Orhan Beşikçi: İzmir Basmane’de tarihi yapılar yok oluyor!
Araştırmacı yazar Orhan Beşikçi İzmir Basmane’de bir tarihin yattığını ama bu tarihe sahip çıkılamadığının belirtti. Beşikçi, İzmir’de bir kültür envanterinin gerekli olduğunun altını çizdi.
İzmir Basmane tarihi üzerine yaptıkları araştırmalarla tanınan araştırmacı yazar Orhan Beşikçi ile Basmane ve çevresinin tarihi üzerine konuşuldu.
Basmane tarihi konusunda İzmir’de en yetkin kişilerden biri olan Beşikçi, bölge hakkında, “Basmane Kültürü”, Basmane/İzmirim” kitaplarıyla adından sıkça bahsettirdi. Basmane’nin tarihini ve sorunlarını masaya yatırdığımız sohbetimizde Beşikçi, tarihi bu kadar eskilere dayanan bir semtin her geçen gün yok oluşuna sitem etti. Tarihi eserlerin değerinin anlaşılamadığını ve İzmir için çok önemli olan tarihi bir semtin turistlik bir alan olarak kullanılamamasının İzmir’in bir kaybı olduğunu söyledi.
Eski İzmir mimarisinin en güzel örneklerinin olduğu Basmane semtinde bulunan konutların atölye olarak kullanıldığını belirterek bu mimari eserlerin yok olmaya doğru gittiğinin altını çizdi. İzmir’in kültür envanterinin bulunmadığını bunun bir an önce gerçekleştirilmesi gerektiğini sözlerine ekleyerek, sadece kültür envanterinin yanı sıra tarihi eserlere karşı toplumsal duyarlılığında önemli olduğunu ifade etti. Ayrıca Basmane’nin İzmir’in tüm yükünü sırtladığını, İzmir’in bir nevi yatakhanesi olduğunu belirten Beşikçi, Basmane’den çekinen insanları da korkulacak bir şeyin olmadığı konusunda uyardı.
ORTAYA ÇIKMAMIŞ TARİHİ ESERLER VAR
Basmane ve çevresinin Helenistik dönemden günümüze medeniyetler ev sahipliği yaptığını belirten Beşikçi, semtin tarihi zenginliği hakkında kısa bilgiler verdi. Beşikçi,“Helenistik dönemden günümüze tarihi, mimari ve arkeolojik değerlere ev sahipliği yapan Basmane ve çevresindeki sur, han, hamam, türbe, kitabe, köprü, kemer, köşk, ev, konak, cami, mescit, sinagog, kilise, sebil, çeşme, mezarlık, hazire, arasta, ulu ağaç gibi benzeri kültür varlıklarını görmek mümkün . Kadifekale eteklerinde bulunan 16 bin kişilik bir antik tiyatronun ortaya çıkarılması için kazı çalışmaları başladı. Agora 1930’lu yıllardan günümüze belli aralıklarla kazılıyor, henüz ortaya çıkmamış antik dönem eserleri toprak altında sanırım daha uzun yıllar kazılacak. Altınpark’ta arkeolojik kazılarla ortaya çıkan eski Roma yolu aynı çevrede eski Roma surlarından kalan ve bir başka örneği olmayan sur kalıntıları, Oteller Sokağı’nda bulunan galeriler, bölgenin tarihsel zenginliğine zenginlik katar. Yeşildere üzerinde her gün üzerinden binlerce İzmirlinin geçtiği köprünün altında, M.Ö. yıllara ait başka meşhur ‘Kervan Köprüsü’nün’ yattığının farkında değiliz. Eşrefpaşa Hastanesi’nin bitişiğindeki semte adını veren küçük tepe, neolitik dönemden kalma eski bir yerleşimin ana kayasıdır. İzmirlilerin Alman Kulesi dediği bu tepe henüz yeterince araştırılmadı. Tepenin güneyinde bulunan Gürçeşme Yahudi Mezarlığı büyük bir zenginlik içerir, Yahudi dünyasının değer verdiği pırlanta üçgenin iki ayağı bu mezarlıktadır. Deneyimli rehberlerin gözetiminde mevcut Sinagogların ve kortijoların gezilmesi, Bet Hillel ve Pırlanta üçgenin diğer iki ayağının bulunduğu Gürçeşme mezarlığına yapılacak turlar, turistlerin bir günlük zamanını alabilir. Mevcut Sinagoglara şimdi kullanılmayan Hevra, Ets Hayim, Portekiz ve Bet Hillel, Forastero, Sinagogları katılınca karşımıza muhteşem bir gezi aksı çıkar ” dedi.
Anafartalar Caddesi üzerinde bulunan tarihi değerlere de değinen Beşikçi, “Anafartalar Caddesi 9 Eylül Meydanı’ndan başlayıp Çorakkapı Camii, Altınpark , Hatuniye ve Mezarlıkbaşı istikametinden Konak Meydanı’na uzayan bir caddedir. Anafartalar Caddesi üzerinde İzmir’in en kadim camilerini görmek mümkün. Çorakkapı Camii, Hatuniye Camii, Hasan Hoca Camii, Şadırvan Camii, Kemeraltı Camii… Sebil ve çeşmeler, eski İzmir mimarisini yansıtan yapılar, örneğin Tevfik Paşa Konağı caddenin zenginliğidir, bu zenginliklere han, hamam, kortijo ve diğerlerini eklersek karşımıza İzmir tarihinin ayakta kalmayı başarmış önemli değerleri çıkar” diye konuştu.
ESKİ KONUTLAR ATÖLYE OLARAK KULLANILIYOR
Eski İzmir mimarisini koruyamadığımızı, bu eserlerin yok oluşa terk edildiğini, büyük bir kısmının çöküntü durumda bulunduğunu ifade eden Beşikçi şunları söyledi: “Eski İzmir mimarisi maalesef amaç dışı kullanımlara açılıp, depo veya atölye olarak kullandırıldı. Birçoğu da kaderine terk edildi. Konut olarak tasarlanmış bir yapıyı depo, atölye olarak kullanırsanız o binayı kısa bir sürede enkaz haline getirirsiniz. İtfaiye raporlarını inceleyin İzmir’de en fazla yangının çıktığı semt Basmane ve çevresidir. Yangın geçiren binaların çoğu eski İzmir evleridir, yangınların büyük bir çoğunluğu elektrik kontağından çıkar ama asıl sorun izinsiz ve denetimsiz kullanımdan kaynaklanır. Basmane ve çevresinde EXPO ve kentsel dönüşüm beklentisiyle eski ev alanlar oldu, restorasyon pahalı olduğu için kimse satın aldığı bu yapıları onarmadı, kurumların kurtarma projeleri nedense hayata geçirilemedi.”
İzmir’de ciddi anlamda bir kültür envanterinin hazırlanmamasının büyük bir eksiklik olduğunu dile getiren Beşikçi, “Taşınmaz kültür varlıklarının envanterinin olmaması büyük eksiklik, bu eksiklik İzmir’in ilçeleri içinde geçerli. Tescillenmeyi veya tanımlanmayı bekleyen birçok kültür varlığı olduğunu biliyoruz. Tabi koruma bilincinin yaygınlaştırılması ilgili kurumların bu konularda gayret göstermesi gerekiyor ” dedi.
TARİHİ ESERLERE SAHİP ÇIKAMIYORUZ
Tarihi eserlere sahip çıkamadığımızı ifade eden Beşikçi, eski İzmir camilerinin büyük bir kısmının yıllardır restorasyon beklediğinin altını çizdi.Beşikçi, “Hatuniye, Pazaryeri, Faikpaşa ve Servili Mescit ve diğerleri acilen onarılmalı. Kemeraltı’nda Güzelyurt Mahallesi’nde atıl durumda olan Portekiz, Hevra, Est Hayim Sinagogları ve diğerleri İzmir inanç turizmine önemli katkılar sağlayabilecek değerlerimiz. Geçen yıl bir çöplüğün içerisinde 18. yüzyıla ait Sonsino Sinagogu’nu bulmuştuk, gidin bakın halen çöplük içerisinde. Cumhuriyetin kuruluşundan 4 ay gibi bir sürede müze haline getirilen Agios Voukolos Kilisesi perişan haldeydi, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun kararlığıyla onarıldı şu an ziyaretçiler tarafından bir çekim merkezi haline geldi. Ayrıca Basmane ve çevresinde çan, ezan, hazan üçlemesinin örneklerinin olduğu mahalleler var. Dinler arası turizm için en uygun yerlerden birinin Kemeraltı Çarşısı olduğunu söyleyebilirim. Bölgede bulunan birbirine yakın camii ve mescit, hazire, yatır yerleri, sinagog ve kiliseler büyük bir potansiyel… Sakarya ve Etiler mahallelerini bu potansiyele örnek verebilirim” şeklinde konuştu.
BASMANE’DE KİMSEYE BİR ŞEY OLMAZ
Son yıllarda Basmane’ye gelenlerin başlarına kötülük geleceğine dair bir izlenim olduğunun altını çizen Beşikçi, Bunun böyle olmadığını artık insanlarında öğrenmeye başladığını söyledi. Kimsenin başına Basmane’de bir şey gelmeyeceğini belirten Beşikçi, “Yerli ve yabancı turistler çok rahat bir şekilde güven içerisinde bölgeyi geziyor, özellikle sanatçılar sorunsuz çalışmalar yapabiliyorlar. Basmane’nin yoksullara özellikle mülteci ve göçmenlere ev sahipliği yaptığı bir gerçek. Basmane’nin İzmir’in yatakhanesi, hatta misafirhanesi olduğunu söylemek abartı olmaz, Basmane İzmir’in yükünü çeken bir semtimiz. On binlerce Suriyeli göçmen Basmane’den gelip geçti, Basmane’nin ucuz, pahalı otellerinde, gecekondularında, izbelerinde sokaklarında yatıp kalktılar, güvenliği olmayan ruhsatsız otel ve pansiyon ve iş yerlerinde, haksız rekabet ortamından etkilendikleri bir gerçek. İzmir’in tarihi dokusunu yaşatıp yükünü çekmesine rağmen, kamudan en az hizmet alan Basmane’yi kimse kötüleyip küçümsemesin” dedi.
KEMERALTI ÇARŞISI ESKİ PARLAK GÜNLERİNE DÖNEBİLİR
Kemeraltı Çarşısı’nın eski parlak günlerine dönmesinin mümkün olduğunu söyleyen Beşikçi “Üstü açık dünyanın en büyük çarşılarından biri olan Kemeraltı Çarşısı’nda sayıları azalsa da han, hamam, kitabe, hazire, köşk, konak, cami, mescit, Sinagog, sebil, şadırvan, çeşme, bedesten ve eski sokak dokularını görmek mümkün. Çarşının uzantısı olan Anafartalar Caddesi’yle kesişen ara sokaklarda karşımıza çıkan sürpriz mimari, çarşının zengin bir dekoruna zenginlik katar. Mimarinin dışında sosyal yaşamı ve her gün yok olmakta olan esnaf zanaat kültürünü unutmamak lazım, turistlere tarihsel kimliğini koruyan bir Kemeraltı göstermek gerekir. Kemeraltı Çarşısı’nda Osmanlı meydan kültürünün örneği olan Ali Paşa Meydanı ve diğer küçük meydanların özenle korunması gerekir. Çeşmelerin tekneleri çöplük olarak kullanılıyor, cami avluları hazireleri de bakımsız durumda… Bakırcılar, mıhçılar, çancılar, çilingirler, çiviciler, fenerciler, kantarcılar, kâğıtçılar, kilimciler, mumcular, sabuncular, sandıkçılar, saraçlar, marangozlar, urgancılar, bardakçılar, fıçıcı, kalaycı, yularcı, semerci, hallaç, sepetçi gibi bilumum el zanaatlarının asırlardır icra edildiği, iş yerleri zamana yenilip kapandı, yerlerinde şimdi başka iş yerleri var. Kurulacak ‘Kemeraltı Müzesi’nde unutulmuş el sanatları sergilenebilir” dedi.
İlk Ses Gazetesi