Park Hyatt İstanbul Maçka Palas, James Bond'u Zeki Üngör ve Abdülhak Hamit'le buluşturdu!
Makber'in şairi ve İstiklâl Marşı'nın bestecisi 007 James Bond'la nerede buluştu Nişantaşı'nın kalbinde kalabalığın tam ortasında bir saklı köşe
Akşamları oralarda çalışanlar için iş dönüşü trafiğine takılmadan soluklanmak için ideal gözüküyor. Ben yeni giriyorum içeriye ama Bronz Sokak'taki Park Hyatt İstanbul-Maçka Palas, yüz yılı akşındır orada. Elbette Maçka Palas haliyle... Şimdilerde dünyanın her yanından müdavimleri var. Otelin genel müdürü Harun Dursun ve halkla ilişkiler müdürü Hande Ünveren ile Nişantaşı'nın ortasında olmamıza rağmen sanki başka yerdeymişçesine hissettiğimiz terasında oturuyor, bu tarihi binayı ve beni derinlere alıp bir başka zamana götüren tarihini konuşuyoruz. 90 odasının 50'sinde hamamından jakuzisine kadar SPA imkânlarının bulunduğunu öğrendiğim otel Doğuş Grubu'na ait. Oda deyip de geçmemek lazım en küçüğü 50 metrekare olan odalar, stüdyo daire büyüklüğünde. Bu şık otelde kimler kalıyor diye soruyorum. Liste kabarık, yerliler, yabancılar modacılar, sanatçılar ve iş dünyasının önde gelenleri sıralanıyor; Bill Zane (Titanic'teki kötü adam), Tarkan, Yalın, Haluk Akakçe, Murat Pilevneli, Tuba Ünsal, Adam Cohen (Leonard Cohen'in oğlu), Giovanna Ferragamo, Ermenegildo Zegna, Giorgio Damiani, Pierluigi Loro Piana, Mark Mobius (finansçı), Taylor Momsen (Gossip Girl kızlarından biri). Tülin Şahin, Ferit ve Filiz Şahenk, Bakan Mehmet Şimşek, Brunei Sultanı, Prenses Camilla Von Habsburg ve sıkı durun, şimdilerde de herkes onları Çırağan'da kalıyor sanıyorken son 007 James Bond Daniel Craig, Bond'un eşi aktris Rachel Weisz Craig ve ünlü yönetmen Sam Mendes!.. Semt deyip geçmeyin, aslında soyluluk var Nişantaşı, Teşvikiye ve Maçka tutkunluğunun ne olduğunu ve neden buraları terk edemediklerini şimdi daha iyi anlıyorum. Onlar belki semtin şimdiki modern yüzünü ya da geçmiş yaşamların bıraktığı izleri seviyorlar. Maçka Palas da tarihi boyunca birçok ünlü isme ev sahipliği yapmış Nişantaşı mekânlarından biri. Palas, 1922 yılında Türkiye'ye demiryolu müteahhitliği yapmak üzere gelen Vincenzo Caivano tarafından, 1849'da İstanbul'a göçen İtalyan Levanten bir ailenin torunu olarak İstanbul'da doğan mimar Giulio Mongeri'ye yaptırılmış. Mongeri, 1. Ulusal Mimarlık Dönemi olarak tanımlanan dönemin öncülerinden. Semtteki Osmanlı elitlerinin konakları zengin tüccarlar tarafından satın alınıp da dev apartmanlar yükselmeye başladığında bugün gıpta ile baktığımız o dönemin özelliğini taşıyan İzmir Palas, Narmanlı, Beldever, Gözüm apartmanları inşa edilmiş. 1970'lerin sonlarında bölgenin silüeti değişirken girişinde birkaç mağaza açılsa da Maçka Palas, varlığını korumayı başarmış. Vincenzo Caivano'nun ölümü sonrasında bina vârislerince Doğuş Holding'e satılmış. Restorasyon sonrasında Doğuş Grubu'na ait Körfezbank'ın genel müdürlük binası olarak hizmet veren Maçka Palas, bugün Arena Giyim Sanayi Turizm ve Ticaret AŞ'nin çatısı altında faaliyet gösteriyor. Otel, Global Hyatt Corporation tarafından işletiliyor. Tarih yanı başımızda ama kim biliyor ki Yukarıdaki saydığım isimler otelin şimdiki konukları ama geçmişte bu binada ünlü şair, besteci ve düşün adamları yaşamış. Mesela, Makber'in ünlü şairi Abdülhak Hamit, tutkulu aşkı Lüsyen Hanım'la ilişkisinin büyük bölümünü Maçka Palas'ta yaşamış. Komşusu, ünlü romancı Kerime Nadir'miş. Celal Bayar, muhalefet lideri olduğu dönemde, Maçka Palas'ta yaşayan oğlunu sık sık ziyaret edermiş. Dönemin ünlü sporcularından ''Berlin Kaplanı'' ve bugünün spor yazarı Turgay Şeren, İstiklâl Marşı'nın bestecisi Zeki Üngör, ilk spor spikeri Sait Çelebi, Prens Reşit Benayat, İttihat ve Terakki'nin Maliye Nazırı ve Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden Tahir Erer, İngiliz Warrington ailesi, hepsi ve daha pek çokları Maçka Palas'ın ünlü sakinleri arasındaymış. Ayrıca 1940'lı yıllarda Almanya'da felsefe doktorası yapmış olan Safiye Erol'un dairesi, salı toplantılarıyla da meşhurmuş. Her salı Samiha Ayverdi, Ekrem Hakkı Ayverdi, Nezihe Araz, Nihat Sami Banarlı gibi isimlerin oluşturduğu bir grup, Maçka Palas'ta toplanıyor ve Mesnevi'yi tercüme ediyorlarmış. Bütün bunları dinledikten sonra, "Hay Allah yahu!" diyerek nasıl hayıflanmam Önünden gelip geçip daha bilmediğim ne kadar çok yaşanmışlığı taşıyor gözünü sevdiğim bu şehir! Yazacak ne çok şeyi var ama söylemim kısa ve öz olsun, "İstanbul'un kıymetini bilelim, bildirelim!" Günseli Ö. Ocakoğlu / ZAMAN