 dereceye kadar, hele içinde ısıtıcı varsa, eksi 20'ye kadar rahatlıkla içinde kalınabilir.
- Çadırlarda kalanlar katalitik sobaların dağıtıldığını ama gaz kokusu geldiğini söylüyor.
- Bizim dağıttığımız katalitikler sensorlu ama çok dikkatli olmak gerekiyor. Muhtemel oksijen azaldığında kendiliğinden sönüyor ancak yine de aileler çok dikkatli olmalı. Çadırı iyice ısıttıktan sonra kendileri yatmadan mutlaka sobayı dışarı çıkarmalılar.
- Kızılay bu depremde de eleştirildi. Herkes çadıra ulaşamıyor, çadır eksikliği var diye...
- 99 depreminde çok eleştirilmiştik, bütün depomuz Ankara'daydı. Türkiye'nin her yerine Ankara'dan ulaşmaya gidiyorduk. Adem-i merkezi bir yapıya geçtik. 15 bölge 27 yerel merkez kurduk ve bu merkezlere de hem çadırları, hem insan kaynağını dağıttık. Bu bölgeler buraya ilk hamleyi yaptı. Ama ardından diğer bölgelerden de malzeme akmaya başladı. Süreyi daha kısaltmak için hava köprüsü kurduk, onunla taşıyoruz. Ama depoda yüklemek, onu havaalanına intikal ettirmek, prosedürleri tamamlamak, uçağın kalkması, inmesi, bütün bunlar yine de altı saat sürüyor. Lojistik sistemi şu an inanılmaz hızlı işliyor ama bundan daha hızlı işleme şansı yok ve 48 saate 12 bin 332 çadır Van ve Erciş'e ulaşmış, bunların yüzde 90'ı halka dağıtılmış. 50 bin çadır da getirseniz, 50 bin aile çadır istiyor. Evleri sağlam olsa dahi, çadır istiyor. Çünkü şu an kimse korkudan evlerine giremiyor. 1 milyon aile var. 10'a bölseniz 100 bin, beşe bölseniz 200 bin çadır eder. İnsanlar travma geçiriyor, bunları makul görmek lazım. Geleceğe yönelik endişeleri artıyor, bu kaosun hep süreceğini düşünüyorlar ama bunlar bir hafta sonra düzelmeye başlayacak.
- Bu insanların çadırdaki hayatları ne kadar sürecek
- Üç-dört ay sürebilir. Simav deneyimimiz var. Geçici konutlar yapılana kadar, TOKİ kalıcı konutları bitirmişti. Depremden çok etkilenen köylere 2 bin 350 adet Mevlana evlerimizi sevk ediyoruz . Bütün evleri o köylere kuracağız. Erciş'te binaları tamamen yıkılmış veya çok ağır hasar görmüş ve yıkılması gereken binalarda yaşayan insanlar için, afet barınma evleri dediğimiz konteynır evler yapacağız.
- Güvenlik açısından bir problem yaşıyor musunuz 17 TIR'ınız yağmalanmış..
- Çadır dağıtımını jandarma komutanlığının sorumluluğuna verdik. Her şey birkaç ay sonra daha iyi gidiyor olacak, insanlar düzenlerini kuracak. Üşüyeceğiz, ağlayacağız ama bir ay sonra hepsi anı olacak. Ama bir şey anı olmamalı... Maalesef yıkılan binaların tamamı 99 depreminden sonra yapılmış binalar. Ben Düzceliyim, afetzedeyim. Hem Kızılaycı hem afetzede... Çok ağladık o beton bloklara, çok lanet okuduk. Nasıl bu hatayı yaptık Bizim düzelmemiz gereken yer burası. İnsanları deprem öldürmedi, bu binalar öldürdü. Erciş gibi bir yer, gölün kenarı, inanılmaz yamaçlar var. İki katlı, bağlı bahçeli, güllü çiçekli evlerde oturmak varken, şurada daracık merkezde yedisekiz katın içine sıkışıp apartmanlarda yaşamayı tercih etmek, kendimize ve çocuklarımıza mezar satın almak çok ağır bir şey. 99'dan sonra yapılmış binaların altı yine çekme kat, bütün binaların altı dükkan, kolonlar arasında hiçbir şey yok. Bu çok acı...
Tuluhan Tekelioğlu / SABAH