Özel hastane sayısı 300'lere gerileyecek!
Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Jale Özgentürk bugünkü yazısında şehir hastanelerinden bahsetti. İşte Özgentürk'ün o yazısı...
Bugün İstanbul TÜYAP’ta şehir hastaneleri masaya yatırılacak. Bugüne dek 21’i ihale edilen bu hastaneler, tahminlere göre 36’yı bulacak ve devlete de yaklaşık 36 milyar TL’ye mal olacak. Şehir hastanelerinin özel hastaneleri de vuracağı, 540 olan özel hastane sayısının 300’lere gerileyeceği belirtiliyor.
KAPIDA golf arabaları... Son teknolojiye sahip görüntüleme merkezleri. Tek veya iki kişilik yatakların yer aldığı modern ve zevkli döşenmiş odalar. Bir hastanın diğerinden rahatsız olmaması için kulaklıkla izlenecek televizyonlar. Devlet hastanelerinin klasikleşmiş kalabalıklarını yok eden uzun ve geniş salonlar, koridorlar... Burası Isparta’da faaliyete başlayan yeni şehir hastanesi. 800 yataklı bu hastanenin inşaat maliyeti 1.2 milyar TL’yi bulmuş. 20 yıl boyunca Akfen tarafından işletilecek. Tabii değişecek hükümetlere, ödeme krizlerine karşı Hazine garantisi sayesinde, ayda 100 milyon lira kira bedeliyle... Toplam sayıları 36 olması beklenen ve kamu özel ortaklığıyla kurulan bu hastaneler birer birer devreye giriyor. Şu ana kadar Yozgat, Mersin ve Isparta açıldı.
YENİLENMELERİ GEREKİYOR
Bu hastanelere ilişkin birçok kesimden eleştiri geldi ancak sektörden ses çıktığını görmedik. Ne düşünüyorlar? Bu hastaneler gerçekten bir devrim mi yoksa sağlık sisteminin özelleştirilmesi konusunda atılan bir adım mı? Bu soruları bazı sektör temsilcilerine sordum. Herkesin hemfikir olduğu konu, kamu hastanelerinin artık teknolojik olarak ömrünü doldurduğu... Ancak seçilen çok yataklı, şehir hastaneleri modelinin de yanlış olduğu görüşündeler. İşte kaygılar ve eleştiriler:
MODÜLER HASTANE MODELİ
- Kamu, hastaneleri yenileme yöntemi olarak bir finansman modeli seçti. Gerekçesi kamunun bu yatırımları daha pahalıya mal etmesiydi. Maliyeti 20 yıla yaymak istedi.
- Ancak seçilen model yanlış! Dünyada artık çok yataklı büyük hastanecilik terk ediliyor. Çünkü verimli işletilemiyor. Türkiye ise en küçüğü 1000 en büyüğü 4 bin yataklı hastaneler inşa ediyor.
- Çin, İngiltere gibi bu modeli uygulayan ülkelerde kalp, ortopedi alanlarında uzman hastaneler kuruluyor.
- Türkiye’de hasta sayısının artacağı varsayılıyor. Oysa nüfusunun yüzde 21’i 65 yaş üzerinde olan Fransa’da hastaneye gitme oranı altı yılda 6.5. Türkiye’de ise 65 yaş üzeri nüfusun oranı düşük ama hastaneye gitme oranı 8.5. Bu oranın artamayacağı ortada. Ödenecek kiralar nasıl çıkarılacak?
- Son teknoloji ile alınan tıbbi aletler 5 yıl sonra geride kalacak. Yenilenmesi konusunda, işletici firmalarla bu süreci yönetmek zor olacak.
- Bu modernleşmenin bedeli bir süre sonra halka yansımak zorunda kalacak. Muayene ücretsiz olacak ancak görüntülemeden fark alınmak zorunda kalınacak. Çünkü bu bölümlerin de özel kurumlara verilme ihtimali var.
- Personel sorunu, kapatılan hastaneler ile karşılanacak ama ihtiyaç çok arttığı için kalite sorunu yaşanacak.
- Bu hastanelerin kamuya ve halka yeni yükler getirmemesi için bütçeden sağlık harcamalarına ayrılan payın artması gerek.
- Bu hastanelerin bir etkisi de özel hastanelere olacak. Konsolidasyon yaşanacak. Şu anda 540 olan özel hastane sayısının 300’lere kadar gerilemesi bekleniyor.
PİLOT UYGULAMA
Görüşler böyle. Elbette eski devlet hastaneleri çok kötü, kalabalık ve eski. Şehir hastaneleri ise özel hastaneleri, otelleri aratmayacak kadar modern. Ama nasıl işletilecek, işletmenin maliyeti vatandaşın cebine nasıl yansıyacak belli değil. Keşke önce pilot uygulama yapılsa, denendikten sonra bu yüklü maliyetin altına girilseydi. Isparta Şehir Hastanesi’nde muayeneden çıkan hastalar da buna dikkat çekiyordu. “Memnunuz ama bu hizmet bedava olmaz.”
SEKTÖR BAKANLIKLA BİR ARAYA GELİYOR
ŞEHİR hastaneleri projelendirilirken sektörde yeterince tartışıldı mı? Bu soruyu da sordum sektör temsilcilerine. Hiçbir şey sorulmamış. Eleştiri yapılması da pek istenmemiş. Hastaneler bir bir açılırken nihayet bugün Sağlık Bakanlığı temsilcileri ile sektör temsilcileri TÜYAP’ta bir araya gelecek. Bu aşamada toplantının amacı nedir bilmiyorum ama büyük ihtimalle görüntüleme merkezlerinin işletilmesine yönelik görüş alışverişi yapılacak.
LALELİ’DE İŞLER YÜZDE 30 ARTTI
RUSYA ile ilişkilerde yaşanan sıkıntıların en fazla etkilediği bölgelerden biri Laleli. İstanbul’da bir zamanlar adına “bavul ticareti” şimdi ise yolcu beraberinde ticaret denilen ihracatın merkezi. Rakamlar resmi olarak açıklanmasa da bir zamanlar bu bölgeden yapılan ihracat 8 milyar doları bulmuştu. Son yıllarda ise en az 3 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Bavul ticareti sayesinde bir zamanlar restore edilen otelleri, restoranları ile hızlı gelişen bir bölge olarak dikkat çeken Laleli pazarında son yıllarda Rusya’nın payı yüzde 27, Ukrayna’nın ise yüzde 12 civarındaydı. Rusya ile 24 Aralık’ta yaşanan uçak krizi ile bölge bomboş kaldı. Rusların ayağını kestiği bölgede esnaf ve üreticiler büyük sıkıntıya girdi. İki ülke arasında yaşanan krizin bölgeye faturası büyük oldu. Bölgede açılan yüzlerce oteli sıkıntıya sokan bu krizde sona gelinmiş gibi görünüyor. 2016 sonlarında başlayan yumuşama, ardından Mart ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Başkanı Putin arasında yapılan görüşmeler Laleli’ye yansımaya başladı. Bölgede gözle görünen bir hareketlilik var. Laleli İşadamları Derneği Başkanı Gıyasettin Eyyüpkoca’ya durumu sordum. Sezonun iyi başladığını söylüyor Eyyüpkoca. Ruslarla son günlerde yaşanan tarım ürünleri sıkıntısından ise endişeli değil.
BÜROKRASİ SİYASİ İRADENİN HIZINA YETİŞEMİYOR
REFERANDUM öncesi hükümet tüm üyeleriyle sahalara çıktı. Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci de başlattığı “Üreten Türkiye Konuşuyor” toplantılarına hız verdi. İş dünyasına verilen teşvik uygulamalarını bizzat anlatmak ve Türkiye’nin üretimde öncü 12 ilinde sorunları dinlemek için hazırlanan toplantılar Van sonra Adana’da yapıldı. Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi Türkiye kanadını oluşturan Hak-İş, Memur-Sen, TESK, TİSK, TOBB, Türk-İş, Türk Kamu Sen, TZOB, ASKON, MÜSİAD, TİM, TÜGİAD, TÜGİK, TÜMSİAD ve TÜRKKONFED’den temsilcilerin katıldığı toplantıda DİSK ve TÜSİAD yoktu. İşçisi işvereni tüm iş dünyası örgütlerinin katıldığı toplantıyı merak ettim ben de izledim.AB Bakanı Ömer Çelik’in de katıldığı toplantı sonrası Tüfenkci ile biraraya geldik. Bundan sonra Eskişehir, İzmir, Bursa, Kayseri, Antalya, Samsun, Diyarbakır, Edirne, Konya, Gaziantep ve Malatya yapılacak olan toplantıların amacını şöyle anlattı: “Kredi garanti fonu, faizsiz kredi, ihracat kredileri, cazibe merkezleri gibi çok sayıda teşviklerimiz var. Ancak iş dünyasının bilgi sahibi olmadığını gördük. Sahada bunlar anlaşılamamış. Bir de bu uygulamalar için çeşitli bakanlıkların da imza atması gerekiyor. Bürokrasi siyasi iradenin hızının gerisinde kalıyor. Anayasa değişikliğimizin nedenlerinden biri de bu. Bunu anlatmak istiyoruz. Sonunda da bir Ticaret Konferansı düzenleyeceğiz.”Tüfenkci’ye TÜSİAD ve DİSK’in neden olmadığını da sordum. Yanıtı ilginçti: “Onları da çağırdık ama olmak istemediler. Referandumdan sonra katılacaklarını söylediler. Burada daha çok evetçiler var. Biz de kararlarına saygı duyduk.”
Hürriyet