Genel

Proje finansmanı menkul kıymete dönüştürülecek!

Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Karadağ, bir projenin finansmanının ilk önce menkul kıymete dönüştürülebilmesi üzerine bir çalışma yaptıklarını söyledi.

Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından “Türkiye’de İslami Finansın Geleceği” başlıklı bir panel düzenlendi. SETA Ekonomi Araştırmaları Direktörü Sadık Ünay moderatörlüğündeki panele, İslami finans ve katılım bankacılığı sektöründen temsilciler, akademisyenler ve girişimciler katıldı.


Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, panelde yaptığı konuşmada, İslami finans denilince Borsa İstanbul’un aslında olayın tam merkezinde yer aldığını, sermaye piyasaları ve borsaların İslami finans enstrümanlarını çok aktif şekilde kullanması gerektiğini ifade etti.


Türkiye’de tasarrufa yönlenmek isteyen ciddi bir kaynak bulunduğunu ancak bunların kendi ihtiyaç ve tercihlerine uygun ürün ve alan bulamadığını aktaran Karadağ, "Türkiye’nin her tarafı AVM’lerle dolu. Siz harcama eğilimlerinize karşılık aradığınızda envai çeşit ve lokasyonda harcamanızı gerçekleştirebilirken tasarruf kanalları çok kısıtlı. Olan birkaç alternatif tasarruf kanalı da ya sizin inanç yapınıza ya tercihlerinize ya da risk ve vade kriterlerinize uymuyor." diye konuştu.


"Bir projenin finansmanını ilk önce menkul kıymete dönüştürelim istiyoruz"

Himmet Karadağ, paranın ticaret ve girişimle helal yöntemlerle de buluşabileceği çok çeşitli kanallar olduğunu belirterek, şunları kaydetti:


“Şu an bankacılık kesiminde en temel problem vade uyumsuzluğu. 5-10 yıla varan projeler 32 günlük mevduatla fonlanıyor. Şimdi bir çalışma yapıyoruz. Önümüzdeki dönemde bir projenin finansmanını ilk önce menkul kıymete dönüştürelim istiyoruz. Bunu menkul kıymete dönüştürdüğümüz an yüksek oranda İslami finansa yaklaşmış oluyoruz. Bankalarımız da bu projeden ciddi anlamda kazançlı çıkıyorlar. Bu modeli hem BDDK hem de Türkiye Bankalar Birliği başkanımızla görüştük. Önümüzdeki dönemde hem konvansiyonel hem katılım tarafının menkul kıymet finansmanına dönmesi lazım. Eğer biz menkul kıymet finansmanına normal kredi finansmanına göre ilave bir düzenleme sağlayabilirsek ciddi kazanım elde etmiş olacağız.”


Karadağ, menkul kıymetle büyük projelerin finansmanında diğer konvansiyonel bankaların da yer alması gerektiğini düşündüğünü aktararak, gelecek dönemde sermaye piyasaları anlamında İslami finans ürünlerinin klasik bankalar tarafından da ihraç edilebilmesinin önünün açılması gerektiğini söyledi.


Himmet Karadağ, şöyle devam etti:


"Bizim hayalimiz şu: Mesela havalimanının yolcu bazlı gelirlerini bir menkul kıymet içine koyalım. Borsaya da endekslerin yanında yolcu sayacı koyalım. Eğer bu güneş tarlası ise kilovat sayacı, köprü ise araç sayacı koyalım. Yatırımcı bin liralık köprü sertifikası veya bin liralık havalimanı sertifikası aldıysa, gelen-giden yolcuya göre esnek getirisini ve riskini anlık takip edebilsin, bu ve benzeri helal enstrümanlara yatırım yapabilsin. Önümüzdeki dönemde bu konuda çalışmaya, İslami finansla ilgili özellikle varlığa dayalı menkul kıymetlerle ilgili çalışmalara Borsa olarak aktif şekilde katkı sağlamaya devam edeceğiz. Bu alanı biz ürün çeşitliliğimizi geliştirmek için çok büyük bir fırsat olarak düşünüyoruz.”


Karadağ, İslami finansla ilgili diğer bir problemin standardizasyon sorunu olduğunu belirterek, bu konuda İstanbul’da Borsa İstanbul’un aktif desteği ile uluslararası bir İslami finans danışma kurulu oluşturulması konusunda ilgili kurumlarla görüşmeler yaptıklarını dile getirdi.


"Katılım bankacılığının payı yüzde 5'in çok üzerinde olmalı"

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben ise Türkiye’de bankacılık sisteminin mevduatla değil daha çok kredi ile büyüdüğünü anlatarak, “Ülke olarak tasarruf açığımız var. Bundan dolayı yurt dışından kaynak teminine gidiyoruz. Böyle olunca da kur veya faiz baskısıyla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla tasarrufu artırıcı, üretimi ve yatırımı teşvik edici bir yaklaşım içinde olmalıyız. Tasarruf bir hayat tarzı olmalı" yorumunu yaptı.


Akben, Türkiye’de katılım bankacılığının payının yüzde 5 seviyesinde kalmasının sosyal olarak da ciddi şekilde düşünülmesi gereken bir konu olduğuna işaret ederek, "Bu oranın, toplumun sosyolojik ayrımlarını ve kültürünü göz önüne aldığınızda yüzde 5'in çok üzerinde olması lazım. Toplumun faiz konusuna bakış tarzının ciddi manada gözden geçirilmesi gerekiyor." diye konuştu.



AA