Sektörel

Rahmi Koç: Vehbi Koç olsa Migros'u sattırmazdı

Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç Vatan Gazetesi'nden Aydın Ayaydın'a konuştu!

Bodrum'dan bu haftaki konuğum deniz ve yat turizmine gönül vermiş bir iş adamı Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç. Rahmi Koç ile Salı günü akşam 19.00'da kendisine ait West Marine mağazasının açılışında buluştuk. Deniz ve tekne malzemelerinin satışını yaptığı ünlü bir Amerikan markası olan West Marine'in açılışında Rahmi Bey son derece şıktı ve davetlilerle tek tek ilgilendi... Rahmi Koç ile ikinci durağımız, Süren ve Uğur Ekşioğlu çiftinin Yalıkavak'ta Balıkçı Sait'te verdiği yemek oldu.

İki gün süren ‘ısınma turları'ndan sonra Rahmi Koç ile röportaj yapmak için Perşembe günü saat 13.00'da Koç Grubu'na ait Türkbükü'ndeki Divan Palmira'da buluştuk. Nazenin 5 teknesiyle Bodrum'a gelen Rahmi Koç oldukça keyifliydi. Her sabah spor yaptığını, yediklerine de dikkat ettiğini söyledi. Sağlığının sırrı olarak da her gün domates suyu içtiğini belirtti. Rahmi Koç ile çocukluğundan deniz tutkusuna, babası Vehbi Koç ile olan ilişkilerinden kendi çocuklarıyla diyaloglarına kadar her şeyi konuştuk.

Türkiye'de deniz ve tekne denince ilk akla gelen isim Rahmi Koç. Denize olan bu tutkunuz nereden geliyor?
Ankaralı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim ve orada büyüdüm. Her yaz İstanbul Büyükdere'ye yaz tatili için gelir ve Büyükdere Vapur İskelesi'nin hemen yanında Mardiros Oteli'nde kalırdık. Denizle tanışmam böyle başladı. Boğaz'da denize giriyor, arkadaşlarla balık tutuyorduk. Her yaz böyle devam etti.

İstanbul'da ne zaman eviniz oldu?
1936 yılında Büyükdere'de Keseryan'ların evini aldık. Ondan sonra orada denize girmeye başladık. Arkadaşlarımda balık tutardık, onların teknelerine binerdik. Denizden çıkmayan biri olmuştum.

Sizin tekneniz ne zaman oldu?
15 yaşında ilk kez dıştan takma motorlu bir tekne yaptırdım. Dünyalar benim oldu. Çok az kişide motor vardı. O dönemde Necmettin Mollakocataş vardı. Şirketi Hayriye'nin sahibi idi. Evinin önünde motor yatı vardı, o dönemin en güzel teknesiydi. Denizbank'ı kuran Yusuf Ziya Öniş'in evinin önünde de ayrıca bir motor bağlıydı. Herkes bu motorlara imrenirdi. Çünkü başka hiç kimsede motor yoktu. Sadece balıkçı tekneleri ve sandallar vardı.

Denize nerelerden girerdiniz?
Hep Boğaz'da girerdik. Ancak ailem evin önünden denize girmemi yasaklamıştı. Büyükdere'de Rasim Bey'e ait Beyaz Park plajına giderdik. Bu plajın yanında gazino vardı. Cuma ve cumartesi akşamları Münir Nurettin, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses sahneye çıkardı. Bazen de Dümbüllü gelirdi. Ben de arkadaşlarım ve ailemle onlara giderdim. Yer ayırtılma olmadığı için bahçıvanımız Sülü'yü yer tutmak için önden gönderirdik. Plaj sabah 09.00'da açılırdı. Saat dokuzu zor beklerdim. Öğlen saat 12.30 olunca beni zorla eve yemeğe götürürlerdi. Pehlivan diye bir sandalcı vardı, sandalının adı da Hoşgör idi. Saat 17.00 ile 19.00 arası Hoşgör ile açılır, balık tutardık. Genelde de izmarit avlardık. Sandalı kirlettiğimiz için, Pehlivan bizi hiç istemezdi.

Deniz ve tekneye olan tutkunuz anlattığınıza göre çok uzun yıllara dayanıyor...
Evet öyle. Ankara'da deniz olmadığı için biz Ankaralılar denizin tadını çıkarmayı daha iyi bilir ve severiz. Ankaralılar denizin kıymetini, denize sahip olanlardan daha iyi bilirler.

Patronun oğluyum diye asla ayrıcalık gösterilmedi

İş hayatınız nasıl başladı, biraz o süreci anlatır mısınız?
İş hayatına 1958 yılında Ankara Ulus'ta Oto Koç isimli şirketimizde yedek parça ve garaj işinden başladım. Müdürümüz ve aynı zamanda ortağımız olan Bernar Nahum'un yanında çalıştım. Vehbi Koç'un oğluyum diye asla bana taviz vermez, ayrıcalık göstermezdi. Herkes ile eşit koşullarda çalışıyordum. O sırada Oto Koç'ta vasıfsız bir kişiyi işe aldım. Bernar Bey, hemen aldığım kişiyi işten çıkardı ve bana, “Burada patron benim, benim dediğim olur” dedi. Ben de ister istemez kabul etmek zorunda kaldım. İşe böyle başladım, geçen sene de iş hayatımın 50'nci yılını kutladık.

Vehbi Bey ile çalışmak kolay mı, yoksa zor muydu?
Vehbi Bey'le çalışmak çok zordu. Çünkü onun belli prensipleri vardı ve onlara kayıtsız şartsız uymak zorundaydınız. Vehbi Bey'in karşısına çıkarken, fevkalade hazırlıklı ve dersinizi iyi çalışmış olacaksınız. Ayrıca toplantıları iyi dinleyip not tutacaksınız, verilen kararları da aynen yerine getireceksiniz. Vehbi Bey'in ilginç bir çalışma stili vardı. Demokratik bir idare sistemi uyguluyordu. Herkesin fikrini sorar, her fikri uzun uzun dinler ve kararını öyle verirdi. Ancak almak istediği kararları size aldırırdı.

Babam denizcilik, bankacılık ve medya sektörüne girmemize izin vermedi

Vehbi Bey ile çatıştığınız konular oldu mu?
Oldu... 1960'lı yıllarda “Armatörlüğe girelim” dedim. Kabul etmedi. O dönemde döviz serbest değildi. “Gemi bir yerde arıza yaparsa nasıl ve hangi döviz ile gidip müdahale edeceksiniz” diyerek talebimi reddetti.

Girmek istediğiniz başka alanlarda da Vehbi Bey tarafından reddedildiğiniz oldu mu?
Bankacılık sektörüne girmek istedim. Vehbi Bey “İş Bankası'ndan büyük montanlı kredi kullanıyoruz. Bankacılığa girersek bize kredi vermezler” diyerek talebimi kabul etmedi. Herkes banka kurdu. En sonunda, iş işten geçtikten sonra biz de banka sahibi olabildik. O zaman da atı alan Üsküdar'ı çoktan geçmişti.

Yanılmıyorsam Telekom işine de girmek istemiştiniz, o da Vehbi Bey'e mi takılmıştı?
Mobil telefon (Telsim) işi bize geldi. O sözleşmede bir madde vardı. Özelleştirme yapıldığında mobil telefon operatörlerinin her biri 500 milyon dolar defaten ödeyecekti. Vehbi Bey dedi ki, “Zamanı geldiğinde biz 500 milyon doları defaten ödeyeceğiz. Ancak diğerleri bunu ödemeyecek. Onun için biz bu işe girmeyelim” ve giremedik. Atatürk Barajı ihalesine hazırlandık. Vehbi Bey çok korktu. Teklif verdikten sonra da kazanamayalım diye çok dua etti. Sonuçlar açıklandıktan sonra takip dahi etmedik.

Bir ara grubunuzun adı medyaya da girecek diye çıktı. Var mıydı böyle bir düşünceniz?
Medya işine girmeyi çok arzu ettim. Vehbi Bey'e teklif ettik. TV kanalı da aldık. Arkasından Hürriyet Gazetesi'ni de alacaktık. Buna da veto koydu. Sonuçta nihai karar Vehbi Bey'e ait idi. Tecrübe, birikim ve ileri görüşlülük onda olduğu için sözünü dinledik. Çok arzu etmemize rağmen bu sektörlere girmedik. Öyle işler vardır ki zamanında girdiğinizde işe yarar. O zamanı kaçırdığınızda girmenizin bir anlamı yok. Amerikalı “Ya herkesin yaptığı işi herkesten daha iyi yapacaksınız, ya da hiç kimsenin yapmadığı işe gireceksiniz” demiş. Ne kadar da doğru söylemiş.


Vehbi Bey yaşasa Migros'u sattırmaz TÜPRAŞ'ı da aldırmazdı

Vehbi Bey'e şu işi yapalım diye götürdüğünüz taleplerde süreç nasıl işlerdi?
Vehbi Bey'in zamanında kurulup, halen işleyen bir sistemimiz var. İki komite görev yapıyor. Bunlardan birincisi aile komitesi. Bu komitede aile bireyleri kucağındaki taşları döker. Müzakere ve münakaşa edilir. Sonunda bir karar verilir ve herkes bu kararı aynen uygular. Diğer komite ise; Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı, CEO ve yardımcısı ile diğer profesyonellerden oluşan İcra Komitesi. Bütçe, program ve program dışı işler bu komiteye profesyoneller tarafından getirilir ve görüşülür. Kriz yönetimi, tasarruf tedbirleri, satılacak veya alınacak mallar ya da iyi gitmeyen branşlar var ise onlar bu komitede görüşülür ve karara bağlanır.

Koç Holding'te bir emeklilik yaşı var. O yaşa gelen herkes mutlaka emekliye ayrılır öyle mi?
Evet doğrudur. 60 yaşını dolduran Koç çalışanı emekliye ayrılır, yerini arkadan gelenler doldurur. Ancak zaman zaman bu uygulamada uzatmalar yapılır. Vehbi Bey, 1984 yılında İdare Meclisi Başkanlığı'nı bana devretti ve emekli oldu.

Peki Vehbi Bey emekli olunca işlerden elini ayağını kesti mi?
Hayır. Emekliliğinden sonra hem aile komitesinde, hem de en çok sevdiği Aygaz, Migros ve Tat şirketi ile bizzat yakından ilgilenmeye devam etti.

Vehbi Bey sağ olsaydı çok sevdiği Migros şirketinin satışına ne derdi?
Kesinlikle kabul etmezdi ve Migros satılamazdı. Veya satabilmek için büyük ikna metodu uygulamamız lazımdı.

Peki TÜPRAŞ'ın alımına ne derdi?
Onu da aldırmazdı. Vehbi Bey, büyük kredi alarak iş yapmayı prensip olarak sevmezdi. Vehbi Bey'e göre yapacağın işin finansmanı için en az yüzde 60-70 öz kaynak, geri kalan yüzde 30-40 için kredi kulanabilirdiniz. Vehbi Bey'in bu tavrı yabancı bankacılar tarafından zaman zaman “Neden özkaynak ile iş yapıyorsunuz” diye tenkit edildi.

Siz TÜPRAŞ'ın alımına nasıl baktınız?
Oturup birlikte konuştuk. Koç Topluluğu için hayati bir karardı. Hepimiz bu konuda Mustafa'yı destekledik.


Her gün 05.50'de kalkar spor yaparım, domates suyu içerim

Görüyorum ki sağlığınıza çok dikkat ediyorsunuz? Özel bir yol izliyor musunuz?
En büyük varlık sağlıktır. Sabahları 05.50'de kalkıyor ve 40 dakika spor yapıyorum. Yaz ve kış akşamları da 1 saat yüzüyorum.

Yediklerinize dikkat eder misiniz?
Ederim. Yemekteki tarzımı değiştirdim. Ağır yemeklerden kaçınıyorum. Midemi doldurmuyor, tok karna yatmıyorum.

Sizi gün içinde genelde domates suyu içerken görüyorum. Alkol almıyor musunuz?
1975 yılından beri öğle saatlerinde içki içmem. Domates suyuna acı katar ve içerim. Size de tavsiye ederim...


Mustafa işini çok iyi yapıyor

Babanız Vehbi Bey'den 1984 yılında devraldığınız Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı oğlunuz Mustafa Koç'a devrettiniz. İyi ki bu görevi Mustafa'ya devrettim diyebiliyor musunuz?
Kesinlikle evet. Mustafa bu işi çok iyi yapıyor. Babamdan böyle gördüm. Yaş ilerledikçe daha temkinli, daha yavaş ve daha az risk alarak karar alıyorsunuz. Hatta karar almada sıkıntı çekiyorsunuz. Daha çok sık eleyip dokuyorsunuz. Çünkü tecrübe hata yaptırmıyor. Gençler ise daha atak, daha dinamik ve daha süratli karar alabiliyor. Rakiplerinin aldığı karar ve uygulamaları takip ederek ona göre karar alma yoluna da gidiyor. Eskiden Japon şirketlerin CEO ve başkanları 85 yaşlarında idi. Amerika'da ise çok genç. Bunların ikisi de doğru değil. Hem genç ve dinamik olması hem de belirli bilgi ve tecrübeye sahip olması gerekiyor.

Mustafa Koç'un yönetimindeki Koç Topluluğu'nu nasıl buluyor ve Mustafa'nın Koç'un yönetimine nasıl bakıyorsunuz?
Mustafa profesyonellerine çok güveniyor ve onlara yetki veriyor. Onları destekliyor. Profesyonellerin bütçe ve programları uyduğu sürece ne o ne de biz karışıyoruz. Ne zaman bütçede ve programda ciddi sapmalar oluyor, o zaman önce Mustafa oturuyor onlarla konuşuyor, sonra da fikrini bizimle paylaşıyor.

Mustafa Koç'un getirdiği taleplerden negatif baktıklarınız oldu mu?
Bugüne kadar Mustafa ile ciddi bir görüş ayrılığımız olmadı. Bizim her zaman karar almada sıkıntı çektiğimiz konu, kısıtlı olan mali imkanlarımızı hangi sektörlere yatıracağımız oluyor. Sıkıntı çıkıyor ise bazen buradan çıkar. Her sektörün başında bulunan arkadaş, yatırımdan aslan payını kendisi almak ister. Orada Mustafa'nın rolü oluyor. İşe tepeden bakıyor, hangi kararı alacağını, yatırımı hangi sektöre kaydıracağını zaman zaman bize de getirir ve fikrimizi alır.

Mustafa Koç'tan sonra Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı için bir planınız var mı?
Şu anda öyle bir şey düşünmedik. Mustafa'nın dışında iki oğlum daha var. Ömer ve Ali. İkisi de kabiliyetli ve yetenekli. Her ikisi de işin içinde ve olayları yakından takip ediyor. Esasında mal sahiplerinin işin içinde executive olarak kalmaması lazım. Yöneticiler profesyonellerden olmalı. Biz mal sahipleri de yol gösterici olmalıyız. Çünkü aile fertlerinin hepsi aynı kabiliyette olmayabilir. İyi idare edemeyeni atabilirsiniz. Onun için profesyonel yöneticiler devreye girmeli. Profesyoneller hata yaparsa şapkasını alır gider. Mesuliyet sizin sırtınızda. Aile bu nedenle gözetim ve denetim görevini üstlenmeli. Profesyonellere kârdan prim verilmeli ki kendi işiymiş gibi idare etsin. O durumda kârı artırmak için daha çok uğraşır. Bu da şirketin menfaatinedir.

Nazenin 5 ile 2011'deki rotamız Alaska

Amerika'daki West Marine markası ile önce İstanbul, şimdi de Bodrum'da büyük bir mağaza açtınız. Bu mağazalarda denizciler ve tekne sahipleri istedikleri her şeyi buluyor. Yanılmıyorsan bunu Koç grubu olarak değil, kendi adınıza açtınız?
Burayı yüzde 50 ben, yüzde 50 İbrahim Yazıcı ortak açtık. Türkiye'nin bu konuda açığı olduğunu gördük. Mağaza sayısını ileride artırmayı düşünüyoruz.

Setur turizmde çok iddialı. Marina işletiyor. Hedefinizde yeni Marina var mı?
Var. Bu konuda yatırım projelerimiz var. Zamanı gelince hem açıklar hem yaparız.

Setur 4 yıldan bu yana yelkenliler için bir yat rallisine sponsor oluyordu. Bu yıl yapılmadı. Neden?
Bu yıl kriz var. Tasarruf tedbirleri yürürlükte.

Nazenin 4 ile dünya turu yapmıştınız, şimdi Nazenin 5'iniz var. Bununla da bir dünya turu hedefiniz var mı?
Nazenin 5 ile 2011 yılında Alaska'ya gitmeyi programlıyoruz. Gelecek sene değil. Bir sonraki yıl. Nazenin 5 hâlâ tam oturmadı. Gelecek yıl tam oturur. Biz de 2011'de Nazenin 5 ile yeni bir tura, Alaska'ya doğru yola çıkarız inşallah.

Keşke oğullarımdan biri Galatasaray taraftarı olsaydı

Çocuklarınız sizin gibi denize düşkün olmasalardı üzülür müydünüz?
Açıkçası bu soru hiç aklıma gelmedi. Bunu da nereden çıkardın. Onların da çocuklukları Anadoluhisarı'nda, Boğaz'da geçti. Denizden ayrı olmaları düşünülmemeli. Çünkü her gün deniz ile iç içe yaşadılar. Onlar da benim gibi deniz ve tekne tutkunudur.

Çok iyi bir Beşiktaşlısınız. Çocuklarınız ise Fenerbahçeli. Nasıl oldu?
Ömer'i zorla Beşiktaşlı yaptım. Ancak o tarafta bezi yok.

Mustafa ve Ali?
Her ikisi de Fenerbahçeli. Kamer isimli bir garsonumuz vardı. Koyu Fenerbahçeli idi. Kendisi maça gitsin diye yanına Mustafa ve Ali'yi de alırdı. Çocukları maça götüre götüre Fenerbahçeli yaptı. Mustafa fanatik değil. Ali ise tam bir Fenerbahçe fanatiği ve de hırslı.

Mustafa ile Ali'nin de Beşiktaşlı olmasını ister miydiniz?
Keşke biri Galatasaraylı olsaydı. Neyse ki enişte İnan Kıraç Galatasaraylı.

Bir marina yapmak için 30 yerden izin almak gerekiyor

Dünya denizlerini Türkiye ile mukayese ederseniz ne dersiniz?
Koylarımız gerçekten bir harika. Ancak denizlerimizin bakımı o kadar iyi değil. Bizim denizlerimiz de Hindistan, Sri Lanka, Çin ve Singapur gibi kirli. Avrupa, Yeni Zelanda ve Avustralya'nın denizi ise çok temiz ve bakımlı.

Yurt içinde genellikle hangi koyları tecih edersiniz?
Her koyumuz çok güzel, Ege'nin her tarafını seviyorum. Yılda 4-5 günümü Bodrum'da geçiriyorum. Bir de denizimizi temiz tutabilsek...

Deniz turizmde yeterli düzeyde miyiz?
Hayır. Deniz ve yat turizmi, üç tarafı denizle çevrili bir ülke için yeterli değil. Hükümetten gerekli teşvik, destek yok. Vergiler de çok ağır. Marina kurmak için en az 30 yerden müsaade lazım. İnanılmaz bir bürokrasi içinde eriyip gidiyorsun. Normali bunları devletin yapması. Çünkü marinalar da yol, köprü gibi alt yapı kapsamında ele alınmalı, devlet tarafından yapılmalı, işletmesi de özel sektöre verilmeli. Çünkü özel sektör daha rasyonel çalıştırır.

RÖPORTAJDAN ÖNCE YEMEKTE BULUŞTUK

Rahmi Koç ile röportajdan iki gün önce Süren ve Uğur Ekşioğlu çiftinin Yalıkavak'taki Balıkçı Sait'te verdikleri yemekte bir araya geldik. Yemek boyunca Rahmi Bey ile denizcilik, tekne ve ekonomi konularında konuştuk. Zaman zaman sohbetimize masada bulunan Koç Holding CEO'su Bülent Bulgurlu ve eşi Vera Bulgurlu, Rahmi Koç'un West Marine'deki ortağı İbrahim - Sevda Yazıcı çifti de katıldı.
Aydın Ayaydın/Vatan