Sektörel

Polat Holding, Macaristan'da 2 gayrimenkul projesi yapacak!

Adnan Polat bir yandan babası ve kardeşleriyle ortak olduğu İbrahim Polat Holding’in en büyük projesi Piyalepaşa’yı yönetmeye devam ediyor, bir yandan da kendi şirketleriyle önümüzdeki beş yılda 3 milyar doları bulan yatırımlara yön vermeye hazırlanıyor.

Osmanlı Devleti döneminde İstanbul’un gözde gezinti yerlerinden, at ve okçuluk yarışlarının yapıldığı Kağıthane Deresi kıyısı, 1720’de Damat Ferit Paşa tarafından yeniden düzenlenip onarıldı. Dere, Sadabad Parkı içinde küçük göller ve kanallar oluşturulacak şekilde düzenlenirken Paris’teki Fontainebleau Sarayı’nın bir benzeri olarak Sadabad Sarayı inşa edildi. “Has Bahçe” olarak da anılan bu park, Lale Devri’nin görkemli günlerinin bir hatırası olarak hala Kağıthane’de yemyeşil bir vaha gibi uzanıyor. Polat Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Polat, yeni çalışma ofisinde gözünü bilgisayarından kaldırdığında işte burayı görüyor. Ofisi, Has Bahçe’nin tam karşısında, yatay olarak tasarlanan modern cam binanın beşinci katında... Yapımına 2014’te başlanan ve 30 milyon dolara inşa edilen Polat Ofis’in giriş katında ise Macaristan İstanbul Başkonsolosluğu var. Diğer katlarda ise Adnan Polat tarafından kurulup eşi Ayşe ile oğlu Kerim Polat ve kızı Eda Polat Ginosatis’in de hissedar olduğu AP Gayrimenkul, Polat Enerji ve Polat Holding... Bu ofis, 64 yaşındaki Adnan Polat için büyük yatırımlarla dolu yeni bir dönemin başlangıcını ifade ediyor. Babası ve kardeşleriyle birlikte ortak olduğu İbrahim Polat Holding ve iştiraklerinden ayrı olarak kendi şirketleriyle milyar dolarlık projelere imza attığı bir nevi kişisel Has Bahçesi... “2011’den sonra tekrar ve sıfırdan başladım” diyo'r, “Yol alıyoruz. Tabii kurumun da oturması önemli.” 2011, Galatasaray Spor Kulübü Başkanlığını olaylı bir kongre sonrası ‘kırgın’ bir şekilde Ünal Aysal’a devrettiği tarih. Bu nedenle bu tarihi, işlerinin ikinci miladı olarak görüyor.


Bu miladın veya kendi tabiriyle “sıfırdan başladığı” bu yeni dönemin ilk adımı “aile bireylerinden gönülleri kırılmasın diye müsaade alarak” Polat Holding’i kurmak oldu. Kendisinin çoğunluk hissedar olduğu Polat Holding’de diğer pay sahipleri eşi ve çocuklarından oluşan çekirdek ailesi... “Çatı şirket olarak Polat Holding ismini aldık. Aslında 1982’de İbrahim Polat Holding’i kurarken almak istemiştik ama o zaman Denizli’de bu unvanı kullanan bir şirket vardı” diye anlatıyor yeni ad alma sürecini. Buna rağmen Adnan Polat, FORBES’a verdiği her iki görüşmede de sürekli olarak ailenin yani î. Polat Holding’in işlerinden kopmadığını vurguladı. Aslında artık yönetim kurulunda yer almıyor ancak holdingin kardeşleri ve babasıyla birlikte dört eşit hissedarından. Buna ek olarak İ. Polat Holding’in devam eden en büyük projesi, Piyalepaşa için kurulan Piyalepaşa Gayrimenkul’ün yönetim kurulu başkanı ve büyük hissedarı konumunda...


800 milyon dolarlık Piyalepaşa projesi devam ediyor ancak asıl haberler, Has Bahçesi Polat Holding’de yürüttüğü enerji ve , gayrimenkul yatırımları... Fransız EDF ve Kanadalı PSP Investment ile ortak olduğu Polat Enerji, 1 milyar dolarlık yatırımla kurulu gücünü 1.000 MW’a çıkaracak. 20 MW kapasiteli AP Enerji’deki plansa üç yıl içinde 100 MW’yi görmek... Oğlunun genel müdürlüğünü yürüttüğü Polat Gayrimenkul’ün Etiler ve Göztepe’de lüks konut projeleri devam ediyor. Öte yandan Macaristan’da iki gayrimenkul projesi ile 700 milyon dolarlık güneş enerjisi yatırımını son aşamaya getirmiş durumda. 27 Temmuz’da Limak ve Alman rüzgar tribünü üreticisi Enercon ile katılacağı 1.000 MW’lık rüzgar enerjisi yatırımını içeren YEKA ihalesi, haberi hazırladığımız sırada henüz sonuçlanmamıştı. Tüm bu operasyon -sonuncusu hariç- planlandığı gibi giderse Adnan Polat önümüzdeki beş yıl içinde toplamda 3 milyar doları bulan bir yatırıma yön veriyor olacak.

 

Kuşkusuz Adnan Polat’ın bu yeni döneminin anahtarı, Macaristan. Polat ülkeye holdinginin iki ana işi (gayrimenkul ve enerji) üzerinden adeta çıkartma yapmaya hazırlanıyor. Ülkede üç yıl içinde iki gayrimenkul projesi için toplam 300 milyon Euro’luk yatırım planlıyor. Bunlardan biri Budapeşte’nin merkezinde Tuna Nehri kıyısında yer alacak bir konut projesi. Diğeriyse İstanbul, Piyalepaşa’da yaptıklarına benzer karma bir iş... Polat, “Tabii ölçek olarak daha küçük ama yine içinde ticari alanlar ofis ve konutlar olacak” diyor (200 milyon Euro’luk yatırım bedeli düşünülürse, proje Piyalepaşa’mn yaklaşık üçte biri büyüklüğünde). Ama Macaristan’daki asıl işi enerji olacak. Adnan Polat, 700 milyon dolar yatırım yaparak güneş enerjisinde 1.000 MW kurulu güce ulaşmayı planladığını anlatıyor. Çok değil beş yıl içinde. “Ortağımız yok, almayı da düşünmüyorum” diyor finansman endişesi olmadığını vurgulayarak “Finansman modeli üzerinde çalışıyoruz. Bir sıkıntı olacağını sanmıyorum. Avrupa’da yenilenebilir enerji yatırımı için finansman bulmak zor değil.”


Türkiye ile Macaristan arasındaki iş hacmi bugün 2,9 milyar dolar seviyesinde ve ülkede toplam 114 Türk yatırımcı var. Ancak bugüne kadar hiçbir Türk işadamı, Macaristan’a bu çapta bir yatırım yapmadı. Polat, Macaris-tanla tanışıklıklarının yeni olmadığını ve Ege Seramik’in 90’lardan bu yana Macaristan’da bulunduğunu anlatıyor. (2005’te bu ülkede büyük bir showroom açtıklarında ülkedeki fayans pazarında % 10 pazar payına sahiptiler.) Doğu Avrupa’ya gerçekleştirdikleri ihracatın üssü de bu ülkeydi. Adnan Polat’m Macaristan Başbakanı Viktor Orban ile de yakın dostluğu var (elbette konsolosluğun Polat Ofis binasında olması bir tesadüf değil). Bu dostluğa vesile olan her ikisinin de futbola duyduğu ilgi olmuş. Aslında “futbol camiasında geçirdiği aktif yıllar olmasa” Türkiye’nin en eski inşaat firmalarından İ. Polat Holding daha büyük bir operasyon olabilirdi. Bu konu açılınca Polat arkasına yaslanıp “Evet, işleri daha büyütmüş olurduk” diye cevap veriyor hemen. Öyle de olsa Galatasaray’da geçirdiği yıllardan pişman değil. Zaten futbolun işlerine sadece olumsuz etki yaptığını söylemek haksızlık olur. “Bir kere tüm Türkiye’nin sizi tanımasını sağlıyor” diyor. Zaten Macaristan Başbakanı Viktor Orban ile bu vesileyle tanışmış. Yakın zamanda yaptığı Türkiye ziyaretinde, Macaristan gibi küçük bir ülkenin neden yatırım açısından cazip olduğunu madde madde sıralayan (cazip kredi ve teşvikler, düşük vergiler, güvenlik, yatırım koşulları gibi) ve Türk yatırımcıları ülkesine yatırım yapmaya davet eden Orban ile Adnan Polat’m tanışıklıkları Orban’m başbakanlığından öncesine (1990’ların sonunda da kısa bir süre başbakan olmuştu) dayanıyor. İkisinin tanıştıransa 1985-1986 sezonunda Fenerbahçe’de teknik direktörlük yapan Kalman Meszöly. 1996’daki Türkiye-Macaristan karşılaşması vesilesiyle Türkiye’ye gelen Orban’ı, dönemin Macaristan Milli Takımı teknik direktörü Meszöly, Polat ile tanıştırarak uzun yıllar sürecek bir dostluğun başlamasına vesile olmuş.


Macar basınında çıkan haberlerde “Başbakana yakınlığıyla dikkat çeken Türk milyarder” olarak söz edilen ve bazı yayınlarda Orban’ın damadıyla iş ilişkileri sorgulanan Polat, kendi yatırımları dışında iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesinde de çok aktif rol alıyor. Örneğin 2015’de Polat Holding ortaklığıyla kurulan ALX Hungary, Macaristan devleti tarafından Macaristan’a yatırımcı ve ihracatçı bulunması amacıyla yetkilendirilmiş bir çeşit yatırım ajansı gibi çalışıyor. İstanbul’daki merkezinin yanısıra Ankara, İzmir, Bursa ve Gaziantep’te, Yunanistan, Atina’da, Macaristan, Budapeşte’de, Kıbrıs, Lefkoşa’da ve İran, Tahran’da ofisleri var. Ancak Polat, Macaristan’daki işlerinin yeni olmadığını, 1982’deki satın alınına ‘babasıyla birlikte’ karar verdiklerini söylediği Ege Seramik’in 25 yıldır Macaristan’da da iş yaptığını söylüyor. Yatırımcılar için sunduğu avantajları sayıyor sonra: AB’ye vergi duvarlarını aşarak ihracat yapmak için avantaj sunan, büyüme oranı AB ülkelerinden daha yüksek (tam listeyi merak edenler ALX Hungary’in sitesine başvurabilir)...


Macaristan işleri, Polat Holding’i özellikle enerji alanında birkaç kademe sıçratacak kuşkusuz ancak Türkiye’deki enerji işleri de oldukça hareketli... Aslında birçokları için “enerji sektörü” denilince “Polat” ismi hemen çağrışım yapmaz. Ancak Adnan Polat, 20 yıllık mazisiyle yenilenebilir enerji alanında Türkiye’deki en önemli figürlerden. TÜREB verilerine göre rüzgar enerjisi alanında kapasite bakımında bir numaralı üretici konumunda. 2000’de kurduğu Polat Enerji ise 643 MW’lik kurulu gücüyle 1,5 milyar dolar piyasa değerine sahip bir şirket. Polat bu şirketi, rüzgar enerjisine herkes dudak bükerken o babasıyla bile ters düşmeyi göze alarak kurdu. Zaten tek başına büyütmesi ve Türkiye’de yenilenebilir enerji alanındaki yatırımlara öncülük etmesi bakımından şirketiyle gurur duyuyor.


Polat, rüzgar enerjisiyle tesadüfün azizliğiyle tanıştı. “Çeşme’de bir arkadaşımın evinde otururken elektriklerin kesilmesiyle başladı her şey” diye hatırlıyor maziyi: “Ege Seramik’i satın aldıktan sonra sürekli yönetim kurulu toplantıları için İzmir’e gidip geliyordum. Bir toplantıdan sonra Çeşme’de bir arkadaşımın evine gittik. Altın Yunus’un tam karşısında hemen kıyıda... Birden elektrikler kesildi ve etrafımız karanlığa gömüldü. Ama bulunduğumuz yer ışıl ışıl kaldı. ‘Jeneratör mü var?’ diye sorunca, ev sahibimiz rüzgar tribünü kullandığını ve 15 yıldır elektrik faturası ödemediğini anlattı. Tribünü gösterdi. Ondan sonra sabah dörde kadar bu konuyu konuştuk.” 


O geceden sonra rüzgar enerjisi üretimini araştırmaya başlayan Polat’m karşısına bir hafta gibi kısa bir süre içinde halen birlikte çalıştığı ve bugün Polat Enerji’nin genel müdürü olan Zeki Eriş çıkmış. Sonrasında da her şey çok hızlı -birkaç hafta- ilerlemiş. 1997’de Eriş vasıtasıyla tanıştığı ve o dönem rüzgar enerjisi konusunda kendisi gibi araştırmalar yapan Demirer Holding’in kardeşi ile birlikte ikinci kuşağını temsil eden Önder Demirer ortaklığı kurulmuş. 2000’de de Polat Enerji kurulmuş. “Ünlü bir gazeteciyle rüzgar santrali yatırımlarım konuştuğumuz bir televizyon programını hiç unutmam” diye hatırlıyor o günleri, “Benimle dalga geçmişti. Rüzgardan enerji üretmek o zaman pek bilinmeyen, hayal gibi bir şeydi.” Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz... Neredeyse dönemin tüm başbakanlarla görüştüğünü, son olarak başbakan olduktan bir yıl sonra Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya geldiğini anlatıyor. “Hepsi ilgilenmiş, dinlemişti ama yenilenebilir enerji öncelikleri değildi, daha gündemde yoktu. Ancak Tayyip Bey 10 dakika dinledi, ‘kanun taslağını hazırlayıp getirin, bir an evvel başlayalım’ dedi ve ondan sonra her şey çok hızlı ilerledi. Bu sektör böyle başladı. Yani bir yerde manevi babası Tayyip Bey’dir”.


Polat yenilenebilir enerji işine ailesinin desteği (yatırım yapmak istememişler) olmadan başladı.

Bu nedenle gerekli sermaye gücüne ulaşması kolay olmadı. “Aile de yatırım yapsa bugün farklı bir noktada olabilirdik” diyor. Öyle olmayınca Polat Enerji ancak 2008’de Fransızlarla ortak olduktan sonra büyüyebildi. “Ortaklık öncesinde Önder Demirer ile birlikte Burgaz’da zar zor bitirebildiğimiz 14 MW’lik bir santral yapmıştık. Ancak elimizde yaklaşık 400 MW’lik lisansımız vardı. Fransızlar ortak olunca finansman sorunu çözüldü” diye anlatıyor. Sorun çözüldü ama çoğunluğu kaybetme pahasına... Bugünkü piyasa değeri 1,5 milyar doların üzerinde olan Polat Enerji’de ana hissedarlar, Fransız EDF ve Kanadalı PSP Investment. Polat’m büyük ortak olduğu (diğer hissedarlardan biri şirketin genel müdürü Zeki Eriş) Batıyel Enerji’nin payı ise sadece yüzde 10. Bugüne kadar toplam 1 milyar dolar yatırım yapılan şirketin bugünkü kurulu gücü 643 MW’ye ulaşıyor. Yeni yol haritasındaysa aynı miktarda yatırımla 1.000 MW’yi görmek (Enerji Bakanlığı bir süredir mevcut santrallerin kapasite artışı yatırımlarına izin vermiyor. Ancak İkincisi 27 Temmuz’da yapılan 1.000 MW’lik YEKA ihalesinden sonra Bakanlığın politikasını değiştirmesi bekleniyor). Diğer taraftan yabancı ortaklarının yer almadığı AP Enerji ise küçük bir şirket sadece 20 MW kurulu güce sahip. Adnan Polat bu portföye geliştirme aşamasında olan 70-80 MW daha ekleneceğini söylüyor.


Adnan Polat enerjinin aksine ata işi gayri-menkulde ailesiyle daha yakın çalışıyor. Şu an vitrindeki proje, 800 milyon dolarlık Piyalepaşa. Aynı enerjide olduğu gibi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bu projenin de şekillenmesinde etkili olmuş. “Orada bir arsamız vardı. Kendimiz bir şeyler yapmak istiyorduk. Ancak kentsel dönüşüm yasası çıkınca, ‘o bölgede kentsel dönüşüm var, bunu başlatın’ dedi” diye anlatıyor. Araziyi kimsenin gönlünü kırmadan, zorla çıkarma yapmadan boşaltmakta zorlandıklarım ve devletin desteğine ihtiyaç duyduklarını söylediği projede inşaat başlamış durumda. 2020’ye kadar tamamlanmış olacak. 4,5 milyar lira hasılat bekledikleri proje için kurulan Piyalepaşa Gayrimenkul’de İ.Polat Holding şirketleri yüzde 80 hisseye sahip. Ancak Adnan Polat büyük hissedar konumunda. Zira kişisel olarak yüzde 20 hissesi bulunuyor (I. Polat Holding şirketlerindeki dolaylı hisseleri de eklenince payı yüzde 45’e ulaşıyor). “Yani, evet, aile şirketlerinde de hissem olduğu için doğru ama Piyalepaşa ailenin ortak işi” diyor. Hisse oranın fazlalığının nedenini ise projenin yapıldığı alanda bulunan tapusu kendine ait bir arsanın şirketin ayni sermayesine eklenmesi olarak açıklıyor.


Ama bu detayları konuşmayı da, enerji hariç yürütülen projeleri “ailenin ve Adnan Polat’m” diye ayırarak ele almayı da sevmiyor. Aynı tavır, İ. Polat Holding’in açıklamalarında da göze çarpıyor. Holdingin CEO’su Baran -Demir, verdiği röportajlarda Adnan Polat tarafından kurulup geliştirilen ve ne İbrahim Polat’m ne de ailenin diğer fertlerinin ortak olduğu Polat Enerji ile diğer enerji yatırımlarından da söz ediyor. Holding’in İnternet sitesinde de Polat Ailesi’nin kurduğu diğer şirketler üst başlığı altında Adnan Polat’ınkiler yer alıyor. Bu durum ailenin birbirleriyle ilişkilerine ve iş yapış modellerine de ayna tutuyor. Hissedar olmasalar da, fertlerin kurduğu şirketleri aile bünyesinde kabul ediyorlar. Bu nedenle tamamen Adnan Polat ve onun çocukları ile eşinden oluşan çekirdek ailesine ait olsa da, Polat Holding de “büyük ailenin” şirketlerinden biri. “Ayrımız gayrımız yoktur, kardeşler olarak birbirimize çok yakınız ve babama da çok saygılıyızdır. Gönlünü de hiç kırmamışızdır. Herkes sanıyor ki ayrıldık. Yok öyle birşey. Her dakika beraberiz ve şu anda ailenin en büyük projesi Piyalepaşa. Onun da başında ben varım.”

Polat, 1992-1996 arasında spor kulübü başkan yardımcısı ve futbol komitesi başkanı olarak yöneticilik yaptığı Galatasaray’a 2006’da kulübün merhum başkanı Özhan Canaydın'ın kendisini göreve çağırmasıyla geri döndüğünü, şirketlerdeki bütün görevlerinden de bu dönemde istifa ettiğini anlatıyor. “Sırf Galatasaray ile î. Polat Holding’i birbiriyle özdeşleştirmesinler, ‘Galatasaray’ı kullanıyor buradan menfaat sağlıyor demesinler’ diye istifa ettim” diyor. 1. Polat Holding’de yönetim kurullarına istese, bugün dönebileceğini de ekliyor. “Ama gerek yok, kardeşlerim ve babam gayet uyumlu bir şekilde işi götürüyor. Böyle bir ihtiyaç hissetmedim.”


Polat’ın ailesine duyduğu bağlılık ve babasına saygısı konuşmalarında hissediliyor. 86 yaşındaki babasını sözünü dinlemediği sadece iki konu var: 1999’da CHP’den belediye başkanlığı adaylığı ve kulüp yöneticiliği. Bir röportajında “futbola ve siyasete karışmamalarını söylememe rağmen ikisini de yaptılar” diyen İbrahim Polat’ı önemli kararlar alırken üzmemeye çalıştığı anlaşılıyor. Örneğin ABD’de Long Island Üniversitesi’nde iş idaresi eğitimini tamamladığında kendi tabiriyle “babasına söyleme gafletinde” bulunmuş. “O da madem öyle hemen gel’ dedi. Ben de kalkıp geldim” diye anlatıyor. Oysa yakın bir arkadaşıyla birlikte eski bir minibüsü uzun uğraşlarla tamir etmiş ve ABD’yi baştanbaşa gezme planı yapmışlar. Ama babası çağırınca plan yarım kalmış. Dinlemeyebilirdi. “Hayır” diyor Polat, “Bizde aile her şeyden önemlidir. Babam, ‘ihtiyacım var’ deyince döndüm.” Dönünce de öyle pek pohpohlanmamış. Babasının yanındaki ilk yıllarını Nişantaşı, Vali Konağı Caddesi’nde inşa ettikleri tjir projede harç kararak, boyacı ve sıvacı ustalarının yanında çalışarak geçirmiş. “Herhalde çekirdekten yetişmem için yaptı. Kendisi de İstanbul’a 13 yaşında gelip çalışmaya başlamış. Ama iyi ki öyle yapmış. O insanların yanında çok şey öğrendim” diyor.


Onun geçtiği bu zorlu yol gibi olmasa da, şu anda oğlu Kerim Polat, Polat Holding çatısı altında inşaat operasyonunu yönetiyor (Kağıthane’deki 30 milyon dolarlık ofis yatırımını yapan Polat Gayrimenkul, Etiler ve Göztepe’de lüks konut projeleri üretiyor). Adnan Polat, holdingin finans işlerini daha önce kızı Eda Polat Ginosatis’in yürüttüğünü söylüyor ve yüz ifadesinden bu durumdan biraz da üzgün olduğu belli olarak “Çok da güzel götürüyordu. Ama şimdi iki küçük çocuk büyütmekle çok meşgul olduğu için uzak kaldı” diye ekliyor. Amacı İ. Polat Holding’in aksine kendi işinde kurumsallaşmayı bir an önce hayata geçirmek ve işleri çocuklarına devredip 2020’de emekli olmak. Ama geliştirdiği işler ve devam eden projeler düşünülürse Adnan Polat için emeklilik sadece kurduğu bir hayal gibi...


BABA’NIN İŞLERİ



Kuşkusuz i. Polat Holding, 60 yılı aşan mazisiyle Türkiye’de inşaat sektörünün mihenk taşlardan. Bugün holding bünyesindeki Polat inşaatın en büyük işi Piyalepaşa’dan sonra İstanbul, Güneşlideki arazilerinde yapımına başlayacakları karma proje. Ayrıca Şişli’de devam eden bir ofis projeleri de de var. 14 daireli Maçka Polat, Caddebostan Evleri, Yeşilköy Polat gibi tamamlanmış projeleri içinde en büyüklerden biri olarak Fulya’daki Polat Tovver dikkat çekiyor. Yeşilköy, Balmumcu ve baba memleketi Erzurum’da da Renaissance otelleri var. Bunlar küçük yatırımlar değil.


Örneğin Balmumcu’daki en yeni otelleri Polat Renaissance’ın yatırım bedeli 120 milyon dolardı. Ancak 1944’de henüz 13 yaşındayken İstanbul’a gelip çalışmaya başlayan İbrahim Polat’ın, 70 yıldır bu işlerin içinde olduğu düşünülürse inşaat ve gayrimenkul alanında daha büyük olabilecekleri aşikar. 1970’lerde Nişantaşı’nda inşaatlar yapmaya başlayan İbrahim Polat, 1982’de Ege Seramik’i satın alarak sanayi sektörüne adım atacak kadar sermaye birikimine sahip olmuştu. Ancak bu alana sonradan girenlerin ölçekleri düşünüldüğünde orta ölçekli kaldılar - bir gayrimenkul geliştiriciden ziyade büyük bir müteahhit gibi... Adnan Polat neden daha fazla büyüyemediklerine şöyle yanıt veriyor: “Babamla anlaşamadığımız noktalardan biri de oydu. Kurumsallaşma konusunda pek mutabakata varamadık. Galatasaray’da harcadığım zamanlar da çok engel oldu açıkçası. Sonuç olarak hep kaldırabileceğimiz yükün altında girdik. Pervasızca bir büyümeyi düşünmedik. En kötü dönemde hiç yara almadan krizlerden çıkabilecek bir kurguyla hareket etmeyi hedefledik.”


FORBES