Genel

Osmanlının depreme karşı kuyu çözümü!

Araştırmacı-yazar Talha Uğurluel: "2. Beyazıd, depreme karşı önlem olarak yerin altında biriken gazı yerin üstüne vermek amacıyla, şehrin muhtelif yerlerine 2 bin deprem kuyusu açtırdı"

Osmanlı İmparatorluğu tarihinde ilk kez 2. Beyazıdın hükümdarlığı döneminde 1509da depremle sarsılan İstanbul, 1556, 1766 ve 1894 depremlerinde de büyük hasar gördü.

Araştırmacı-yazar Talha Uğurluel, 2. Beyazıdın, depreme karşı önlem olarak, yerin altında biriken gazı yerin üstüne vermek amacıyla, şehrin muhtelif yerlerine 2 bin deprem kuyusu açtırdığını belirterek, "Osmanlıda ahşap ev, fay hattı üzerinde bulunan İstanbul için bilerek tercih edilmiş. Osmanlının ahşap eve yönelmesi gelenek ve görenekten değil, depremdendir" dedi.

Alınan bilgiye göre, Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmetin 1453te İstanbulun fethinden sonra meydana gelen iki büyük deprem, 2. Bayazıdın hükümdarlığı dönemine denk geldi. Kentte 10 Eylül 1509 günü, gece saat 04.00te meydana gelen deprem, İstanbul için çok yıkıcı oldu. "Kıyamet-i Sugra" yani "Küçük Kıyamet" olarak adlandırılan depremden sonra padişah Edirneye gitti.

İnsanlar ne olduğunu anlayamadan bütün şehir harap oldu. 1509 İstanbul Depremi, "1000 yılından sonraki dönemde Doğu Akdenizde meydana gelen en büyük deprem" olarak nitelendirildi. Boludan Edirneye kadar kendini hissettiren depremde şehir halkının yaklaşık yüzde 10u deprem sonucu ya öldü ya da yaralandı.

Deprem en büyük hasarı camilere verdi. 109 cami tamamen yıkılırken ayakta kalanların da tümünün minaresi tahrip oldu. 1070 ev yıkıldı, surlar zarar gördü, burçlardan 49u yıkıldı ya da ağır hasar gördü. Ayasofya Camisinin ise fetihten sonra yapılan minaresi yıkıldı. 2. Bayazıdın Topkapı Sarayındaki yatak odası da depremden çöktü, ancak padişah birkaç saat önce odadan ayrıldığı için zarar görmedi. Depremden sonra toplanan Divan-ı Hümayun, depremin izlerini silebilmek için her evden 22 akçe ek vergi toplanmasına karar verdi.

Şehrin yeniden imar edilmesi için imparatorluk çapında harekete geçildi. Anadoludan 37 bin, Rumeliden 29 bin işçi ve usta İstanbula getirildi. Şehrin imarı için işçi ve malzeme temini zaman aldığından İstanbullular 1509 kışını derme çatma yapılarda büyük zorluklar içinde geçirdi. İstanbuldaki imar faaliyetlerine 29 Mart 1510da başlandı ve çok kısa bir sürede 1 Haziran 1510da bitirildi.

Fatih Camisi, her depremde zarar gördü

İstanbulluların hafızalarındaki korkuyu, 10 Temmuz 1510da meydana gelen deprem tekrar canlandırdıysa da fazla bir hasara yol açmadı. Kentte 10 Mayıs 1556da yaşanan deprem ise hayli yıkıcı oldu. Her İstanbul depreminde olduğu gibi bu depremde de Fatih Camisi büyük zarar gördü. Ayrıca Ayasofya Camisi ve surlarda da hasar oluştu. Bu tarihten sonra 90 yıl kadar İstanbulda deprem olmadı. 28 Haziran 1648de sabaha yakın bir saatte İzmit ve İstanbullular depremle uyandı. Ancak bu depremin merkez üssü uzakta olduğu için İstanbulda fazla bir hasara yol açmadı. Daha sonra, 1653, 1654 ve 1659 depremleri meydana geldi.

 İstanbulda 1663 Kasımında meydana gelen deprem aynı anda patlayan fırtına ile kente büyük zarar verdi. Kent, 23 yıl aradan sonra, Ege adaları, Karadenizin Anadolu sahilleri, Edirne civarı ve bu arada İstanbulda da hissedilen büyük bir depremle sarsıldı. Ancak bu felaket yüzünden bölgede oluşan zarar konusunda yeterli bilgi bulunmuyor. İstanbulda 1688, 1689, 1690da da çok şiddetli olmayan depremler meydana geldi.

18. yüzyıl, İstanbulda depremlerin adeta kabusa döndüğü bir dönem oldu. 1708, 1711, 1712, 1715te meydana gelen depremler fazla hasara yol açmadı, ancak 1719 sabahı meydana gelen deprem oldukça şiddetliydi. Tahribat sahası Düzceden başlayan deprem, İzmit, Sapanca, Orhangazi, Karamürsel ve Yalovayı da etkiledi. İstanbulda camiler, saraylar ve surlarda yıkıntılar meydana geldi. İstanbulda 1723-1749 yılları arasında meydana gelen depremler önemli can ve mal kaybına yol açmadı. 2 Eylül 1754 gecesi meydana gelen depremden sonra dönemin padişahı I. Mahmud şehri terk etti.

İkinci büyük deprem 1766da

Osmanlı hakimiyeti altındaki İstanbulda 1509dan sonra ikinci büyük deprem, 22 Mayıs 1766da yaşandı. Kurban Bayramının üçüncü gününe denk gelen deprem sırasında korkunç gürültüler işitildi ve bu gürültüleri yaklaşık 2 dakika süren bir sarsıntı takip etti. Bundan sonra 4 dakika kadar süren düşük şiddetli deprem oldu. Bu depremin artçısı olan sarsıntılar 8 ay devam etti. Depremde yaklaşık 4 bin kişi öldü, çok sayıda kişi de yaralandı. Devrin padişahı 3. Mustafa, birkaç gün boyunca çadırda kaldıktan sonra Edirneye gitti. Şehirdeki gıda depolarının ve hanların yıkılması veya harap olması sonucu yiyecek sıkıntısı doğdu, içme suyu şebekesinin zarar görmesi halkın temiz su bulmasını zorlaştırdı.

1894 depremi

 İstanbulu tarih boyunca etkileyen büyük depremlerden biri de 10 Temmuz 1894te yaşandı. Deprem yaklaşık 18 saniye sürdü ve birbirini takip eden 3 dalga halinde etkisini hissettirdi. Depremzedelere yardım kampanyası düzenlenmesi de bu arada gündeme geldi. 2. Abdülhamid 16 Temmuz 1894 tarihli iradesinde, depremden zarar görenler için kendi adına 1000 lira bağışladığını, şehzade ve sultanlarının ise 500 lira ile kampanyaya katıldıklarını belirtti. Bu arada yabancı ülkeler de yardım kampanyaları düzenledi.

Bu deprem sonrasında 2. Abdülhamid, biri Yıldız Sarayı bahçesine, diğeri İstanbul Rasathanesine konulmak üzere son sistem 2 sismograf alınmasına karar verdi. Tahminlere göre, bu depremde 280 kişi öldü, 298 kişi de yaralandı. Osmanlı döneminde İstanbulu etkileyen son büyük deprem 9 Ağustos 1912de Şarköy-Müreftede meydana gelen 7,3 büyüklüğündeki depremdi.

Osmanlının önlemleri

Araştırmacı-yazar Talha Uğurluel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, fay hattı üzerinde bulunan İstanbulun Osmanlı imparatorluğu döneminde de depremlerle sarsıldığını belirterek, 2. Beyazıtın, depreme karşı önlem olarak şehrin muhtelif yerlerine yerin altında biriken gazı yerin üstüne vermek amacıyla 2 bin deprem kuyusu açtırdığını anlattı.Bu kuyulardan birkaçının Eyüp civarında bulunduğunu kaydeden Uğurluel, "Bu kuyuların günümüzde suyu da yoktur. Halk arasında dilek kuyusu diye adlandırılmıştır" diye konuştu.

Osmanlıda ahşap ev seçiminin de deprem yüzünden olduğunu dile getiren Uğurluel, şöyle konuştu:  "Osmanlıda ahşap ev, hem rutubetli olan İstanbul havası hem de fay hattı üzerinde bulunan İstanbul için bilerek tercih edilmiş. Osmanlının ahşap eve yönelmesi, gelenek ve görenekten değil, depremdendir. İlk görülen Kastamonu evleri ahşap değildir, taştır. Birtakım yerlerde taş birtakım yerlerde ahşap tercih edilmiştir. İstanbulda taşa hiç yaklaşmamışlar, hep ahşap düşünülmüştür. Ahşap olunca da bu kez yangınla başları derde girmiştir."

Uğurluel, deprem kuyuları ve ahşap tercihi dışında padişahın, çok ciddi deprem olduğunda devleti yönetebilmek için Divan-ı Hümayun ile beraber Edirne Sarayına çekildiğini de sözlerine ekledi.

AA