Genel

Orman alanlarına yönelik düzenlemeler için önerge verildi!

Orman alanlarına yönelik düzenlemeler ve orman alanı dışına çıkarılan alanların durumunun incelenmesi amacıyla meclise önerge verildi.

Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ve 23 milletvekili tarafından orman alanlarına yönelik düzenlemeler ve orman alanı dışına çıkarılan alanların durumunun incelenmesi için meclis araştırması önergesi hazırlandı. 

Orman alanlarına yönelik düzenlemeler ve orman alanı dışına çıkarılan alanların durumunun incelenmesi amacıyla  meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge verildi. 

Orman alanlarına yönelik düzenlemeler ve orman alanı dışına çıkarılan alanların durumunun incelenmesi amacıyla meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge:

GEREKÇE

Orman varlığı yaşamın sürekliliği adına önemli bir zenginliktir. Orman alanı ağaç olsun olmasın ekosistem içinde ekolojik döngü ve dengede önemli bir varlıktır. Endemik bitkilerden canlılara yaşam alanı olan alanlar, orman alanları içinde farklı bir denge unsurudur. Ağaç olmayan, imar için de uygun olan bu bölgeleri orman alanı dışı bırakıp betonlaştırma anlayışının, giderek büyük sorunlara neden olacağı bilinen bir gerçektir. Orman alanlarının korunması, zorunluluk olarak görülmelidir. Her düzenlemede bu alanların yeni arayışlarla ranta açılması kabul edilemez. Bu nedenle orman alanları, Meclisin de sürekli takibinde olması gereken bir durumdur. 

Tarım Orkam-Sen (Tarım, Orman Çevre ve Hayvancılık Hizmet KoluKamu Emekçileri Sendikası) yaptığı açıklamada, ormanlarda son dönemde yaşanan sorunlara dikkat çekmiş ve uygulamaların kaygı verici olduğuna işaret etmiştir. 

Ülkemizin en temel sorunu olan ormansızlaşmanın, ormanı oluşturan öğelerin bir kısmının ya da tümünün ortadan kalkması suretiyle, ormanın kendini yenileyebilir bir ekosistem olma özelliğini yitirmesi olarak tanımlandığı ve orman vasfını kaybetmiş alanların, sorununun en can alıcı noktasını oluşturduğu açıklamada yer almıştır. Ormanla ilgili düzenlemeleri değerlendiren Tarım Orkam-Sen açıklamasında, “Sorun yalnızca yapılaşmaya bağlı bir yeşil alan kaybı sorunu değildir. Bu alanların orman sınırın dışına çıkartılıp yapılaşmaya açılmasıyla tüm ekosistem tahribata uğramaktadır. Sorunun teknik boyutu olduğu kadar, ekonomik boyutu da olduğu açıkça ortadadır. Bu durum, ‘2/B’ arazilerinin başka hiçbir kaygı duyulmadan, yalnızca, serbest piyasaya dayalı ‘küresel pazar ekonomisinde alınıp satılabilir bir meta olarak değerlendirilmesidir” denilmiştir. 

Ormanlar ekonomik sorunların aşılması için bir araç olarak düşünülemez. Farklı dönemlerde orman yağmasına yol açacak düzenlemeler yapılmıştır, ancak orman sınırı dışına çıkarma işlemlerine yönelik çeşitli tarihlerde, bu bağlamda alman kararların çok yönlü ve boyutlu değerlendirilip ele alınması gerektiği yönünde Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararları da vardır. 

Üstelik kararda, üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa bile, salt orman toprağının orman sayılan yer olarak düşünülmesi gerektiğinin de vurgulamasına rağmen, ekolojik kıyıma devam edilmesi bu bağlamda yanlışın sürdürüldüğünün göstergesidir. 

Orman Kanunu’nda son 18 yılda 10 kez değişiklik yapılmıştır. Bu düzenlemelerle orman alanlarından, ormancılık dışı amaçlarla yararlanma yolu açılmıştır. Bu sayede küçük bir ekonomik getiri için ormanlar rahatlıkla feda edilebilmektedir. Ormanlar, izin verilen taş ve mermer ocakları, RES'ler, JES'ler, HES'ler, maden sahaları, yollar, güvenlik barajları ve değişik tesisler ile yapısal değişime uğratılmaktadır. Son değişen yönetmelikle orman alanlarının imara açılması kaygısı artmıştır. 

Orman alanlarının daraltılmasının kolaylaştırılması, uzmanların ve sivil muhalefetin denetiminden muaf tutularak yapılacak düzenlemelerin sorun ürettiği geçmiş örneklerle de bilinmektedir. 

Orman alanların, herhangi bir yasal engelle karşılaşmadan gayet kısa bir prosedür ile orman alanından çıkarılarak rant alanlarına dönüştürülmesi ve doğa tahribatı yaşanması doğru değildir.

Yeni yönetmenlikte, “orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen” tanımlaması ile doğal alanların sadece orman ve ağaç ile sınırlandırıldığı ve bütün olarak ekolojik bakış açısının yok sayıldığı görülmektedir. Oysa ki doğal alanlar, ekosistem bütünlüğü içinde canlı ve cansız birlikteliği ile düşünülüp, meta olarak değil yaşamın bir parçası olarak ele alınmalıdır. Bir yerin orman vasfında sayılmaması ve orada tarım yapılamıyor olması, imara açılması için gerek ve yeter şart olarak görülemez ve bir ranta hizmet etmediği için doğal haliyle korunması gereksiz görülemez. Yönetmelik içinde yer alan “ormancılık faaliyetleri ve ekonomisi” kavramı ile, ormanların doğal yaşamın bir parçası olarak değil de ticari bir üretim mekanı olarak görüldüğü teyit edilmiştir. Yönetmelikle orman sınırları dışına çıkarılması kolaylaştırılan alanların niteliğine bakıldığında, “ağaç yoksa bina olmalı” anlayışını yansıtmaktadır. 

Anayasanın 169’ncu maddesinde açıkça, “Yanan ormanlann yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz” denilmektedir. Bilim insanlarının yıllardır çözümün ilk adımı olarak önerdiği konu, arazilerin yetenek sınıflarının tespiti ve bu sınıflandırmanın doğal bütünlük içinde değerlendirilmesidir. 

Orman sınırları dışına çıkarılacak olan alanın sınırları, bu konuda uzman teknik kadrolar tarafından belirlenmelidir. Sendikanın kaygı ile dile getirdiği durumun araştırılıp, ormanlarının son 20 yılda durumunun çok kapsamlı incelenmesi için Meclis Araştırması sağlanmalıdır. 

Dosya için tıklayın

Nuran AYDIN/Emlakkulisi.com